İnoğlu, "Türkiye iktidarın basiretsiz ve ferasetsiz politikaları sebebi ile savrulma yaşamaktadır. Lakin iktidar kanadı bu savrulmaya bir kılıf bulma amacı ile şimdilerde ekonomi modeli değişikliği türküsünü tutturmuş gidiyorlar" dedi.

"İktidardan ümit besleyenler ise halen Sn. Erdoğan’ın bir B planı olduğuna inanmak istiyor, size burada hoşa giden yalanlar söyleyebilirdik lakin acı veren gerçekleri söylemek mecburiyetindeyiz. İktidarın bir B planı yok. Ekonomide nereye gideceğini bilmiyor. Pusulasını şaşırmış gemi gibi hangi rıhtıma yanaşacağını da bilmiyor. Dövizle baş edemeyen iktidar, Türkiye’yi güya Çin modeli ile kalkındıracakmış" diyen Halil İbrahim İnoğlu, açıklamasında şunları söyledi:

"Şimdi burada sormak istiyorum; Çin’in sadece ekonomi modeline mi özeniyorsunuz yoksa insan haklarına sığmayan tek parti idaresi altındaki siyasi anlayışına mı özeniyorsunuz?

Bildiğiniz üzere Çin bugün uyguladığı insanlık dışı yöntemlerle milyonlarca Doğu Türkistanlı kardeşimizi kendi siyasi ve ekonomik çıkarlarına tehdit oluşturduğu gerekçesi ile toplama kamplarına aldı, yarın Türkiye sadece Çin’in ekonomi modelini değil siyasi modelini de alıp muhaliflerini toplama kamplarına hapseden bir siyasi anlayışla karşı karşıya kalır mı bunu merak ediyorum?

Sanki bunun ayak seslerini duyar gibi; ağzını açan insana ya soruşturma açıyorlar ya da tutukluyorlar.

Türkiye’de ekonomik eşitsizlik, hayat pahalılığı derinleşerek devam ediyor. Bakınız bugün bu ülkenin insanına reva görülen muameleye mesela bir ülkenin medeniyet olarak kalkınmışlığının ölçülerinden bir tanesi de kağıt tüketimi olduğu söylenir. Şu anda insanımızın kullandığı, kağıt peçete, mendil, okul ders kitapları, tuvalet kağıdı gibi kağıttan mamul ürünlere bir yılda %300 zam yapıldı.

%300 zam dile kolay bunun altından kalkmam mümkün değil çünkü siyasi iktidara, gübre dedik gübre fabrikaları kapandı aşı dedik aşı fabrikaları kapandı kağıt dedik kağıt fabrikalarını babalar gibi sattılar.

İthal çok kolaydı, getirip yerli üretimi öldürüyorlardı geçici bolluk sağlıyorlardı şimdi o bolluk bitti. İktidara sesleniyorum bu gittiğiniz yol yol değil. 20 sene sonra üretim, ihracat, istihdam diye karşımıza çıkıyorsunuz. El İnsaf!

Akaryakıt zamlarına girmiyorum bile çünkü takip edemez hale geldik eskiden ayda bir olan zamlar gün aşırı olur hale geldi, ben hep 50 liralık alıyorum diyen bir vatandaş bu gidişle 50 liraya bir litre benzin alamayacak.

Bakınız; OECD verilerine göre Türkiye gıda fiyatlarında yaşanan yıllık %27,4 artış ile gıda zammı konusunda dünya genelinde açık ara birinci sırada.

Türkiye'de gıda fiyatlarında yaşanan artış, aynı problemler ile boğuşan ve listede ikinci sırada olan Kolombiya'nın dahi iki kat üzerinde. Bakınız bu iktidarın çelişkili ekonomi politikasını anlamak için şu örnek dahi tek başına yeter; iktidar TÜİK verilerine dayanarak Türkiye’de enflasyonun %21 olduğuna milleti ikna etmek istiyor lakin MTV zammını %25 olarak belirliyor. Bu ne yaman bir çelişki takdirinize bırakıyorum. Peki bu içinde bulunduğumuz sıkıntının temeli ne? En başta Türkiye’de ki gelir eşitsizliği. Bakınız son araştırmalara göre; Türkiye’de en zengin %10 gelirin %54’nü elinde tutuyor. Bu eşitsizlik Türkiye’nin temel problemidir bir yanda, en temel ihtiyaçlarını alamaz hale gelen bir millet diğer yanda ise küçük mutlu bir azınlık.

