Barack Obama: ABD’nin ilk siyahi başkanı. Tıpkı kendisinden önceki George W.Bush döneminin siyahi dışişleri bakanı Condoleezza Rice gibi…
Nedense emperyalist dünya düzeni, çemberine aldığı herkesi birer canavara dönüştürmeyi başarıyor. Dün köle yaptıkları zavallı Afrikalı zencileri, bugün artık “EMPERYALİST KÖLE” olarak kullanmayı başarmış durumdalar. Çıplak bir mantıkla düşünürsek: Amerika kıtasını işgal eden beyaz adamlar kuzeyde Kızılderilileri, güneyde ise İnka medeniyetini yok ettiler. Yapılan bu soykırımlar neticesinde Ne ABD, ne İspanya ne de İngiltere şu ana kadar resmi olarak özür dilemiş değiller. 1492’de kurdukları kolonilere Afrika’dan köle taşıyarak zencilere akla hayale gelmedik işkenceler yapan beyaz adamlar, 1776’da ABD’yi kurdular. Fakat yapılan tüm yasal düzenlemelere rağmen, 2000’li yıllara kadar zenciler hep ikinci sınıf vatandaş oldular. Ku-Klux-Klan isimli zenci karşıtı gizli örgüt azalan desteğine rağmen yok edilemedi. Ancak 2008 yılında ilk kez bir siyahi adam ABD Başkanı oldu.
George W.Bush, tıpkı babası Bush gibi savaş yanlısıydı, yardımcısı siyahi dışişleri bakanı Rice da öyle… Bill Clinton Irak’ta aktif savaşa karşı göstermelik füzeler atmakla yetinmiş, buna karşın ABD içinde ırk ayrımına karşı etkin mücadele yürütmüş, ekonomide halktan yana düzelmeler sağlamayı başarmıştı. Ancak bir skandalla “bilinmeyen güçler” altını oydu. Sonrasında hasta ruhlu savaş yanlısı W.Bush, rakibi çevreci Al Gore’dan daha az oy almasına rağmen başkan seçildi. Çünkü savaş isteyen “çok uluslu şirketler” öyle istemişti. Zaten Bush’un büyükbabası da benzer bir özgeçmişle dünya savaş ticaretine katkı sunmuş, eski bir iş adamıydı(Kaynak:Zeitgeist Belgeseli).
Ancak bu tabloda bir terslik vardı. Eskiden “köle” yapılan ve işkence gören Afrika kökenli insanların torunları olan şimdinin yeni ABD vatandaşları, başkan veya başkan yardımcılığı sıfatıyla, bu defa dedelerinin öz vatanı olan Afrika kıtasındaki ülkelere saldırıyor ve sömürüyorlardı. Artık onlar birer “emperyalist köle” olmuşlardı ve şimdi en önemli görevleri de Batılı petrol tüccarlarına daha çok kazandırıp, bu uğurda Ortadoğu’nun masum insanlarını katletmekti. Bush’un dışişleri bakanı Rice döneminde Irak kana bulanmış, bir milyonu aşkın insan ölmüş ve hala bombalar patlamaktadır. Şimdi de Obama’yı kan dökmeye itmekte ve kökenleri itibariyle Afrika havası taşıyan bu insanlar eliyle, “sömürgeci petrol baronları” büyük bir yıkıma hazırlanmaktadırlar. Bunun için de eskinin ezilen sınıfları ya da savaş karşıtlarını da kullanmaktadırlar. Hiç unutulmayacak linç kahkahası ise bayan Clinton’dan gelmişti: 2011’de Kaddafi linç edilirken, “demokrat” Obama’nın yardımcısı Hillary Clinton iğrenç sevinç çığlıkları atıyordu.
En garip biyografilerden biri de ABD’nin yeni dışişleri bakanı John Kerry’nin şahsına ait: Bir Vietnam gazisi olan Kerry, 1969’da Vietnam gazilerinin sözcüsü ve hareketin kurucusudur. Ancak bu köprünün üstünden çok sular akmıştı. 2004’te savaş karşıtı söylemleri nedeniyle kan emici Bush karşısında seçimlerden yenik çıkan Kerry, Şubat 2013’te Obama’nın yeni dışişleri bakanı olmuştu. Savunma bakanlığına ise bir ATATÜRK hayranı olan Chuck Hagel getirilmişti. İtiraf etmeliyim, başlangıçta Pentagon’a Hagel’in gelmesi hoşuma gitmişti. Ancak ABD’nin dış siyaseti esasen yarı-demokratik seçimle gelmiş “başkanlar ve ekipleri” tarafından değil, “kan emici petrol ve silah baronları” tarafından belirleniyor. Yıllardır adına onlarca kitap yazılan CIA kullanılarak, silah tüccarları eliyle Dünyada kirli savaşlar tezgahlanıyor ve nihayetinde enerji kaynaklarına Batılı sömürgeci güçler el koyuyorlar. Zengin savaş tüccarları, ABD’li başkanların seçim giderlerini karşılayarak ve milyarlarca para yatırarak, daha fazlasını masum Afrika ve Asya halklarını sömürerek ve öldürerek kazanıyorlar.
