Türkiye’de 2001 yılında kurulan AKP, 2002’de iktidara geldi. Kuruluşuyla ilgili kamuoyunda bilinmeyen bazı gerçekler sonradan ortaya çıktı.

Hayat Bir Tesadüf isimli kitabında, AKP’nin kuruluş aşamasına değinen Erol MÜTERCİMLER, dönemin ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz’in öncülüğünde Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığa hazırlandığını iddia etti.

1999’da Erdoğan’ın avukatı Münci İnci’nin evinde yapılan toplantıya tanınmış bazı gazeteciler, siyasetçiler ve iş adamları davet edilmişti; Fehmi Koru, Nazlı Ilıcak, Bülent Akarcalı vs. Eski MHP’li Tuğrul Türkeş ise toplantıya ABD İstanbul Konsolos yardımcısı Kate Schertz ile gelmişti. Erdoğan toplantıda mülayim bir görüntü çizmişti. Münci İnci’nin söylediğine göre, Tayyip Erdoğan cezaevi sürecinde üniversitelerden hocalar getirilerek eğitim almıştı ve ülkeye Başbakan yapılacaktı. Kendisine danışmanlık teklif edilen Erol Mütercimler ise bu teklifi reddetmişti.

AKP’nin Kuruluş sürecinde Milli Gazete’de yazan Nasuhi GÜNGÖR ise “Yenilikçi Hareket” isimli bir kitap yazdı. Ancak ölü doğan bu kitap, Nasuhi Güngör’ün TRT Haber ve Spor Başkanlığına atanmasıyla hasıraltı edildi. Eski Çalışma Bakanı Yaşar OKUYAN, kendisinde bulunan kitabın bir nüshasıyla televizyona çıkarak içeriğini açıkladı. Nasuhi Güngör’ün Yenilikçi Hareket isimli kitabında anlatılanlar özetle şöyledir: Erdoğan AK Parti’nin kuruluşu öncesinde ABD ve İsrailli yetkililerle sıkça görüşmektedir. Yahudi kurulu başkanı Abraham Foxman’la görüşen Abdullah GÜL, Tayyip Erdoğan’la diyaloğa geçer. Tayyip Erdoğan bunun duyulması riskiyle ilgili endişesini dile getirince, Abdullah Gül yanıt verir: “Duyulursa yalanlar, kabul etmeyiz. Bu buluşma, dışarıya vereceği mesajlar anlamında fevkalade önemli.”

Bu iddiaları Abdurrahman Dilipak, Ali Bulaç gibi AKP yandaşı bazı yazarların yanı sıra Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı da doğruladı. Yapılan bir röportajda Karslı, Dilipak’ın kendisine “AKP bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kuruldu, finansal destek vaat edildi” dediğini açıkladı.

AKP 2002’den beri iktidarda ve Türkiye’yi tek başına yönetiyor. Sadece7 Haziran 2015’teki seçimde tek başına iktidar olamadı, ardından erken seçime gitti. Defalarca BOP’un eş başkanı olduğunu söyleyen Tayyip Erdoğan’ın yönetiminde, ülkede ciddi sorunlar yaşandı. Çözüm süreciyle beraber terör tırmandı, işsizlik oranı yükseldi, taşeron işçilik patladı. Türkiye’nin komşularıyla ve AB ülkeleriyle olan dış ilişkileri bozuldu. Türkiye’de savaştan kaçan 4 milyon Suriyelinin yaşadığı tahmin ediliyor.

Üstelik eski yol arkadaşları olan Fethullahçılar sadece onların değil, ülkenin başına da bela oldular. FETÖ olarak adlandırılan bir terör örgütüne dönüşerek, 15 Temmuz 2016’da Amerikancı darbeye yeltendiler. Tayyip Erdoğan “Rabbim de milletim de bizi affetsin” dedi. Bu da hatalarını kabullenmesi anlamına geliyor.

Darbeden sonra OHAL uygulaması başladı, Erdoğan’ın yetkileri artırıldı. OHAL’in “terörle mücadele” kısmına vatansever olan hiç kimse itiraz etmez. Ancak yapılan haksız, hukuksuz uygulamalar var. Cumhuriyet ve Sözcü gazetesi yazarları ve çalışanları, CHP milletvekili Enis Berberoğlu, muhalif sanatçı Atilla TAŞ gibi binlerce kişi suçlarının ne olduğunu bilmeden delilsiz olarak tutuklandılar. Aslında suçları belli: Muhalif olmak!

AKP’yle çok sıkı bağları olan ve iktidarı yıllarca beraberce yönettikleri Fethullahçı Cemaatle bağlantısı olan binlerce insan tutuklandı. Fakat bazı AKP’li yöneticiler şaka gibi açıklamalar yapıyorlar ve “AKP’de FETÖCÜ yoktur” diyorlar. Yapılan operasyonlarda FETÖ’nün gizli haberleşme ağı olan Bylock’u kullanan binlerce insan tutuklandı. Örgütün “abileri” ve “ablaları” olan yüzlerce mürit arasında eskiden devleti beraber yönettikleri AKP’lilerin de olması kadar doğal bir durum yoktur. Önemli olan bunların her parti ve kurumdan temizlenmesidir.

