Hayatlarını Milletinin bekasına bahşetmiş ve bu uğurda sürgün yemiş Ziya Gökalp’i, bölücü diaspora atıkları tarafından katledilip şahadete ulaşmış Mehmet Şerif Fırat’ı, Hikmet Tekin’i analım ve Aziz ruhlarına Fatiha-i şerif gönderelim.

Türkçülük üzerine yazdığı şiirler ve yazılardan rahatsızlık duyularak Malta’ya sürgüne tabi tutulan Ziya Gökalp, kendisine Kürt diyerek ötekileştirmeye çalışan zamanın Dışişleri Bakanı Ali Kemal’e atfen yazdığı Bana Türk Değil Diyene” adlı şiirini okuyalım:

Türk olsam, olmasam ben Türk dostuyum

Türk olsan olmasan sen Türk düşmanı

Çünkü benim gayem Türk’ü yaşatmak

Seninki öldürmek her yaşatanı.

Türklük hem mefkurem hem de kanımdır

Sırtımdan alınmaz çünkü kürk değil

Türklük hadimine Türk değil diyen

Soyca Türk olsa da piçtir Türk değil.

Diyerek, mısralarla verdiği mensubiyeti ve Türk-Kürt ayniliğini konusunu anlayarak Türk Milliyetçiliğinin öncü isimlerinden olan bu Kürt Oğuz Bilgesi Merhum Ziya Gökalp’i yâd edelim.

1945 yılında yazdığı Doğu İlleri ve Varto Tarihi adlı kitabıyla: “Asil Türk Kanını taşıyan ve Türk oğlu Türk olan Varto halkıyla Doğu İllerimizin çeşitli bölgelerinde oturan Kürt adı almış Türkmen boylarına mensubiyetleri ile kullandıkları Kurmançi ve Zazaca dilleri hakkında geniş bilgiler aktarmış, … aslanlar yatağı Doğu İllerimizin, dünyanın kuruluşundan beri Türk’ün Öz yurdu olduğunu arşiv kaynakları ve alandan sahi olarak aktaran” Oğuz Kürt Bilgesi Hormekli Aşireti üyesi Mehmet Şerif Fırat’a minnet ifadelerimizi bildirelim.

Kitabında işlediği konularla alandan bilgiler aktarıp Türk-Kürt aynılığını ispatlayan, bu nedenle diaspora uzantıları tarafından çok geçmeden şehit edilen Oğuz Kürt Bilgesini analım ve kendisini “Türkiye Cumhuriyetinin Sadık kölesi”, Kitabını da “Kürtistan’ı sömürgeleştirme tarihinin bir parçası” olarak yorumlayıp bölücü Büyük Ermenistan hayalinde bulunan ve bu yolla haince katledip şehit eden diaspora atıklarını kınayalım.

Kürt Oğuz Beyi Bingöl Belediye Başkan’ı Hikmet Tekin’i yâd edelim. Diaspora destekli Kürdistan hayalinde bulunan bölücü hainlerin bölge ahalisinin gözünü korkutmak ve bölücülüğe, dolayı ile kendilerine karşı mücadele eden Cibranlı ve yahut Karayılan Aşireti beyi bu Kürt Oğuz Beyini şahadetinin kırk birinci yılında analım.

Kahramanmaraş yöresinde Kürtler Avşarı, Sivas yöresinde Kürt Beğdili ve Kürtler Bayatı, Amasya yöresinde Kürtler Kayı, Gaziantep yöresinde Bayındır Kürdü, Şanlıurfa yöresinde Kürt Döğer ve Ekrad-ı Salur, Çorum yöresinde Çorum Ekrad-ı, Çorum Kürdü, Kürtler Yörükler gibi isimler almış onlarca ve hatta yüzlerce Oğuz Aşiretini de unutmayalım.

Bu Kürt Oğuz Beylerimiz nezdinde 1071 yılında Anadolu kapılarını bizlere açmış Çepni Boy Beyi Saltuklu Devleti kurucusu Ebu’l Kasım Saltuk (Sarı Saltuk) ‘ın torunlarına, Döğer Boy beyi Artuklu Devleti kurucusu Artuk Bey ve günümüzde pek çoğu kendisini Kürt olarak tanımlayıp Kürt lehçelerini kullanan torunlarına, Yine günümüzde kendisini Kürt adıyla tanımlayıp, Kurmançi, Zaza gibi bölge dillerini konuşan Yıva Boy beyi Karakoyunlu Devleti kurucusu Bayram hoca, Bayındır Boy beyi Akkoyunlu Devleti Devleti kurusu Kara Yülük Osman Bey, Bayındır Boy beyi Safevi Devleti Kurucusu Şah İsmail’in silsile ve tebaasına selamlarımızı gönderelim ve asırlar evvel bıraktıkları vatanlarını, torunları asırlarca ötelere götüreceklerini bildirelim.

26 Eylül 1932 yılında Diyarbakır Gazetesine verdiği demeçte “Ben Türk eli’nin kahraman bir bucağındayım. Yazık ki buraya Bekir diyorlar. Fakat, biz öz diyarımızın ne olduğunu biliriz. Bizim diyarımız Oğuz Türkü’nün öz kaynağıdır. Bizde bu yüce kaynağın çocuklarıyız. Buraya konduğumuzdan beri ne olduğumuzu anlatmaya çalıştık ve anlatıp duruyoruz ki, Türk eli büyüktür. Yeryüzünde yalnız o büyüktür. Her yeri dolduran Türklerdir. Her yanı aydınlatan Türk’ün yüzüdür”.

Diyerek Türk-Kürt ayniliğini, kardeşliğini vurgulamış ve Türk Milletini bir bilek, Türk Boylarını da bu bileğin eli ve parmakları, Kürtlerin de bu parmaklardan birisi olduğunu belirtmiş Türk Atası, Yörük Beyi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bu söylemi ve nutkunu muhataplarına gönderelim.

Yine, “Kürtler ne kadar, Kürt’se, Türker de o kadar Türk’tür,” diğer bir anlatımla “Türkler ne kadar Türk’se, Kürtlerde o kadar Türk’tür”, tarihi gerçeğini söyleyen Türkmen Beyi Başbuğ Alparslan Türkeş’i de unutmayalım.