Çorum Kadın Meclisi tarafından yayımlanan mesajda,Toplumsal mutabakatın ileri ve çağdaş düzeyi anayasal hukuk devleti olmaktır. Hukuk devleti, yurttaşların temel hak ve hürriyetlerini güvenceye alır. Ülkenin hukuk kurallarıyla yönetilebileceğini söyler. Egemenin yetkilerinin bu kurallarla sınırlandırıldığı bir düzendir. Bu düzende, hükümdar ve tebaası ilişkisi ortadan kalkar. Pozitif hukuk normları herkes için geçerli olur.

Anayasamızın 2. Maddesinde Türkiye’nin hukuk devleti olduğu yazar. Hukuk devletinde hatta kuralların bir hiyerarşisi de vardır: Normlar hiyerarşisi. Yönetmelikler tüzüklere, tüzükler kanunlara, kanunlar anayasaya uygun olmak zorundadır. Taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle kendi kanunlarımız arasında bir uyuşmazlık çıkarsa uluslararası sözleşme hükümleri esas alınır (Anayasa Madde 90).” denildi.

Ayrıca şu ifadelere yer verildi;

Anayasal hukuk devletini anlatarak giriş yapmamızın sebebi malum: Siyasi iktidar baştan aşağı hukuksuz kararlar alıyor. Hukuksal açıdan hukuksuz, toplumsal açıdan meşru olmayan kararlar. Görülüyor ki siyasi iktidar rejimi sarsmaya çalışıyor ama başaramıyor.

İlk olarak, İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzası gece yarısı Cumhurbaşkanı kararı ile çekildi. Ardından Montrö Sözleşmesi’nden de geri çekilebilmenin mümkün olduğuna varan tartışmalara şahit olduk. Temel hak ve hürriyetlere ilişkin bir kararı Cumhurbaşkanı’nın alması olanaksızken, kadınlar için temel haklara ilişkin düzenlemeler barındıran İstanbul Sözleşmesi çekilme kararı resmi gazetede yayınlandı. Meclis kararıyla, kanunla imzalanan bir sözleşmeden ancak kanunla çıkılabilirken Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılmıştı. İstanbul Sözleşmesi için böyle bir adım atılabilmesi tüm uluslararası sözleşmeler için de örnek oluşturuyordu. Üstelik toplumsal cinsiyet eşitliği için yaşamsal önemi olan İstanbul Sözleşmesi’ne toplum büyük oranda sahip çıkarken bu karar alındı. Anlatılmak istenen şuydu: Cumhurbaşkanı isterse her konuda, tüm uluslararası sözleşmeler de dahil olmak üzere karar alabilir. Toplumsal meşruiyet aramasına da gerek yoktu.. Kendi kararıyla kendini de yetkili kılabilirdi. Ayrıca bu kararla kadınlar için de kazanılmış haklar da tehlikeye girmiş oldu. 6284 Sayılı Kanun, Medeni Kanun, nafaka hakkı, boşanma hakkı ve daha nicesi.

Sözleşmeden imzanın geri çekilmesi kararı alındı da ne oldu? Ne olmadı? Bu gayrimeşru kararı toplum kabul etmedi. Hukukçular tartışsa da kimse göğsünü gererek kararı savunamadı. En önemlisi İstanbul Sözleşmesi ruhuyla çıkan, 6284 Sayılı Kanun yürürlükte ve uygulanıyor. Kadınlar aman vermeden mücadele ediyor. Şiddete uğradıklarında karakola gidip korunmak üzere “bu benim hakkım” diyor. 6284’ü uygulamayan polis olunca herkesin gündemine giriyor. İçişleri Bakanlığı, Sözleşme’den geri çekilinse de 6284’ü dikkatle uygulayacaklarını, kadınların yanında olduklarını söylemek zorunda kalıyor. Adeta çırpınarak, LGBTİQ+’ları hedef göstererek, fesih kararını anlatmaya çalışıyorlar.. Fiilen gökkuşağına yasaklar getirmeye kalktılar. O gökkuşağını dalgalandırmaya Konya’dan başladık, diğer ucu Antep’e kadar ulaştı. Anayasanın 10. maddesinde yazıyor, kanun önünde herkes eşittir, dedik.

Kadınları ve LGBTİQ+’ları bu şekilde geriletmeye çalıştılar, yapamadılar.İstanbul Sözleşmesi fesih kararı sadece İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili bir karar değildi. Artık siyasi iktidar her karşılaştığı sorunu hukuksuzca Cumhurbaşkanı kararlarıyla, genelgelerle, fiili yasaklarla çözmeye çalışıyor. Direnenlerse iktidarın tüm hesaplarını boşa düşürüyor.

Eylemleri valilik kararıyla engellemeye çalıştıklarında karşılarında “Anayasa’dan üstün değildir o karar.” diyenlerle karşılaştılar. Ülkenin dört bir yanında kadınlar, işçiler, gençler her türlü engele rağmen eylemler yaptı. Pandemi var sokağa çıkmak yasak dediler “peki neden işçiler her gün işe gitmek zorunda" diyenlerle karşılaştılar. “Vatandaşa yasak turiste serbest” uygulamalarıyla kendilerini gülünç duruma düşürdüler.

Sokağa çıkma yasaklarını fırsat bilip İkizdere’ye iş makinelerini sokmaya çalıştılar köylülerin direnişi ile karşılaştılar. “Doğamızı hukuksuzca talan edemezsiniz” dedi orada yaşayanlar. Alkol satış yasağıyla yaşam tarzına müdahale etmeye kalktılar. Hukuksuz satış yasağını tanımayan “hani nerede yazılı karar?” diye soranlarla karşılaştılar.

Ülkede yaşanan onca hak ihlalinin kimi zaman tek delilini yaratabilen “görüntü alma”yı emniyet genelgesiyle yasaklamaya çalıştılar. Anayasal bir hak olan haberleşme hürriyetini emniyet ortadan kaldıramazdı. Yüzlerine gözlerine bulaştırdılar. Bir toplumun, anayasasına, yasasına, sözleşmesine bu kadar sahip çıktığı görülmemiştir. Daha sayabileceğimiz nice Cumhurbaşkanı kararlarının, bakanlık genelgelerinin, valilik, kaymakamlık, il umumi hıfzıssıhha kararlarının Anayasa’nın üstünde olamayacağını tüm toplum kavradı. Bu yüzden kazanımlarımıza ve mücadelemize güveniyoruz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Kadın Meclisleri olarak temel hak ve özgürlüklerimiz için ve tüm toplumun iyiliği için “Anayasayı, yasayı, sözleşmeyi uygula” diyerek tüm illerde mücadele edeceğiz.”