Pandemiler veya pandemik hastalıklar, bir kıta hatta tüm dünya yüzeyi gibi çok geniş bir alanda yayılan ve etkisini gösteren salgın hastalıklara verilen genel addır.

COVID-19, (Koronavirüs) adı verilen bu salgın hastalık Çin'in Wuhan kentinde 2019 yılının Aralık ayında ortaya çıktı.

Demek ki, tam iki yıldır bu kâbus devam ediyor. Bu zamana kadar tüm dünyaya sanki internet aracılığıyla yayıldığını düşündüğüm bu kâbus Koronavirüs insanoğlunu tam anlamıyla canından bezdirdi. Sanki tüm dünya olarak kıyamet alametleri yaşıyoruz.

Şair Cemal Süreyya’ya atfedilen şiir de kâbus şöyle anlatılıyor.

Nasıl bir his biliyor musun?

Oda geniş ama sığamıyorsun,
Bak kapı orada ama çıkamıyorsun,

Pencere açık ama nefes alamıyorsun,
Bir şeyler düğüm düğüm dizilmiş boğazına,
Ama ne yutabiliyorsun ne atabiliyorsun…

Sorarsan eğer ‘hayat nasıl’ diye?
‘Tatsız tuzsuz ekmek gibi’ dersem, anlar mısın?

Kâbus yüzünden geçen yazın tam altı ayını Yalıkavak’taki yazlığımızda geçirdik.

Sekiz Kasım’da İstanbul’a geldik.

Göztepe Selamiçeşme’de bulunan hayat alanım Özgürlük parkında her sabah maske, mesafe ve temizlik kurallarına uyarak arkadaşlarımla yürümeye çalışırım.

Eski dostum Kalkandere’li İbrahim İslamoğlu, Çorum’lu Kadın Doğum uzmanı Yüksel Bildirge, Trabzon’lu İngilizce öğretmeni Bilal İsmailoğlu ve Trabzon’lu matematik öğretmeni Mustafa Taflan yürüyüş arkadaşlarım.

Parkta “Pandemi Çocukları” diye tanımladığım iki üç yaş arası bebekleri gördükçe çok mutlu oluyorum. Öylesine şirin, öylesine güzel ve öylesine masumlar ki hepsini kucaklayıp bağrıma basarak sevmek istiyorum. Ama artık kimsenin bebeğine dokunmak, uzaktan yakından sevmek ve ilgilenmek yasak biliyorsunuz.

Maalesef, bebeklerin pek çoğunu anneleri değil de çeşitli milletlerden olduğunu tahmin ettiğim bakıcıları bebek arabalarıyla gezdiriyor.

Bebeklerle göz göze gelip tebessüm bile etmenize izin vermiyorlar. Asık suratla hemen bebek arabasıyla uzaklaşıyorlar. Türk annelerine “Allah bağışlasın, çok tatlı maşallah” deyince teşekkürle ve mutlu bir gülümsemeyle karşılık veriyorlar.

Geçen sene iki yaşlarında bir bebek kargaları kovalarken, “hey kargaları neden kovalıyorsun arkadaş ?” dedim, bana kızarak, ”Kargalar senin mi? diye cevap vermişti.

Rahmetli babam Mustafa Kemal Özata’da mahallede çocukları çok sever ve onlara takılırdı. Akşehir Askerlik şubesinde yedek subaylığımı yaparken mahallenin bütün çocukları “Teğmen amca geliyor” diyerek beni karşılarlardı. Bir akşam çocuklarla benim yakınlığımı gören şube başkanımız rahmetli Albay Ali İhsan Sert bana, “Teğmenim senin mahalle çocuklarıyla böylesine samimi olman askerlik kurallarına ters düşer” diyerek beni uyarmıştı. Ben de Albay’ım çocuklarla sevgiyi ve hayatı paylaşıyoruz, bunda ne kötülük var? diyerek kendimi savunmuştum.

ŞİMDİ SÖZ SIRASI BAADDİN’DE

1—Kağıda gelen zammı kitaba gelince değil de tuvalet kağıdına gelince anlayan toplum, dünyaya neresinden baktığını gösterir.

2—Yaşlılıkta hafıza ile mesanenin çalışma şekli aynıdır. İkisi de geleni tutamaz.

3—Duygular devreye girince mantık ve bilinç tatile çıkar. Evlenme kararı aldığı kişinin yanlış seçim olduğunu herkes görür ama o göremez.

4—Galatasaray dün gece İtalya’da Lazio ile berabere kalarak gruptan lider olarak çıktı. Ülke puanına büyük katkı yaparak Türkiye’yi Avrupa’da 15. liğe taşıdı. Galatasaray olarak neden Avrupa’da başarılıyız bilen var mı?

Çünkü orada TFF yok, Türk hakemleri yok…Yani Türkiye’de İrlanda’lılar çok!

5—15 trilyon doları olan Dünyanın en zengin adamı Lord Jakob Rothschild, “Fakirler bir gün cennetin olmadığını öğrenirse dünyayı idare edemeyiz” diyor.

10 Aralık 2021 / Mehmet Özata