Üniversiteler ve öğrencilerle ilgili ileri geri, kendilerine, unvanlarına, yaşlarına, eğitimlerine yakışmayacak şekilde konuşan isimler oluyor.

Kamuoyu haklı bir şekilde buna infial gösteriyor.

Dünyanın nüfusuna oranla en genç ve dinamik demografik yapısına sahibiz.

Altı milyonun üzerinde üniversitelimiz var ve bu da büyük bir övünç vesilemizdir.

Üniversitelerimizi ülkemizin her iline yaydık.

Çocuklarımıza fırsat eşitliğini sağladık.

Okumak isteyenin önündeki tüm engelleri kaldırdık.

Elbette ki bununla da gurur duyarız.

Türkiye 28 Şubat dönemlerini yaşadı.

Evlatlarımızın bitirdikleri liseler veya kıyafetleri dolayısıyla eşit öğrenim haklarının ellerinden alındığı dönemlerden bu günlere büyük bir mücadele ile gelindi.

Şimdi ülkemizin tüm çocukları birbirlerinden tefrik edilmeksizin ne istiyorlarsa okuma imkânı buldular.

Bundan mı şikâyet edeceğiz?

Üniversitelerimizin başarılarını, yarış ve rekabetçi yapılarını üniversite mensuplarının da, vatandaşlarımızın da sorgulama hakları vardır.

Bu yapılmalıdır da.

Ancak bir sayın öğretim üyesinin sözleri ile üniversite değerlendirmesi çok büyük bir bühtan, milletimize açık iftira, milletimizin evlatlarına yönelik den’i bir karalamadır.

Tüm bunları yaparken anılan zatın sözlerine ülkemizde üniversitelerde özgürlük mücadelesinin en başta gelen isimlerinden biri olan Sayın Cumhurbaşkanı’nı da ilave ederek konuşması ise bir başka bühtandır, seviye ve nezaket sorunu içermektedir...

Sayın Cumhurbaşkanı, üniversitelerde kurulan ikna odalarından, başörtüleriyle okumak istedikleri için kapılardan geri çevrilen kızlarımızdan, imam hatip lisesi mezunu oldukları için negatif bir ayrımcılığa uğrayan evlatlarımızdan yükselen feryatları kendisine dava edinerek özgürlüklerin bayraktarlığını yaparak bu günlere gelmiş; her ile en az bir üniversite götürerek bu ülkede yükseköğrenimi her evladımız için mümkün kılmış bir insandır.

Üniversitelerimizin evrensel ölçülerde başarılı olması için yine öğretim üyelerini ve üniversite yönetimlerini de her vesile ile teşvik eden, cesaretlendiren, olabildiğince imkân ve kaynaklarını genişletmeye uğraşan bir anlayışa yönelik bu neviden bir isnat ve istismar ancak akıl tutulması ile mümkündür.

Üniversite öğretim üyeleri, yöneticileri öğrencilerinin saygı duyduğu insanlar olmak için öncelikle kendi duruşlarını gözden geçirmek, öğrencilerinin geleceğinde etkili olmak için de kendilerini geliştirmek zorundadırlar.

Üniversite öğretim üyelerinin ve yöneticilerinin kendilerini gözden geçirmeden, ölçmeden ve tartmadan neticelere yönelik eleştirileri haksız ve yersiz olur.

Bu haksızlığı ne öğrencilerimize ne de evlatlarını üniversitelere emanet eden ailelere yapma hak ve yetkisine hiç kimse sahip değildir.

Sayın öğretim üyesinin bu hadsiz, akıl ve edep dışı sözleri tüm toplumu çok derinden incitmiş ve yaralamıştır.

En çok da 28 Şubat’tan bu günlere bir özgürlük ve haysiyet mücadelesi vererek gelen, tüm milletin evlatlarına eşit ve sınırsız eğitim-öğretim hakkı için kendisini ortaya koyanlar için yaralayıcı olmuştur.

Bu ülke hepimizindir. Çocuklarımız geleceğimizdir.

Biz üniversite mensuplarına öğrencilerimiz aziz milletimizin birer mukaddes emanetidir.

Onları hiçbir şekilde kötülükler içinde anamayız, bilim ve özgürlük yuvası sıfatlarını verdiği mücadelelerle sonuna kadar hak eden üniversitelerimize bu neviden yakıştırmalar yapamayız.