“Sevgi haktan ibarettir
Gönüllerde işarettir
En büyük bir ibadettir
Sevgi insana yakışır”
 
Böyle diyor Muhlis Akarsu ve sevgisizliğin yangınında, sevgisizliğin canlı yayınında, sevgisiz insanların gözü önünde, “cehennemde yanıyorlar” sloganları eşliğinde Madımak katliamında hayata veda ediyor.  Akarsu’nun yanı sıra pek çok değerli insan, yazar, düşünür, ozan ve otel çalışanları da bu yangında canından oluyor…
 
Aradan geçen yıllar Madımak olayında hayatını kaybeden 37 canın bedelinin ödenmesine yetmiyor ve 13 Mart 2012 tarihinde 2’si ölüm 5'i zaman aşımından sadece 7 sanık yönünden dava düşüyor… Sivas’ta işlenen insanlık suçunun üzerine bir sünger çekiliyor ve olay tarihin tozlu raflarına kaldırılıyor.
 
Sivas katliamı vicdanlarda mahkûm ediliyor…
 
Sivas katliamından günümüze pek de bir şey değişmiyor…Suç işleyenler elini kolunu sallaya sallaya aramızda dolaşırken, Silivri Cezaevi’nde 375 gün yattıktan sonra tahliye edilen gazeteci Nedim Şener kendisine, ailesine ve sekiz yaşındaki kızına yaşatılanları anlatıyor. Gazeteci Doğan Yurdakul’un kanser hastası eşine yapılan muameleyi anlatırken sesi kısılıyor, gözyaşlarına hâkim olamıyor ve bizi de ağlatıyor. Gazeteci Müyesser Yıldızın soğuk betonlar arasındaki yalnızlığını dinlerken bizler de üşüyoruz…
 
Yıllardır kitaplarını okuduğumuz, yazlarını takip ettiğimiz gazeteci Mustafa Balbay ve her fırsatta “vatan, namus, ahde vefa” diye haykıran Tuncay Özkan’ın neden üç yılı aşkın süredir tutuklu olduğunu düşünüyor, yanıt bulamıyoruz. İmralı canisine arkadaş gönderenlerin, bu insanlara bir yılı aşkın süredir “tecrit” cezası uygulamalarının nedenini sorguluyoruz ama bir türlü cevaba ulaşamıyoruz…
 
“Biz canlı canlı o mezarlarda yalnızlığı paylaştık.”
 
Coşkun Musluk ve Muhammet Sait Çakır, Mustafa Balbay ve Gazeteci Tuncay Özkan’ın yanına arkadaş olarak verildiler ancak bu yarenlik 10 gün sürdü, tahliye oldular. Yaşadıkları 10 tecrit gününde anlattıkları içimizi acıttı.
 
 “Tecrit koğuşu 4 kapı, 4 kilit tanımına uygun bir yer. Mezarlık gibi, biz canlı canlı o mezarlarda yalnızlığı paylaştık.”
 
Balbay ve Özkan yine yalnız kaldılar…
Peki ya Mehmet Haberal? Onun suçu ne? Onlarca insana şifa dağıtmak mı?
Türk ordusunun her kademesinde şerefiyle görev yapan ve Genel Kurmay Başkanlığı’na getirilen, görevi bittikten bir yıl sonra tutuklanan Orgenerel İlker Başbuğ’un, Engin Alan’ın, Hurşit Tolon’un ve sayısını bilemediğimiz diğer ordu mensuplarının “darbe” ile suçlanmalarını ise kabul edemiyoruz.
 
“Sevgi haktan ibarettir
Gönüllerde işarettir
En büyük bir ibadettir
Sevgi insana yakışır”
 
Sivas’ta “Cehennem’de yanacaklar” sloganıyla yürüyen, Kütahya Emet’te “Allahüekber” sloganlarıyla Van’dan gelen işçileri linç etmek için toplanan insanlar ruhumuzda yaralar açıyor…”Benim rahmetim ve sevgim herkesi kuşatmıştır “ diyen O Büyük Yaratıcının adını kullanarak yarattıklarını linç etmeye gitmek, sevgi ve barış dini olan İslam’ın hangi emrinde yer almaktadır?
 
Millî iradeyi, aldıkları yüzde 50 oylardan ibaret sananların, diğer yüzde 50’yi ötekileştirdikleri sürece “ Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü “ sözleri ile bir yere varmaları mümkün değildir.
Bu sevgisizlik, dindar değil “kindar gençlik” yaratacak, “kinine” sahip çıkmaya çağrılan gençlik ise kapıldıkları rüzgârlarla hangi meçhullere doğru savrulacaktır bilemiyoruz?
Parasız okul isteyen gençleri cezaevine gönderen, “Biz emaneti Atatürk’ten devraldık” diyen genci okuldan atan düşünce sisteminin sonu nereye varacak?
Millî iradenin bir kısmının oylarıyla milletvekili seçilenleri cezaevinde tutmaya devam edenler, hangi millî iradenin bir yansımasıdır?
 
Vicdanınızı dinleyin! Vicdanlar Hakkın sesidir!
 
Suçsuz ve günahsız olduğuna inandığımız insanların âdil yargılanma haklarını ellerinden almayın! Uzun tutukluluk sürelerini cezaya dönüştürmeyin! Henüz suçları kesinleşmemiş olanlara, suçlu insanların cezaevi şartlarını yaşatmayın! Ama öncelikle Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan’ı tecritten çıkartın. Org. İlker Başbuğ’u makamına yakışır bir yerde ağırlayın! Müyesser Yıldız’a bir kedi gönderin! Hiç olmazsa bunu yapın! İnsanlık bunu gerektirir…
 
Onları yalnızlığa, soğuğa ve sevgisizliğe mahkûm etmeyin! Çürümeye terk etmeyin! Çocuklarının rengârenk dünyalarını griye boyamayın! İnsanları bir kedinin sıcaklığına muhtaç hale getirmeyin!
 
Tarih unutmaz! Kendinizi de tarihin karanlık sayfalarına mahkûm etmeyin!
 
Akarsuyum sevgi güzel
Dilde güzel telde güzel
Dosta giden yolda güzel
Sevgi insana yakışır