ÖZEL HABER: MERVE KAYIŞ

Çok küçük yaşlarda bağlamayla tanışan Arif Sadeçolak, gönül bağı kurduğu bağlamasıyla gençlerin kültürel gelişimine katkı sağlarken Türk Milleti’nin müzik kültürünü gelecek nesillere aktarmaya devam ediyor. Çorum’un sanat ve kültürel gelişimi açısından önemli bir değer olan Arif Sadeçolak, 2007 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen müzik yarışmasında En İyi Şef Ödülüne layık görülüyor. Aynı yıl çalıştırdığı 40 kişilik koro Türkiye 1.si olurken kendisi de Bireysel Çalgı Kategorisinde Türkiye bağlama çalma 1.si oluyor.

Sizi bağlamanın kültürümüzdeki yeri ve önemini anlatan keyifli sohbetle baş başa bırakıyoruz.

“AİLECEK BAĞLAMA ÇALIYORUZ”

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Müziğe sizi kim yönlendirdi ve kaç yaşında başladınız?

1972 Çorum Merkez doğumluyum.3 kardeşiz en küçükleri benim. Gazi Paşa İlköğretim Okulu'nda İlkokul 1.sınıfta başladım. Şahin Yalçın hocamız bağlama kursları veriyordu. Ailemin onayıyla kursa yazıldım. Bağlamaya karşı aşırı derecede ilgim vardı. 3 kardeşiz iki abim var onlarda çalıyor. Amca çocuklarım da çalıyor. Ailecek bağlama çalıyoruz.

“EN SEVDİĞİM TÜRKÜ NEŞET USTA’YA AİT”

İlk çaldığınız türkü neydi ve en sevdiğiniz türkü hangisidir?

Bilindik Maçka Yolları türküsü. En sevdiğim türkü Ahu Gözlerini Sevdiğim Dilber. Neşet Ertaş ustaya ait. Yöresi Kırşehir.

“TÜM YÖRELERİN TÜRKÜLERİNİ ÇOK SEVERİM”

Hangi yörenin türkülerini kendinize yakın hissediyorsunuz?

Yöre türküleri bizim öz kültürümüzdür. Tüm yörelerin türkülerini çok severim. Genelde türkü seçmem ayırmam.

“SAZ TÜM ENSTRÜMANLARIN ORTAK ADIDIR”

İlk bağlamanızı saklıyor musunuz? Bağlama ile saz arasındaki fark nedir?

İlk bağlamamı saklıyorum. Bağlama ile saz aynı. Yani bağlama, bağlamadır. Bağlamanın çeşitleri vardır. Saz ise tüm enstrümanların ortak adıdır. Örneğin, ritim saz, vurmalı çalgılar, üflemeli çalgılar ve mızraplı çalgılar gibi bölünebilir. Mızraplı çalgılara bağlama örnek verilebilir. Halk tabirinde bağlamaya saz da deniyor. Sazın genel anlamdaki ismi bir enstrüman olmasıdır. Yani kemanda bir sazdır. Kanunda bir sazdır.

“2007 YILINDA KOROM 1.OLDU BENDE BAĞLAMA ÇALMA KATEGORİNDE 1.OLDUM”

İlk koronuzu ne zaman kurdunuz? Ulusal başarılarınız nelerdir?

Çok küçük yaşlarda 15'li, 16'lı yaşlarda piyasada müzik yapmaya başladım. Klavye çalıyorum. Baktım bu eğitim bu şekilde yarım olacak. Teknik anlamda eksiklerimi gördüğüm için nota öğrenmem gerekiyor düşüncesiyle Ankara'da Özel İhsan Öztürk müzik kurumundan nota dersleri aldım. İlk bağlama kursumu 17 yaşımda açmıştım. Ama pratik bağlama kursları veriyordum. Aldığım eğitim sayesinde Halk Eğitim Merkezinde usta öğretici olarak başladım ben. O süreçten sonra profesyonel süreç başladı. Çorum'da notalı ilk bağlama ve enstrüman kursu veren benim. Anlattığım tarihler 1987, 1988,1989 yıllarıydı. İçimde ukde kalmıştı. Koro kurmak istiyordum.10 yıl Halk Eğitim Merkezinde, okullarda, cezaevi ve baroda, halk eğitim bizi nerede görevlendirmişse orada bağlama kursları verdim.

