Bir fotoğraf karesi ilkokul yıllarıma taşıdı beni.
Tam da yeni bir öğretim yılı başlarken iyi bir geçmiş sorgulaması yaptırdı bana.
Biz nasılda güzel çocuklardık.
Siyah önlüklerimiz vardı, bazen rengi solmuş yıpranmış ama severek giydiğimiz.
O simsiyah önlüklerin içinde kendimizi farklı bir ruha bürürdük.
Öğrenci oluverirdik.
Sanki kutsaldı o siyah önlüklerimiz bizim.
Onu giyince bizim içimize bilgi dolduracakmış gibi sevgi ile bakardık önlüklerimize.
Birde bütünleyeni vardı önlüğümüzün, giyenler bilir beyaz YAKALARIMIZ.

Sanki bizim temiz yüreklerimizin göstergesiydi yakalarımız.
İllaki bembeyaz olacaklardı ve de lekesiz.
Masum öğrenme hevesimizin tertemiz yansıması gibi.
Altına ne giyersen giy ister pantolon istersen çorap. Ama köylerimizde anamız ne dikti ise onu giyerdik.

Ayaklarımızda ayakkabı olsunda yeterdi. Markayı bilmezdik ki.
Ama önlüklerimiz siyah, yakalarımız mutlaka beyaz ve de temiz olurdu.
Okul bizim için sevgi ile koştuğumuz bilgi yuvasıydı.
Okul binasının içine girdiğimizde başka bir dünyanın kapısını aralar gibi saygıyla girerdik.
Öğretmenlerimizi severdik, bir yandan da korku ile saygı bir arada baş tacımızdı onlar bizim.
Çoğu kez tek öğretmen beş sınıfı birden idare ederdi. Köy olanakları bu kadardı.
Öyle bilgi yüklü donanımlı, eğitimli kişiliklere teslimdik bizler.
Okul bizim irfan yuvamız, öğretmenlerde bilgi yumağımızdı.
Bizim için en önemli iki öğe sınıflatırımızı süslerdi. Atatürk’ün fotoğrafı, sınıfın en güzel yerinde asılı dururken sanki duvardan bizi gülümseyen gözlerle seyrederdi.

Diğeri ise Şanlı Bayrağımızdı. Okulumuzun en güzel yerinde bulunur, durduğu yerde bizi korurdu.

O bayrak köyün ortak malı ve en değerli hazinesi idi
Okul olarak bir köy gezisine gittiğimizde bayrağımızı el yapımı bir direğe çeker en önde taşırdık. Marşlarda yürüyüşümüze eşlik ederdi.
Taşıyan arkadaşımız her zaman kıskanılır veya imrenilirdi.
O’nu taşımak bir şerefti çünkü.

Köy düğünlerinde Sancak olur başı gelin gibi süslenirdi.
Bayrak nerede gerekirse oraya giderdi.
Sabahları andımız okunur dağlarda yankılanırken, ormanda eşlik ederdi.
İstiklal Marş’ımızı okumak başka bir ruh haliydi, sanki şehitlerimiz bize eşlik ederdi.
Biz kara önlüklerimizin cebine bilgiyi bembeyaz yakalarımızdaki temizlikle beyinlerimize işlerdik.

Tertemiz güzel bir nesildik biz. Bizim çocukluğumuz.

Kalın Sağlıcakla__ İlkokulum __