Şimdi sakın ha! Bize gelip de yüksek bir asgari ücret zammı yapacağız diye karşımıza çıkmayın. Çünkü şu ana kadar yaşanan paradaki değer kaybı ile millete kaşıkla vereceğinizi kepçe ile alıp götürdünüz.

Aradaki makas açıldıkça açıldı bugün asgari ücretlinin cebine 5200 lira girmesi gerekiyor ki geçen yıl Ocak ayında aldığı zamlı maaş ile durum eşitlensin. Siz 4000 liralardan bahsediyorsunuz. Bu söylediklerime birkaç tane de misal vermek istiyorum.

İktidar inançlı insanların inançlarına dokunmak için nas var faize karşıyız diyorlar, 20 yıl içerisinde 90 milyon vatandaşımızı bankalara yönlendirdiniz. Bankalara dehşet derecede faiz ödettiniz. Kendinizin ödediğiniz faizler ayrı. Avrupa’da asgari ücrette dipteyiz, asgari ücretlinin alım gücü %100 azalmış durumda. Asgari ücretli maaşı ile Ocak ayında 54 kg kıyma Aralık ayında 41 kg’ye düşmüş durumda.

Ocak ayında alınan 706 paket makarna 452 pakete düşmüş durumda. Çalışanın kaybı 254 paket makarna. Yılbaşında vatandaş asgari ücret maaşı ile 403 kg pirinç alırken Aralık ayında 176 kg pirinç alabilmekte. Kıyasladığınız zaman insanın başı dönüyor buna yetkililerin net ve açık bir cevap vermek yerine bana güvenin yastık altındaki dolarlarını bozdurun dedikleri gibi.

O gün döviz bozduranlar zarar etti bu ne demek devletin başındaki idareciler vatandaşa artık güven vermiyor. İki yüz kırk milyar dövizde para tutulduğu söyleniyor, vatandaş size güvenmediği için parasını dövizde muhafaza ediyor.

Ocak ayında 38 adet 5 kg’lık ayçiçeği alan bir asgari ücretli Aralık ayında 23 adet alır hale gelmiş durumda.

Asgari ücretin açlık sınırı ve yoksulluk sınırı ile gün geçtikçe aradaki makas açılıyor bu makası kapatmak gibi bir derdi de yok zaten arkadaşların.

Öğretmen maaşlarını hesap ettik 10 yılda üç kat eridiğini gördük, 2 ayda akaryakıta 20 kat zam geldi. Mutfak tüpüne son bir ayda 4 kere zam geldi. Unlu mamuller ve ekmeğin fiyatı arttı. 2022 yılı bütçesinde Adalet ve Kalkınma Partisi bütçede 240 milyar lira faize pay ayırmış durumda bu 300 milyarı bulacak.

Bir taraftan nas var diyeceksiniz diğer taraftan korkunç bir biçimde millete faiz ödeteceksiniz. Neyi savunuyorlar, rotaları nedir bilmek mümkün değil. Halkımızın iki kıymetli şeyi var bunlardan birisi umut diğeri güven. Milletimizin iktidara güveni kayboldu, umudunu da yitirirsek durum vahim. Değerli halkımıza sesleniyorum. Milli Görüş iktidarı en kötü zamanda ortamların toz duman olduğu zamanlarda iş başına geldi. Geçmişte havuz sistemi kuruldu, geçmişte İslam ülkeleri işbirliği kuruldu, geçmişte asgari ücretliye, işçiye, memura süper bir şekilde gelir temin edildi. Ülke kaynakları faaliyete geçirildi, israf önlendi, yolsuzluk ve lüks önlendi. Bunların önlenmesi neticesi halkın cebine bir şeyler girdiğini yakın bir zamanda hep birlikte görmüş olduk.

İnşallah bütün bu olumsuzluklara rağmen halkımız yetkiyi Saadet Partisine verir, hem bölgenin hem de ülkemizin umudu haline tekrar geleceğiz."