Bir gün Halk Eğitim Merkezi Müdür Hasan Bekdemir Bey, Albayrak İlköğretim Okulu'nun müdürüydü emekli oldu kendisine saygılarımı sunarım. Onun ve Milli Eğitim Müdürümüzün direktifleriyle bir koro kurduk. Koro 2000 yılında başladı.50-60 kişilik bir kadro vardı. Milli Eğitim Bakanlığımız yarışmalar düzenliyordu.2005 yılında Milli Eğitim Bakanlığımız Türkiye çapında koro ve solo çalgı, solo ses yarışması düzenledi. Jüri üyeleri ortalama TRT sanatçılarından ve kültür bakanlığı sanatçılarından oluşuyor. 40- 50 yıllık Türk Halk Müziği geçmişi olan sanatçılar. 2005 yılında Türkiye 4.sü olduk. 2006 yılında Türkiye 2.si olduk.2007 yılında nihayet en iyi şef ödülünü aldım. Çalıştırdığım 40 kişilik ekip Türkiye 1.si oldu. Solo seste çalıştırdığım şahıs Türkiye 2.si oldu. Bireysel çalgı anlamında Türkiye bağlama 1.si oldum. Akabinde 2012 yılına kadar bakanlığımız yarışma düzenledikçe biz o yarışmalara katıldık. O yarışmalarda bize rakip olanlar Ankara, İzmir gibi büyükşehirler oluyordu. Tabi diğer rakiplerimiz varda dişli rakiplerimiz. Ankara'da o süreçte 9-10 koro birbiriyle yarışıyordu. O yarışmanın en iyisi Ankara'yı temsilen geliyordu. Biz rakipsiz gidiyorduk. Çünkü Çorum'da karşımda yarışabilecek başka bir koro yoktu. Mesela İzmir'in koro şefi genelde Yolcu, belediye konservatuarının hocası Edip Akbayram'ın bağlamacısıdır. Çok iyi olduğu halde bizim önümüze İzmir dahi geçemedi. Genelde 5. veya 6. oluyordu. 1990 yılından beri bağlama çalıyorum. Koro çalıştırıyorum. Şuanda Çorum Belediyemizin Türk Halk Müziği Korosu'nun şefliğini yapmaktayım. Son 5 yıldır bu şekilde devam ediyor.

“70-80 ÜZERİNDE KONSER VERDİK”

Bu zamana kadar koro olarak kaç konser verdiniz?

70-80 üzerinde konser verdik. Onun haricinde TV 19'da periyodik programlarımız olmuştu. Periyodik paket halinde. Son dönemde de 9 ay boyunca Çorum Web TV'de Arif Sadeçolakla Gönül Dilinden diye bir program yaptım. Halktan ve kurumlardan talep geldikçe o anlamda konser veriyoruz. Dahilinde TRT Müzikte olsun ya da yöresel sanatçılara, bağlamacılara, amatör gruplara yer veren TRT'den ya da sosyal, kültürel, tarihi dokuyu araştıran kimi programlarda da yer alıyoruz.

“ÇOĞU İNSANIN GÖNLÜNE DOKUNMUŞUZ”

Türk Halk Müziği yoluyla kaç kişiye ulaştınız?

Bağlama öğrencisi olarak tahmini 2 bin olmuştur. Son 22 yıldır koro şefliği yapmaktayım. Ortalama korolarda 70-80 kişi bulunuyor. Yıl bazında çarptığımızda tahminim 3 bin 5 bin kişiye o şekilde ulaştık. Buna seyirciyi eklediğimizde çoğu insanın gönlüne dokunmuşuz.

Halk Eğitim Merkezinde, Çorum Belediyesi'nde çalışıyorum. Ama onun haricinde de kurslar veriyorum. Gül-Der'de ve Anadolu Halk Ozanları Derneği bünyesinde kendi özel yerim olarak kurs veriyorum.

“POPÜLER OLAN HER ŞEY KİBRİT ALEVİ GİBİDİR”

Popüler kültür ve Türk Halk Müziği'nin Türkiye’deki durumu nedir?

