Her ay tanık olduğumuz bu tablonun tüm toplumu ilgilendirdiğini belirten Sağlık Sen Çorum Şube Başkanı Ahmet Saatcı," 31 saldırganın rol aldığı bu şiddet olaylarının, genel anlamda tüm sağlık çalışanları üzerindeki psikososyal etkisini rakamlarla ortaya koymak ise ne yazık ki mümkün değil! Her ay tanık olduğumuz bu tablo, özelde sağlık çalışanlarının kanayan yarası gibi gözükse de aslında tüm toplumu ilgilendirmektedir. Çünkü sağlık çalışanları bu toplumun şifa kaynağıdır. Kaynağa yönelik bir tehdit tüm bireylerin, tüm toplumun tehdidi anlamına gelmektedir. Sağlık çalışanlarına şiddet bu denli can yakıcı ve kapsayıcı iken, mücadelenin de aynı oranda kuşatıcı ve istikrarlı olması zorunluluktur. Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere siyasi irade, bu zorunluluğun gereklerini yapmakla yükümlüdür. Nihai hedef, şiddetin yaşanmadan önüne geçilmesi olmalıdır. Yani enerji sarfiyatı şiddetin sebeplerine kanalize edilmelidir. Bu kapsamda sağlık hizmetlerinin sunulduğu tesis ve ortamlardaki;

- Fiziki ortam ve önlemlerin gözden geçirilmesinden

- Önleyici kolluk hizmetlerine

- Tesislerde iş akışının düzenlenmesinden

- İş ve işleyiş hakkında bilgi ve iletişim kanallarının yeniden düzenlenmesine

- Olay sonrası hukuki takip süreçlerinden

Mağdurlara psikososyal destek verilmesine kadar pek çok hususta ciddi adımlar atılmalıdır. Elbette Sağlık Bakanlığı haricinde medyadan eğitime, yasama organından adli birimlere kadar pek çok kuruma da önemli görev ve sorumluluklar düşmektedir. SağlıkSen olarak, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet hususunda hiçbir gerekçeyi kabul etmediği gibi sorunun çözümü noktasında sorumluluktan kaçılmasını kabul etmediklerini ifade eden Saatcı, "Çünkü şiddetin “ama”sı olmadığı gibi mücadele noktasında ihmal edilir bir yanı da olmaz, olamaz, olmamalıdır. Bu çıplak gerçeği Mayıs ayının sonunda Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Doktor Ertan İskender’e yönelik şiddet olayında bir defa daha gördük. Doktor İskender, bizzat hastası tarafından elinden ve belinden bıçaklandı. Bu elim olay “sağlıkta şiddet sorunu”nu bir defa daha gözler önüne serdi. Sayın İskender’in elinden aldığı hasar nedeniyle bir daha mesleğini yapamama ihtimali var. Yaşadığı travmanın boyutlarını tarife ise kelimeler yetersiz. Temennimiz benzer olayların yaşanmaması. Ancak genel tablo ve aydan aya ortaya çıkan şiddet verileri, iyimser olmamıza engel teşkil ediyor. Bu genel değerlendirmeler çerçevesinde Mayıs ayında yaşanan şiddet olaylarına baktığımızda, 22 vakanın 18'inin hem sözlü hem fiili olarak meydana geldiğini görüyoruz. Olayların 3’ü sözlü 1’i ise mobbing olarak gerçekleşti. 22 şiddet olayının; 10’una hastalar, 9’una hasta ve hasta yakınları, 1'ine yönetici, 2’sine ise magandalar sebebiyet verdi. Daha önceki aylarda gerçekleşen şiddet olaylarında olduğu gibi şiddetin türleri de failleri de aynı. Üzücü olan bir diğer durum ise saldırganların çoğunun vicdanları rahatlatıcı cezalar almamasıdır. Ay boyunca yaşanan şiddet olaylarında 9 saldırgan hakkında herhangi bir işlem yapılmadı. Bunun yanında 5’i gözaltı sonrası serbest bırakıldı, 8’i hakkında soruşturma başlatıldı, 2’si hakkında cezai işlem uygulandı. Ancak 4 saldırgan tutuklanırken, 3’ü hakkında da arama kararı çıkarıldı. Bu veriler sağlık çalışanlarını daha fazla yaralar mahiyettedir. Çünkü şiddet olaylarında, yaptığının yapanın yanına kâr kalması, yaşanan travmayı derinleştirmektedir. Yaşanan şiddet olaylarının adresi Mayıs ayında da değişmedi. Vakaların 17’si hastanelerde, 2'si ASM’lerde, 3’ü sahada meydana geldi. 12 doktor, 11 hemşire, 8 ATT, 7 sağlık çalışanı, 4 güvenlik görevlisi bu ay şiddet mağduru oldu. Şiddet, doktor – hemşire, tekniker güvenlik görevlisi ayrımı yapmadığı gibi yine cinsiyet ayrımı da yapmadı. Olaylarda 16’sı kadın, 26’sı ise erkek olmak üzere 42 sağlık çalışanı mağdur oldu. Şiddet olaylarının üzerine kararlı bir şekilde gitmek, caydırıcılık ve önleyicilik noktasında önem arz etmektedir. Ankara’da önceki aylarda hakkında 'tehdit' suçundan soruşturma başlatılan S.Y.’nin uzlaştırma uygulaması kapsamında doktor ve sağlık çalışanlarından özür dileyip, karanfil dağıtması bu duruma güzel bir örnek oluşturmaktadır. Mayıs ayında, adli mekanizmaların zaman zaman tanık olduğumuz vicdanları yaralayıcı uygulama örneklerinden birine de tanık olduk. Önceki aylarda bir sağlık çalışanını döven F.T., mahkemeye “kasıtlı olarak yaptığım bir şey değildi. Tahliyemi talep ediyorum” dedikten sonra tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak tahliye edildi." Açıklamalarında bulundu.

Sağlık çalışanlarının kahramanlıklarıyla Anılması gerektiğini belirten Saatcı,"Mücadeleleriyle koronavirüsü bile alt eden sağlık çalışanları, ne yazık ki şiddet meselesiyle baş etmekten acizler. Çünkü şiddet sağlık çalışanlarını en beklemedikleri anda yakalıyor. Saldırgan bazen hasta oluyor bazen de hasta yakını. Sağlık çalışanlarının aciz oldukları yer burası. Şifa aramaya gelen kişi, bir anda bir saldırgana dönüşüyorsa, can kurtarma derdindeki sağlık çalışanı ne yapsın! Burada Bakanlığa çok büyük görevler düşüyor. Artık sağlıkta şiddet haberleri duymak istemiyoruz. Sağlık çalışanları emekleriyle, kahramanlıklarıyla anılmak istiyor. Bir saldırganın gözü dönmüşlüğü sonucu haber bültenlerine konu olmak istemiyor sağlık çalışanları. Elbirliği ile bu sorunun üstesinden gelmek mümkün. Hiçbir sorun çözümsüz değildir. Yeter ki istensin ve gereken hassasiyet gösterilsin” ifadelerine yer verdi.