Ülkemizde, çepeçevre ateş çemberindeyiz…
Başbakanın, Dışişleri Bakanı iken komşularla sıfır sorun diye bir söylemi vardı…
Evet, ne yazık ki ülkemizde sınır diye bir şey kalmadığı gibi komşu da kalmadı… Hepsi ile kavgalı ve de düşman durumuna düştük… Nasıl bir dış işleri politikası uygulandı ise bu günleri yaşamak zorunda kaldık…
Daha neler yaşayacağımız ise belirsiz… Tanrım korusun… İçimizde ise mülteci akınına uğradık… Komşular ülkemize girdi… Bir taraftan da sömürücü güçler elbirliği ile yeni ülkecikler kurma heveslerindeler…
Türkiye yalnız kaldı ve mültecilerin maddi manevi yükünü kendi vatandaşının sırtına yüklenmiştir… İsyan yakındır…
Bakın Bize her konuda akıl vermeye kalkan uyanıklar, en ufak bir sınır kapamaya kalkışsak barış elçisi diye Angelina Jolie gibi bir artist gönderip, gerekli sopayı gösteriyor…
Gelen artistlerin ardından da mutlaka savaşın kanlı yüzü Ortadoğu’da kendini gösteriyor…
Bize şartlar koşan, sopa gösterenler ise mültecileri denizlerde boğuyor ve sınırlarından içeri almamak için bin takla atıyor veya hiç almıyorlar…
AB’nin Dublin Regülâsyonuna göre mültecilerin sığınma işlemleri ilk ayak bastıkları ülke tarafından yapılmasını şart koşuyor.
Afrikalı mültecilerin deniz yolu ile ulaşabildiği Yunanistan, İtalya ve Malta, Avrupa Birliğinin iltica sistemi yüzünden mülteci yükünü tek başlarına taşıdıklarından şikâyet ediyorlar ve diğer AB ülkelerinin de sorumluluk alması gerektiğini söylüyorlar…
AB İç işleri Komiseri Cecilia Malmström “Tüm AB ülkeleri aynı uluslararası anlaşmayı imzaladığına göre aynı değerler doğrultusunda hareket etmeleri gerektiğini söylüyor.
10 AB ülkesi mültecilerin %90’ini kabul ederken diğer 17 AB ülkesinin mültecilerin sadece %10’unu kabul ettiğinin altını çiziyor… Mültecileri paylaşamıyorlar… Almıyorlar…
Bu ülkelere gelen 30 bin mülteciye yer bulunamıyor… Ülkeler başından atmak için denizlerde boğulmasına ses çıkarmıyorlar...
Bu gün ülkemizdeki mültecilerin kesin sayısını bilmiyoruz gayri resmi 4 milyon olduğu tahmin ediliyor... AB ülkesi İngiltere’de devletin en son yaptığı kamuoyu araştırmasında göç ekonomiden sonra seçmenin en çok önem verdiği sorunlar listesinde 2. sırada yer alıyor…
Hükümet bizim insanımızın sesini neden dinlemiyor?
AB ülkeleri sınırını açmaz ve ABD yardım etmez iken bizim ülkemizin sınırını aşıp vatandaşımızın kapısı mülteciler tarafından çalınıyor… Bu kadar insanı içimizde barındırmak maddi, manevi, toplumsal huzur ve de sağlığımız, aile birliğimiz için tehlike yaratıyor… İnsani açıdan mutlaka diğer ülkelerinde yardımıyla İNSANİ amaçlı TAMPON BÖLGE kurulmak zorunda… Sınırlarımızdan gelen Araplar, Kürtler yezidiler içeri alınırken Türk soyundan olanlar tampon bölgelerde tutuluyor… Öldürülüyor… Ve Kobani diye dünyayı ayağa kaldıran örgütlerin sesi soluğu çıkmıyor… Amerikan Dışişleri Sözcüsü Mark Toner, Tampon bölge yaratılması ve uygulanması ya da diğer her türlü askeri müdahaleyle oluşturulan bölge büyük zorluklar içeriyor. Bu konuda çok açık olduk. Bu zorluklara askeri, mali, ayrıca İNSANİ şartlara dair olanlar dâhil.” Diyor… Yani karşıyız diyor…   Bizi Ateş çemberinin içine attılar ve yapayalnız bıraktılar… Bu sorumluluğu sadece biz değil dünya paylaşmalı… Tampon bölge olmaz ise bizde sınırlarımızı açmamalıyız… Sorumluluk ABD ve AB dahil hepsinin… Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur… Bir kez daha anlaşılmıştır…
Kalın Sağlıcakla.. Mültecisiz Bir Dünya..