12 Eylül 1980 tarihinde kazanılmış tüm demokratik hak ve özgürlüklerin ayaklar altına alındığını belirten Aygün, “Hedefleri emekçilerin ve gençliğin artan mücadelesini baskı altında tutmak ve sömürüyü, kapitalist düzeni korumaktı. Dönemin patron örgütlerinden biri, ‘Bugüne dek işçiler güldü artık gülme sırası bizde’ diyerek darbeyi selamladı. Türkiyeli burjuvazinin uluslararası burjuvaziyle işbirliği arttı, servetleri kat be kat büyüdü. Darbe egemen sınıf olan burjuvazinin en açık ve saldırgan diktatörlüğünü inşa etmişti. 13 Aralık 1980’de Erdal Eren bu koşullarda, emekçilere ve gençlik yığınlarına korku salmak için hukuksuz gerekçelerle idam edildi.” dedi

Erdal’ın idamının üzerinden 41 yıl geçtiğini kaydeden Aygün, “Geçen bu zamanda darbecileri lanetleyerek iktidara gelenler baskı ve sömürü politikalarıyla egemen sınıfın çıkarları için çalışmaya devam ediyor. Erdoğan ve cumhur ittifakı, tek adam yönetimine dayalı gerici faşist bir rejim inşa etmek için hızla çalışıyor. Uyguladığı tüm politikalar gençliğe açlık, yoksulluk ve geleceksizlik olarak geri dönüyor” ifadelerini kullandı.

12 Eylül 1980 darbesinin halk tarafından lanetle anılırken, Erdal Eren’in eşit ve özgür bir dünya; bağımsız, demokratik ve sosyalist bir Türkiye mücadelesiyle anıldığını dile getiren Aygün, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Bugün koşullar ne kadar ağırlaşırsa ağırlaşsın gençler sessiz kalıp olan biteni izlemiyor.

Ekonomik koşulların ve iktidarın politikaları karşısında binlerce genç hareke geçti, geçmeye devam ediyor. Demokratik bir üniversite talebi her geçen gün daha da acilleşiyor.

Lise öğreniminin eşit, parasız ve bilimsel koşullarda olması artık eğitime ulaşabilmenin yolu haline gelmiş durumda. İşçi gençliğe reva görülen çalışma ve yaşam koşullarına karşı öfke büyüyor.

Erdal Eren’i anmanın en iyi yolu mücadelesini anlamaktan ve ilerletmekten geçiyor. Erdal tüm bu sorunların karşısında tek başına durmayan örgütlü mücadele eden bir gençti.”