Bin nüfuslu köyün 500 milyon dolarlık peynir ihracatı başarısı!

Torosların yamaçlarına yaslanmış, yeşil bir vadi içinde özgün mimari değerlerle bezenmiş 200 haneli bir köy. Zengin biyolojik çeşitliliği ve su kaynakları var, lakin toprak kaynakları sınırlı dolayısıyla bitkisel üretim ana geçim kaynağı durumunda değil ve küçükbaş hayvancılık ana geçim kaynağı olarak öne çıkmış durumda. Köyde yaklaşık bin kişiden oluşan nüfus, küçük işletmeler halinde süt ürünleri üretiyor ve özellikle yöresel peynir üretimi kayda değer ve yediden yetmişe herkes üretimin her aşamasında yer alıyor.

Hikayesi olanın markası olur, olmaması hata olur!

Geleneksel yöntemlerle üretilen söze konu tulum peyniri sadece yörede değil aynı zamanda ülke genelinde de isim yapmış, büyük talep görüyor ve adeta hiçbir profesyonel çalışma yapmadan kendiliğinden marka olmuş…

Toplum kalkınması için peynirde buluşmak!

Kendiliğinden marka olmanın önemli bir değer olduğunun farkında olan bir üretici yedi arkadaşıyla birlikte bir kooperatif kurulmasına öncülük yapıyor ve gönüllü bir inisiyatif oluşuyor. Bunu takiben ilk iş olarak geleneksel üretim yöntemleriyle üretilen peynirin özgün değerlerini ve yöresel adını korumak üzere “coğrafi işaret” alınıyor.

Devamında kamu teşviklerinden de yararlanarak üretim ve işleme kapasitesini artırmaya yönelik çalışmalara başlanıyor ve önemli bir üretim kapasitesine ulaşılıyor. Bu süreçte eşzamanlı olarak zaten var olan tanınırlığa katkı verecek şekilde pazar payını artırmaya yönelik çalışmalar artırılıyor.

Tabii yurt içinde var olan haklı tanınırlığın yurt dışında da geliştirilmesine karar verilerek uluslararası peynir yarışmalarına ve şampiyonalarına katılmaya karar veriyorlar. Sonrası tam bir başarı hikayesi ve ilk katılımda dereceye girerek ismini dünya markaları arasına kaydettirmeye başlarlar. Sonraki bir yarışmada ise yöresel özelliklerini daha güçlü öne çıkararak ve sunum tekniğini geliştirerek birinci seçilirler. Böylece söz konusu tulum peynirleri şampiyonlar ligine girer ve yabancı perakende gruplarından çok önemli talep alırlar. Öyle ki aldıkları teklif üretim kapasitelerini artırmalarını ve geliştirmelerini gerektirir. Bunun üzerine hummalı bir çalışma başlar, yöresel özelliklerini koruyan ancak kapasite artırmayı gerektiren bir aşamaya geçilir. Köydeki hemen tüm nüfus sürece dahil olur ve böylece alanında değerli bir marka olarak küresel peynir pazarında geniş tüketici topluluklarına ulaşmaya başlanır ve yöresel adıyla dünyanın tanıdığı ve aradığı bir marka haline gelir…

Tabii bu arada peynirin tanınırlığı köyün de ilgi odağı haline gelmesine yol açar, akademik çalışmalar yapılmaya başlanır, hatta peynir araştırma ve üretim enstitüsü kurulur ve diğer pek çok alanda da gelişmeler elde edilmeye başlanır. Kır ve tarım turizmi ile ilişkili olarak “Peynir Turizmi (Cheese Tourism)” kavramı hayat bulur ve peynir şenlikleri, yarışmaları yapılır, turizm sektörü gelişir ve turizm önemli bir gelir kaynağı olmaya başlar, dahası çok istedikleri kendi kültürlerini dış dünyaya tanıtma konusunda yeni başarı hikayeleri yazmaya başlarlar.

Bir toplum kalkınması örneği haline gelen söze konu girişimle ortaya çıkan refahı, köy halkı ve süreçte yer alan tüm ortaklar paylaşmaya başlarlar. Bugün köyün yaşam standartları en az kentlerdeki kadar yüksek ve köyde yaşamanın ve çalışmanın getirdiği huzur ve sağlıklı ortamda hayatı kolaylaştırıcı tüm unsurlara sahipler. Kırda yaşamak, doğayla iç içe üretim yapmak, miras olarak aldıkları üretim tekniğini yaşatmak ve ürettikleri ürünün dünyada tanınır bir marka olmasını sağladıkları için gururlular, ilk günkü kadar heyecanlılar…

Üretimde sürdürülebilirliği sağlamayı ise milli bir görev olarak kabul ediyorlar. Ürettikleri peynir iç pazar dışında 500 milyon dolarlık ihracat yaparak ülke ekonomisine katkıda bulunuyorlar…

Yukarıdaki başarı hikayesini peynir sektörünün önemli aktörlerinin de konuşmacı olduğu “Peynir sektöründe vizyon arayışı!” başlıklı konferansımda ufuk açıcı bir örnek olarak vermiş, “hikayesi olanın markası olur, olmaması hata olur, hatta ayıp olur!” şeklinde tamamlamıştım. Tabii okuduğunuz başarı hikayesini biz yazdık, şimdi sıra görevini samimiyet ve hakkıyla yerine getirecek gönüllü önderlerde ve profesyonellerde…