Keşke ülkemizin içindeki bütün Suriyeliler Çadır Kentlerde toplanabilse…
Sultan Hanım, Urfa Suruç’ta 35000 kişilik dünyanın en büyük çadır kentinin kurdelesini kestiler… Açılışını yaptılar… Urfa’da Türkçe, Kürtçe ve Arapça hitap ederek, siz bizim "EMANETİMİZSİNİZ" dedi Hanım Sultan… Emanet kutsaldır bizim geleneğimizde… Baş tacıdır göreneğimizde… Önemlidir adetlerimizde toplumumuzda… Çokkk hayırseveriz çok… Hanım Sultan binlerce odası olan sarayında konuk edebilir... Sorun olmaz... Ülkemizin kapılarını sonuna kadar açarken Türk halkına sordunuz mu? Kimin parasıyla konuk ediyorsunuz? Kendi cebinden öderseniz kimsenin diyeceği olmaz, alkışlarız… Gemilerde konuk ederseniz de alkışlanırsınız ( Gemiler de nasıl yüzdürüldü diye de soran çok)… Benim açlık sınırındaki emeklimin maaşımdan kesip onlara yardım edildiği söyleniyor halk arasında... Tabii ki kendi gelirlerinizden yardım edebilirsiniz, ama çocuğunun sütüne su katan ırgat ananın sütünden kekemesiniz..
Hadi çadır kent kurdunuz ala güzel, ya sokaklardakiler... Onları görebiliyor musunuz? Dilenmeye sarayın kapısına gelebiliyorlar mı? Saraya hırsızlığa gelseler halleri ne olur ki?
Danışmanlık yaptırır mısınız yakınlarınızın yanında? Hele yolda en yakınınız bir kadının edep yerine el atsalar korumalar linç etmez mi?
ŞARK ÇIBANI ve belirlenemeyen hastalıklara yakalansanız nasıl davranırsınız? İşsizlikten had safhada nefesi kokan insanlarımızın olmayan işleri de ellerinden alınıyor... Hastanelerde is var mı? Ya Suriye den gelen zavallı kadınların kendini pazarladıklarını ve Türk ailelerin yıkıldığından haberiniz vardır umarım… Bir yer bulup kıt kanaat kirasını ödemeye çalışan garibanların gelenler yüzünden ev kiralarının artmasıyla sokakta kaldıklarını da okuyoruz…
Suriyeliye ağlıyorsunuz, yabancı çocuklara ağlıyorsunuz, Rabia’yı bayrak yaptınız, aç uyuyan ölüm sınırındaki Türk çocuklarından haberin olmuyor demek ki…
Bu durum benim aklıma hovarda erkekleri getiriyor… Kendi çocukları açken başka kadınlarla har vurup harman savuran adamlar geliyor aklıma…
Nedense? Bizim çocuklarımıza, insanımıza ilaç yokken Suriye'den gelenlere sağlık ocaklarına talimat veriliyor. . Sizler ilaç bulamadığı için çocuğuna sarılıp ağlayan Türk kadının sesini duyuyor musunuz? Yetkililerimiz bizim insanımızı, çocuklarımızı, kadınlarımızı, işsizlerimizi, evsizlerimizi, hastalarımız da en az dışarıdan kabul ettikleri Suriyeliler kadar düşünmelerini istiyoruz… Suçumuz ne ki? Öz evlatlarıyız bizler bu vatanın…
Sokaklarımızda, içimizde değil çadır kentlerde ağırlasınlar onları…
Kalın sağlıcakla.. Bizde varız..