Düşünüyorum da kimi zaman, olaylar ve durumlar kişiden kişiye ve toplumdan topluma nasıl da farklı yorumlanıyor. Yorumlar farklı da olsa, ortada tek bir gerçek vardır oysa ki… Bu gerçeği yalın olarak görmek ve kabullenmek, tabuları olanlar için neredeyse kör bir bakış açısına kadar gidebiliyor.

Suriye’ye karşı savaş çığırtkanlığı yapanlar, 100 bine yakın ölen Suriyelinin faturasını Beşar ESAD’a biçiyor. Ne yani renk körü olan bizler miyiz, onlar mı? Teröristleri silahlandırıp adamın ülkesine salacaksın, bu “muhalif” takma adlı “teröristler” camileri bombalayıp, sivillerin kafalarını kesip binaların tepesinden atacaklar, ESAD ise kaçmayıp ülkesini savunacak, sonra da diktatör damgasını adamın kafasına yapıştırmaya çalışacaksın. Küçük çocukları, ihaleci yandaşlarını, takunyalı cemaat uşaklarını ve bilimum zeka özürlüleri ve hatta kendini de kandırabilirsin ama kusura bakma bizden zırnık yok sana.

Geçenlerde Halk TV’de kafasına bir kurşun sıkılarak öldürülen eski bir emniyet mensubunun kız kardeşi konuşarak, “Ergenekon-Balyoz kapsamında yapılan kazılarında bulunan silahları gerçekte kimin gömdüğünü bildiği için” ağabeyinin öldürüldüğünü söylemiş. Ergenekon tutuklusu Kaşif Kozinoğlu’nun duruşmasına sayılı günler kala hapishanede gerçekleşen şüpheli ölümü de kafalarda soru işareti bırakmıştı. Binlerce delilin sahte çıktığı Ergenekon ve Balyoz davalarına, 28 Şubat tutuklamaları da eklenince TSK komutanlarının ve subaylarının büyük bölümü tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Askerlerimiz ömür boyu hapis istemiyle tutuklu olarak yargılanırken, bir “canavardan” kahraman yaratmaya çalışıyorlar. Meğerse APO denilen adam, neredeyse yeni anayasanın temelini atmış, harcını dökmüş, geriye sadece suça ortaklık edenlerin sıvaması kalmış… Bundan 10 yıl önce rüyamızda görsek, hiçbirimiz inanamazdık. Adam hapishanesinden ülkeyi yönetiyor, gündemi belirliyor, BOP haritasını şekillendiriyor. Vatandaşa da terörü böyle bitirecekleri yutturuluyor. Yutturuluyor ama hepsine de değil. Ben halkımızın ezici bir çoğunluğunun bunu yutmayacağını, daha büyük felaketlere gitmeden önce mutlaka gözünü açacağı umudunu hala koruyorum. Din satan tüccarların gerçekte kim olduklarını artık birçok kişi daha iyi görüyor. 

Başbakan sürekli olarak söylediğinin tersini yapıyor. Önce idam cezasını geri getireceğini söyleyip teröristlere gözdağı veriyor, ardından bir ay kadar sonra teröristlerle müzakere yapmaya açıktan başlıyor. Tıpkı ESAD ile çok yakın bir dostluk geliştirdikten bir yıl sonra, adamı düşman ilan etmesi gibi, taban tabana zıt hareketler yapıyor. 

Bir bataklığın içine düşen Hükümetin, artık daha derinlere çekilmesi de kaçınılmaz olacaktır. Mühim olan, onlarla beraber ülkemizin batmamasıdır. Ve tarihe mal olan ATATÜRK önderliğindeki Kurtuluş Savaşımız neticesinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, adı konmamış bir rejim değişikliğine maruz bırakıldığı bu kara günlerden mutlaka çıkmayı bilmelidir. Kimler ABD’nin koynunda yatıp cemaat liderliği yapıyorsa, kimler NATO’yla işbirliği içinde Müslüman ülkeleri bombalatıyorsa, kimler İsrail’e ülke topraklarını satmaya kalktıysa, kimler Çamlıca’ya cami dikmek uğruna Üsküdar’daki dört camiyi satılığa çıkardıysa, kimler 2B arazilerini yabancılara el altından pazarlıyorsa ve kimler Cumhuriyet Bayramını yasakladıysa… İşte onlarla bizim dünya ve vatan sevgisi perspektifimiz gerçekten de farklıdır. Ve işte bu fark, belirgin bir şekilde onlarla aramızdaki kalın-kırmızı çizgiyi ortaya koymaktadır.