Geçenlerde AKP’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yeni bir açıklama yaparak partisinin kadrolarında “metal yorgunluğu” olduğunu söyledi. Görünüşe göre 16 Nisan 2017’deki “başkanlık” referandumunda Türkiye’nin en önemli büyükşehirlerinde yenilgiye uğrayan AKP-MHP cephesindeki oy düşmesinin faturası, bu defa da AKP’lilere kesilmişti.

Türkiye’deki tüm seçimlerin göstergesi şimdiye kadar İSTANBUL olmuştur. Ülke nüfusunun en fazla olduğu İstanbul’da seçimi hangi siyasal parti kazandıysa, Türkiye genelinde de seçimi o kazanmıştır. Ancak 16 Nisan Referandumunda MHP’yle güç birliğine giden AKP sandıktan istediği sonucu alamayınca, daha oy sayımı bitmeden, seçim günü “mühürsüz oyları” kabul ederek “ite kaka” sandıktan çıkmayı başardı. Tartışmalı sonuçlar AİHM’e taşındı, karar bekleniyor.

Tayyip Erdoğan, 17/25 Aralık operasyonlarının ardından 2014’te Fethullah Gülen’i hedef alarak “Aldanmışız, gerçekten safmışız” dedi. Bu, devleti yönetirken içine düşülen zaafı açıklayan bir itiraftır. Benzer durum, başka alanlarda da yaşandı. Çözüm sürecinde silah bırakacağını sandıkları PKK, silah bırakmadı. Aksine silahlarını Güneydoğudaki şehir merkezlerinin altına gömdü. Sivilleri rehin alan PKK, keskin nişancıları eliyle suikastlar yaptı, kan döktü. Devletin 2015’teki Hendek Operasyonları başladı, zira PKK’nın temizlenmesinin başka yolu kalmamıştı. Pek çok asker, polis, sivil hayatını kaybetti. Şayet öncesinde kandırılmasalardı, PKK’nın popülaritesi bu kadar artmayacak ve bu kadar kan dökülmeyecekti.

PKK kandırdı, FETÖ kandırdı, ABD kandırdı, AB kandırdı… AKP 15 yıldır iktidarda ama aslında Tayyip Erdoğan ülkeyi tek başına yönetiyor. Kuvvetle muhtemel danışmanlarına danışmıyor, tam tersi danışmanları kendisine danışıyordur. Yani danışmanlarına talimat veriyordur.

AKP’nin ilk kurucularından bazıları çoktan partiden ayrıldılar. Abdüllatif Şener, Yaşar Yakış gibi dürüst ve sözünü esirgemeyen insanlar yok artık. Sadece talimatları yerine getiren ve hiçbir koşulda yanlış uygulamalara muhalefet edemeyen insanlar var AKP’de; zira hiçbirinin Erdoğan’a karşıt görüş dile getirdiği duyulmuyor.

Dolayısıyla şimdi sıra geldi, deyim yerindeyse “AKP beni kandırdı” demeye.

Bu ülkede; İç İşleri Bakanı Tayyip Erdoğan, Dış İşleri Bakanı Tayyip Erdoğan, Sağlık Bakanı Tayyip Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan, yargı mensuplarını atayan Tayyip Erdoğan, sabah-akşam televizyon kanallarında konuşan Tayyip Erdoğan… Ancak belli ki kendisi hiç yorulmamış, bu nedenle kendi kendisini değiştirmeyi düşünmüyor!

İşin METAL YORGUNLUĞU kısmına gelince, AK Parti kadrolarına oyların düşmesinin faturası kesiliyor. Nasıl yani? Şimdi sıra bunu demeye mi geldi? - “AK Parti beni kandırdı.”

Ya da açıkça; “AK Parti’de Fetöcüler var. Sözgelimi damadı Fetöcü olan belediye başkanı veya eski bakanlar var. Ben aslında onları temizlemek istiyorum” demek daha mı zor?

İnternetten araştırılabilir. Metal çeşitleri var: Soy metaller, soy olmayanlar, yarı metaller… Altın, gümüş, demir alüminyum, bor… Özellikleri; katı, sert, eğilip bükülürler… Altın, gümüş, platin gibi soy metallerin dışındakiler paslanır. Metal yorgunluğu nedir? Sürek çalışan bir malzemenin dayanıklılığını yitirmesi, bozulmasıdır.

Teneke; yumuşak çelikten yapılmış, üzeri kalayla kaplanmış ince sac. Kalay nedir? Kimyasal bir elementtir. Metalleri paslanmadan korumak için kaplamada kullanılır. Türkçede “kalaylamak” diye bir deyim vardır mesela; “kusurları saklamaya çalışmak” manasındadır.

Fetöcüler! Üzeri ABD malzemesiyle kalaylanmış tenekelerdir. Varsın temizlensinler…