Darbe döneminde 230 bin kişinin işkenceli sorgulardan geçerek yargılandığını, 571 kişiye idam cezası verildiğini, 50 kişinin idam edildiğini, çok sayıda insanın iltica etmek zorunda kaldığını kaydeden Aygün, “Güvenlik devletinin takibine takılanlar kamusal haklarından men edildiler. Başlıca sendikalar kapatıldı, parlamentodaki partilerin kapılarına kilit vuruldu liderleri gözetim altına alındı. Çok sayıda yayın yasaklandı, gazeteciler yüzlerce yıllık ceza talebiyle yargılandılar. Cuntanın iktidarda olduğu süre boyunca ağır bir sansür ve yasaklama icra edildi” dedi.

12 Eylül’ün sadece hak ihlalleri, baskı ve özgürlüklerin yok edilmesinden; işkence, idam ve hukuksuzluktan ibaret olmadığının altı çizen Aygün, “Cunta, 24 Ocak kararları denilen iktisadi pakette ifade bulan neoliberal politikaların Türkiye’de uygulanabilmesi için muhalefetin susturulması, işçi ve halk hareketlerinin durdurulması için iktidara el koymuş ve böylece sermayenin yeniden üretim ve dolaşımının önündeki engelleri ortadan kaldırmaya soyunmuştur” ifadelerini kullandı.

“12 EYLÜL DEMOKRATİK HAKLARI VE SİYASAL ÖZGÜRLÜKLERİ YOK ETTİ”

12 Eylül darbesinin ilk olarak toplumsal muhalefetin ön saflarına şiddet uygulamasının tesadüf olmadığını vurgulayan Aygün, “Muhalif kurumların yanına alabileceklerini teslim almış, grevleri, toplu gösteri hakkı başta olmak üzere demokratik hakları, yanı sıra siyasal özgürlükleri yok etmiş, sosyalistlere, muhaliflere, işçi önderlerine karşı adeta bir sürek avı yürütmüştür. Bir Anayasa oluşturduktan sonra parlamenter sistemi yeniden tesis ederek kışlasına geri çekildiğini iddia eden asker o kışlaya gerçek anlamda asla dönmemiştir. MGK’da yasama organının yasal ama uygunsuz bir kurumu olarak karar alma süreçlerini yönlendirmiştir” dedi.

“TEK ADAM REJİMİ 12 EYLÜL MİRASININ EMİN ELLERDE OLDUĞUNUN GÖSTERGESİDİR”

12 Eylül sisteminin kendisinden sonraki gelişmeleri belirleyen bir rol oynadığını, hem devleti hem de toplumsal ilişkileri yeniden düzenlemeye soyunduğunu kaydeden Aygün, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Neoliberal kapitalizmin gereksinimlerini gözeten bütün iktidarlar 12 Eylül’ün mirasını doğru anlayarak Anayasadan başlamak üzere kurumların ihtiyaç oldukça yeniden düzenlenmesinde, emekçilerin hak ve kazanımlarını ortadan kaldırmak pahasına rahat davranmışlardır. Bugün içinde yaşadığımız siyasi sistem de bu bakımdan 12 Eylül cuntasının açtığı yolda ilerleyerek kurulmuştur. 12 Eylül darbecileri meydanı sivillere terk ettiklerinde bile fikirleri iktidarda kalmıştır. Bugünkü tek adam rejimi 12 Eylül mirasının emin ellerde olduğunun göstergesidir. Aynı sadakate emekçilerin hakları budanmaya devam edilmekte, muhalif kesimler susturulmaya çalışılmakta, sansür aynı yoğunlukta işlemektedir ve aynı hukuksuzluk bakidir. İktidar politikalarını eleştiren, kabul etmeyen, bu politikalara karşı mücadele etmek isteyen, hak ve özgürlük talep eden her toplumsal ve siyasal kesimi AKP iktidarı saldırı hedefine koymaktadır.”

“GERİCİ KUŞATMAYI DAĞITACAK OLAN ORTAK MÜCADELEDİR”

Gerçek demokrasiyi kazanmanın güvencesinin birlik ve birleşik mücadele olduğuna işaret eden Aygün, “Dün 12 Eylül rejiminin halka, işçi sınıfına, emekçi kitlelere, ezilenlere yönelik işlediği suçlara karşı nasıl mücadele edilmişse tek adam yönetimine karşı da mücadele devam edecektir. Bu kuşatmayı dağıtacak olan ise emek ve demokrasi güçlerinin birlikteliği ve ortak mücadelesidir” dedi.