Döviz kurlarının rekor üstüne rekor kırması ve art arda yapılan zamların ardından açıklama yapan EMEP Çorum Merkez İlçe Başkanı Hıdır Aygün, “Sessiz kalmayalım, haklarımız için birlikte mücadele edelim” çağrısı yaptı. 

“Krizden çıkışın ağır faturasını ödemeyi reddedip, İş, ekmek, özgürlük talepleri için hep birlikte mücadele etmeliyiz” diyen Aygün, “Halkın sırtına yüklenen milyarlarca borç yüküne karşı emek meslek örgütleri, halk kitleleri bu gidişe dur diyerek, hayır demelidir” ifadelerini kullandı. 

Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı karşısında halkın seçeneksiz olmadığını vurgulayan Aygün, “Seçeneksiz değiliz! Ne 'bekleyin ekonomiyi düzelteceğiz' diyenler ne de 'bekleyin biz gelince düzelecek' diyenler çare değildir. Seçenek işçi emekçi, üretici halkın birleşik mücadelesidir” dedi.

Türk lirasının dolar karşısında eridikçe işçilerin, emekçilerin cebindeki paranın da eridiğini, alım gücünün düştüğünü, halkın sofrasındaki ekmeğin ise küçüldüğünü kaydeden Aygün, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Eylülden bu yana TL dolar karşısında yüzde 40 değer kaybetti. Dolar arttıkça, her sabah biraz daha fakirleşmiş olarak uyanıyoruz. Sadece fakirleşmiyoruz aynı zamanda sırtımızdaki borç yükü de artıyor. Emeklilere, kamuda çalışan işçilere ve emekçilere verilen zamlar daha ilk günden eridi. Küçük esnaf siftah yapamaz duruma geldi.

Borcu borçla kapatıyoruz. Ekim ayı itibariyle icra dairelerinde bekleyen icra dosyası 23 milyona yaklaştı. Sadece işçiler, emekçiler değil ülke ekonomisi de borç batağında. Dolar arttıkça borçta artıyor. Borç arttıkça işçi emekçi kitlelerin sırtındaki yük daha da ağırlaşıyor.

Döviz ve faiz kıskacında paranın değerinin her geçen gün erimesi halk için mutlak yoksulluğa, açlığa sürüklenmek anlamına gelirken, başta yandaşlar olmak üzere büyük sermaye için spekülasyon, rant ve vurgunun büyümesi demektir.  

AKP Genel Başkanı Erdoğan 'biz yolumuza devam edeceğiz' derken bu yolsuzluk, bu yoksulluk düzeni, bu zengini daha zengin fakiri daha fakir eden politikalar devam edecek demektedir. Erdoğan 'ekonomide kurtuluş savaşı veriyoruz' dese de ne ülke ne de milyonlarca işçi emekçi umurunda değildir. Onun verdiği savaş, kurduğu tek adam düzeni için çalışan ve üçer beşer maaş alan bürokratların cebi, bu iktidardan nemalanan havuz medyası, ihaleler yoluyla servetine servet katan inşaat şirketleri ve tekelci sermaye güçlerinin çıkarlarını koruma savaşıdır.

Mevcut koşullarda bir kurtuluş savaşına ihtiyaç vardır. Oda tek adama yönetimi ve onun sömürü, yağma ve baskı politikalarına karşı verilecek olan hak ve özgürlükler savaşıdır.

Birkaç ay önce toplu sözleşmelerde aldığı zam şimdiden yok olan kamu işçileri ve emekçileri, emekliler, açıklanan TİS taslağı ile istedikleri zammı alamadan eriyen metal işçileri; TİS görüşmelerine başlayan cam işçileri, tarım kredi ve bankaların olan borçları nedeniyle traktörüne, malına mülküne haciz gelen üretici köylüler, bilcümle işçiler ve emekçiler bu gidişe dur demelidir.

"SEÇENEKSİZ DEĞİLİZ"

Seçeneksiz değiliz!

Ne 'bekleyin ekonomiyi düzelteceğiz' diyenler ne de 'bekleyin biz gelince düzelecek' diyenler çare değildir.

Seçenek işçi emekçi, üretici halkın birleşik mücadelesidir.

Halkın sırtına yüklenen milyarlarca borç yüküne karşı emek meslek örgütleri, halk kitleleri bu gidişe dur diyerek, hayır demelidir.

Krizden çıkışın ağır faturasını ödemeyi reddedip, İş, ekmek, özgürlük talepleri için hep birlikte mücadele etmeliyiz.”