Zeitgeist Belgeseli tüm belgeleriyle aslında Dünyanın nasıl bir kandırmaca ve büyük küresel hesaplarla yönetildiğini, “ikiz kule” katliamının gerçek yüzünü de yansıtan bir dizi yapımlarla kanıtlıyor. Tavsiye ederim, internetten herkes bulup izleyebilir. Müthiş bir belgesel!
Gelelim bizim hükümete: Nihat Genç’in deyimiyle onlar artık “beyaz adam” oldular ve Suriye’de akan kan, ancak AKP iktidarı giderse duracak…
Necati Doğru’nun dediği gibi belki de Ortadoğu gerçekten de lanetlidir; zira üç dini bağrından çıkaran topraklarda insanlar yıllardır birbirlerini katlediyorlar…
İngiltere Avam Kamarasından “savaşa hayır” kararı çıktı.
Ardından diğer ülkeler meclislerine danışmaya başladılar. Obama 9 Eylül’de senatonun toplanmasını bekliyor ancak 6 adet savaş gemisini Akdeniz’e yolladı bile. Bu arada BM raporları en geç üç haftada kesinleşecek ancak Tayyip, ABD’nin Suriye’yi bir an önce bombalamasını ve bu bombalamanın sınırlı değil, topyekun-kalıcı-yıkıcı olmasını istiyor. Yoksa BM raporlarının olası gerçeklerinden mi korkuluyor? ABD ve Türkiye’nin acelesi nedir? Gerçekler mi? ABD’nin savaş gemilerini yollamasıyla birlikte Tayyip birdenbire kendini etkili adam gibi görmeye başladı. Ancak Rusya tek başına bu savaşın karşısında duran en büyük güç olarak “barışın” elini rahatlatıyor. Tayyip ve Davutoğlu ne yapıyor? Müslüman bir ülkeye, hem de sınır komşumuza karşı yapılması muhtemel adeta bir Haçlı Seferini örgütlemeye çalışıyorlar. Hem de İsrail ve PKK’nın bu savaştan güçlenerek çıkacağı belliyken… Aslında olası bir saldırıda yıkılan Esad değil, Ortadoğu’daki insanlık olacaktır, kendileri farkında olmasa da…
Tüm Dünya yönetimleri kendi meclislerine danışırken, en büyük risk altındaki ülkemizde TBMM toplanmıyor; herkes Tayyip’in ağzına bakıyor. Türkiye’de sayıları sınırlı olan muhalif gazete ve birkaç TV kanalı, büyük bir direnişle savaşa karşı duruyor ve savaş çığırtkanlığı ustası Tayyip Hükümeti’nin Türkiye’nin başını sokmaya çalıştığı belaya karşı insani vazifelerini yapmaya çalışıyorlar. Artık bizler de onlarla beraber sadece yazı yazmıyor, aynı zamanda vicdani ve insani sorumluluklar taşıyoruz.
1914’te bir Sırp gencinin Avusturya veliahtını öldürmesiyle 1.Dünya Savaşı başladı; bittiğinde 40 milyon insan öldü. 1939’da Almanya Polonya’yı işgal etti ve 2. Dünya savaşı başladı; sonuçta 70 milyonun üzerinde insan öldü. Şu anda Ortadoğu bataklığında durmaksızın bombalar patlıyor. Tek farkı şu: Batılı eski köle tüccarlarının günümüzdeki temsilcileri, artık bu işi kendileri yapmıyorlar. Kardeşi kardeşe, komşuyu komşuya, Müslümanı Müslümana, zenciyi esmere, yoksulu cahile kırdırıyorlar. Emperyalist tüccarların elleri bile tetiğe değmiyor artık ve bu şekilde tüm Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yaratılan etnik ve mezhep çatışmalarıyla bir cehennem yaratmayı başardılar.
Tayyip ve ekibi aklını mı kaçırdı, bilmiyoruz… Ancak Obama henüz aklını yitirmediyse şu sorulara yanıt vermelidir:
Atalarının yaşadığı, köklerinin uzandığı ve yoksul insanların kanlarının suladığı bu coğrafyanın topraklarında akan kan yetmedi mi?
Irak’ta “kimyasal iftirasıyla” öldürülen Saddam Hüseyin’den sonra her gün bombalar patlarken, Kaddafi ve Libya halkı “petrol” uğruna NATO’nun alçak saldırılarıyla katledilmişken…
Ne zaman duracak bu kan?
Ve sen Barack HÜSEYİN Obama: 3.Dünya Savaşı’nı başlatan ilk “emperyalist köle” olarak tarihe mi geçmek istiyorsun?