Bilindiği üzere Türk Halk Müziği kültürü 3 binli yıllara dayanıyor. Şu anki bağlama dediğimiz çalgımız kopuz olarak en kötü 2700-2800 yıllık bir geçmişe sahip. Orta Asya'dan Türkler ilk olarak bu coğrafyaya göç ettiğinde burada çalınmaya başlamış. Türküler aşkı, özlemi, gurbeti anlatır. Göçebe toplumlarda yolda çekilen acıları anlatır. Yolculuklarda hastalanan ve hayatını kaybedenlerin acılarını anlatır. Çocuğunu kaybeden annenin yakarışı ya da babasını kaybeden evladın yakarışı türkülere geçmiştir. Türküler aynı zamanda kahramanlıklarımızı anlatır. Yani bizim tarihi dokumuz esas kimliğimizdir. TV kanallarına baktığımızda Türk Halk Müziğini görmek mümkün değil. En iyi bunu aksettiren kurumun TRT olduğunu düşünüyorum. TRT Müzik'te kısmen de olsa türkülere yer veriliyor. Daha çok yer verilmesi kanaati içerisindeyim. Biz Türk'üz türkü, Türk'e has anlamına geliyor. Bizim bu kültüre daha çok sahip çıkmamız lazım ki örf, adet, gelenek, ahlaki anlamdaki kimi görgü kurallarını giyim tarzlarımızı kesinlikle unutmamamız lazım. Bu da türkülerden geçiyor. Koklamayı bilene, okumayı bilene bir türkü bir romanın anlattığını anlatabilir. Popüler kültür, öyle bir kültür olduğunu ben düşünmüyorum ama popüler olan her şey kibrit alevi gibidir. Geçicidir. Ama türküler öyle değil tabiki.

“ENSTRÜMAN ÇALAN İNSANIN ELİ SİLAH TUTAMAZ”

Gençlere çocuklara velilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Her evde bir enstrüman olması gerektiğini düşünüyorum. Kurslara gelsinler. Halk Eğitim Merkezi, Belediye bünyesinde gençlik merkezlerimiz, kadın kültür sanat merkezlerimizde eğitim veriliyor. Okullarımızda velilere enstrüman kursları veriliyor. Mesela İsmail Kakaç İlköğretim Okulu'nda 40 kişiye bağlama kursları veriyorum. Her evde bir bağlama olmalı. Çünkü kültürümüzü yaşatmak durumundayız. Gelecek kuşaklara da bunu aktarmak durumundayız. Mesela bir örnek verecek olursam Azerbaycan'da bir Rus Komutan tarihte istilaya geldikleri zaman ilk olarak onların kopuzunu almıştır. Onları kültürlerinden uzaklaştırmak ve asimile etmek için. Ama oradaki Azerbaycan Türkleri yine evlerinde gizli gizli enstrümanı çocuklarına öğretmişlerdir. ve neslinin devamını bilinçli bir nesil olması gerektiğini düşünerek bunun üzerinde kalmışlardır. Devamlı bizim üzerimizde de oynanan emperyalist oyunları, gerek ekonomik, gerek kültürel anlamda, farklılıklar, etnik konularda bunları bariz görüyoruz. Kutuplaşmadan ziyade müzik ortak temeldir. Enstrüman çalan insanın eli silah tutamaz. Ya da kalem tutan elin, eli silah tutamaz. Bu anlamda müziğin, özellikle de halk müziği felsefesinin insanları doğruya, iyiye, niceliğe ve kendini sorgulamaya dair çok büyük mesafe kat ettirdiğine inananlardanım. Bu anlamda her evde bir bağlama olmalı ve o çocuklar enstrüman kurslarına yönlendirilmelidir. Çocuklarda kurslara 8 ve ya 9 yaşlarda başlanabilir. Daha erkende başlanabilir. Kimi ailelerde çocuğu ben enstrüman kursuna gönderirsem derslere gerekli zamanı ayırmaz düşüncesi var. Bu yanlış bir bakış açısıdır. Beyin lobunun iki tarafını da müzik çalıştırır. Akıcılığı sağlar. İlerleyen yaşlarda da bir enstrüman çalan insanın Alzheimer olma riski yoktur."