Son günlerde yaşanan silahlı saldırılar öyle gösteriyor ki Çorum hassas bir dönemden geçiyor. Esasen sadece Çorum değil ülke genelinde son günlerde gerilimli günler yaşanıyor. Bu gerilimlerin yanı sıra bir takım sosyal patlamalara da şahitlik ediyoruz.
Yaşanan bu sosyal patlamaların geçtiğimiz dönemdeki gerilimli atmosfer ile bağlantısı var mıdır bunun yorumu size kalmış…
Sadece Çorum’da geçen hafta üç kez pompalı tüfek dehşeti yaşandı. Olaylarda iki vatandaş hayatını kaybederken dört vatandaş da yaralandı. 
Peki ne oldu Türkiye’nin en huzurlu ve güvenli kentlerinden birisi olan Çorum’a!
Çorum Türkiye’nin en güvenli şehirlerinden biriyken son günlerde nazar değdi sanırım demek bizleri yanılgıya düşürür. Bu yaklaşım aynı zamanda durumu geçiştirmek olur. 
Öncelikle altını çizmekte fayda var. Olaylara salt güvenlik tedbirlerini değerlendirerek yaklaşmak sığ bir yaklaşım olur. Bugün halkıyla iç içe bütünleşik ve sağduyulu bir emniyet teşkilatımız var.  
Öyleyse sorun ne?
Olaylara sosyal ve psikolojik açıdan yaklaşmak gerekir.
Olaylara sosyal ve psikolojik açıdan yaklaşmak gerekir. Asıl soru “bu olayların altında yatan sosyal ve psikolojik nedenler nedir?” olmalıdır. Hiç kimse yoktur ki akşam yatsın sabah potansiyel suç makinası olarak uyansın.
İşin kötü tarafı insanlar, tüm bu yaşananlara alışmaya başladı. Sokak ortasında işlenen cinayetler film izler gibi izleniyor. Kimse ne oluyor bile demiyor. Veya şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi de olmuyor. Sanki her an yaşanabilen sıradan olaylarmış gibi parklarda bahçelerde kahvehanelerde konuşulabiliyor. 
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.
Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir. Evet biz de toplum olarak hızla değişiyoruz. Bunu engelleme şansımız da yoktur çünkü sosyal değişim evrensel bir olgudur. Bugün dünya global bir köy haline gelmiş durumda. Dünya üzerinde yaşayan insanlar sürekli olarak birbirleriyle etkileşim ve iletişim halindeler. Etkileşimin olduğu yerde değişimin olması da kaçınılmazdır. Ama bu değişimin istenilen yönde bir değişim olduğunu kimse söyleyemez.
Yozlaşma yoktur diyebilir miyiz?
Televizyonlarda en çok hangi programlar izleniyor. Hangi müzikler dinleniyor. Sanal alemde kimlerle nasıl etkileşimler kuruluyor. Çocukları bas bas paraları Leylaya türküsü eşliğinde oynatılarak kim yetiştirtirdi? “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” sözünü destur olarak kim verdi? Toplumsal değerlerden uzaklaştırıldık mı? Yozlaşma yoktur diyebilir miyiz?
Gemisini kurtaran kaptan.
Bize miras bırakılan Şeyh Edebalinin, Mevlanın, Yunus Emrenin felsefesiyken, bu topluma kim “gemisini kurtaran kaptan” felsefesini öğretti?
Tekrar görüşünceye dek esen kalın…