Kızılay’ın yakın tarihinin buna benzer skandallarla dolu olduğunu anımsatan EMEP Çorum Merkez İlçe Başkanı Hıdır Aygün, yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:
“Kızılay, 2020’de yaşanan Elazığ-Malatya depreminde halka yardım etmek, ihtiyaçlarını karşılamak için hemen seferber olması gerekirken daha ilk gün, kuruma yardım edilmesi çağrısında bulunarak para toplamaya başladı.

Ensar Vakfı’na Kızılay’ın 8 milyon dolar bağış yaptığı ortaya çıktı. 
2020 yılında Kızılay’a bağışlanan etler AKP Bitlis milletvekilinin sahibi olduğu otelde görüntülenmesi Kızılay’ın sadece para transferiyle uğraşmadığının, kendisine yapılan bağışları da iktidar mensupları ile yakınlarının şirketlerine aktardığının kanıtıydı.
Kızılay’ın iki personelinin (biri kadrolu) olduğu Kıbrıs’ta 1 milyon 700 bin liraya satın alınan, 2 milyon 180 bin lira da restorasyonu için ödenen konak halktan toplanan paraların nasıl har vurup harman savurulduğunun örneğidir.

Görevlerinden biri afet ve felaketlerde halka yardımcı olmak olan kurum yöneticilerinin tarikat ve cemaatlerle ilişkisi basında yer almıştır. Ve giderek iktidarın kurduğu vakıflar gibi talimatla hareket eden, servet transferinde rol oynayan bir kurum haline gelmiştir.

Depremin yol açtığı ağır yıkımda 13 milyon nüfuslu bölgede halkın arama-kurtarma ekiplerini ve yardım bekleyişi karşılıksız kalmış ve siyasi iktidar ve kamu kurumları ancak üç gün sonra bölgeye müdahale etmiştir. Halk dondurucu soğukta çadır, enkaz altında ve başında destek ve yardım beklerken Kızılay elindeki çadırları parayla satmıştır.
Kızılay başkanı Kerem Kınık Kızılay’ın çadır satmasını “AHBAP çadır ithal etseydi, bizim maliyetine verdiğimizin 2 katına almak durumunda kalacaktı, büyütülecek bir hadise değil” diye açıklaması bu kurumun ticari hesaplar içine girdiğinin sözlü ifadesidir. 

AKP iktidarı ülkeyi bir şirket gibi yönetirken devletin siyasi veya sosyal kurumlarını da bu şirketin uzantısı haline getirdi. Bütün kamusal hizmetlerin özelleştirildiği, hizmetin pahalı bir ticari bir metaya dönüştürüldüğü günümüz koşullarında iktidar da finans ve ticaret trafiğinin tam ortasında duruyor. Dolayısıyla deprem gibi bir felaketin içinde bile kâr-zarar hesabı yapmaktan utanmayan sorumlular yaygın ve tipik bir figür haline geldiler. Bu gelişmenin Kızılay’ı da içererek yayılması iktidar işleyişinin piyasalaştırmadığı hiçbir hizmetin kalmadığını gösterir. Devlet ile halk arasındaki ilişki en acılı zamanda bile serbest piyasa kurallarına göre düzenlenmiştir. Bugün artçı sarsıntılar durmadan, depremzede üzerinden siyasi ve ticari rant elde etmek için temel atmaya kalkan bir iktidar zihniyeti Kızılay’ı da bu duruma düşürmüştür.

Bugün on binlerce insanın cansız bedeni sermaye birikimine, ticarete, kâr arsızlığına bir kez daha feda ediliyor.
Buna göz yummayacağız.

Kızılay ve AFAD bütün hesaplarını şeffaflık ilkesi temelinde açıklamalı, yöneticileri görevden alınmalıdır.
Halkın parasını, birikimini, yardımlarını kendi çıkarları için satan, kendi serveti gören, şirketlere aktaran yöneticiler yargılanmalıdır.
Kızılay siyaset ve ticaretten elini çekmeli iktidarla mesafe koymalı; yasal statüsü içinde faaliyet yürütmelidir. 
Kızılay’ı da çıkarlarına alet eden bu düzen kokuşmuştur, hep birlikte değiştireceğiz.”