Hesapsız kitapsız badem bıyıklarıyla on yıl önce iş başı yapan bir grup kimyası bozuk adam, o gün bugündür Türkiye’ye stressiz bir gün bile yaşatmadılar. Şimdilerde Apo’nun kuyruğuna takılıp gittiklerine bakmayın; esasen kişilikleri oturmayan adamlar bunlar. Yıllarca cemaat evlerindeki karanlık odalarında ATATÜRK düşmanı olarak eğitim aldılar. Makine gibi kurulup, laik Cumhuriyete kin, nefret ve intikam beslediler. Vatan haini dedelerinin, İstiklal Mahkemelerinde düşmana sattıkları ruhlarında kendilerini gördüler. Şimdilerdeyse o gün İngiltere, bugün ABD merkezli bir Ortadoğu projesiyle, Suriye gibi Müslüman ülkelere saldırıp emperyalist batıdan rol kapma peşindeler. 

Yılmaz Özdil’in dediği gibi Tayyip Erdoğan gençliğini yaşayıp, arada bir her genç gibi hatalar yapabilseydi… Bekir Coşkun’un söylediği gibi muhalefet partileri, adam gibi görevini yapabilseydi… Akılsız “akil adamlar” gerçekleri, İlber Ortaylı gibi tarihi alt yapıları olan insanlarla değerlendirebilseydi… Bu kara günleri ve memleketimizin uçuruma doğru gittiği günleri de görmeyecektik. 

Artık nereden başlayıp nereye doğru gitmeliyiz? Söylediğimiz ya da yazdıklarımızın bir faydası olacak mı, bilemiyoruz. Ergenekon tutuklamaları ilk başladığı günden itibaren ben ve benim gibi düşünenlerin haklı çıktığımız noktada, çarkları geri çevirmek giderek zorlaşıyor. İmralı’da yatan terörist bir pisliğe mahkum edildik hepimiz. Sanki o değil, biz mahkumuz. Sanki o değil biz yargılanıyoruz. Teröristlere ellerini kollarını sallayıp sınır dışına çıkılmasını öneren Başbakan, Türk askerlerinin Silivri zindanlarında sahte delillerle çürütülmesine seyirci kalıyor. Artık açıktan dillendirdiği “2023’te federasyona geçebiliriz” söylemine, tek bir AKP’li sesini bile çıkaramıyor. Hiç kimsenin karşıt görüşü yok; hatta herhangi bir görüşü bile yok…

Niyet açık.. Niyet bozuk.. TC’yi önce tabelalardan, sonrasında tamamıyla hafızalardan silip, ülkemizin doğusunda özerk, ABD menşeli “kukla ötesi, ucube” bir devlet kurup cahil, kör ve aptalların biraz daha tepesine binip sömürmek.. Ağaların ve şeyhlerin müritleri olmak, kul olmak, köle olmak.. Tıpkı Irak’taki gibi bölünmenin neticesinde bitmek bilmeyen bombalı eylemler, etnik savaşlar, kan ve göz yaşı.. Sadece biraz tarih bilmek bile, bu türden bölünmelerin daha çok kan ve gözyaşı getireceğini bilmemizi sağlayacaktır. Ama tüm bunlardan sömürgeci devletlere ne ki? Onlar sadece ucuz insan eti yemeyi ve petrol tankerlerine attıkları varillerin hesabını bilirler. Bizim gibi ülkelerde ise, hâlâ insanlar “din” adına nutuk çekip, sonra da tam tersine bir yaşam sürebilmekte ve kitleleri bununla kandırabilmektedirler. 

Üç çocuk doğuran kadınlar ve hatta Doğuda dokuz çocuk doğuran zavallı kadınlar, zaten köle olarak başlayan yaşamlarında acaba kendi iradeleriyle kaç tane karar verebiliyorlar? Kürt kimliklerine dayalı ülke kurmak istediklerini söyleyenler, öncelikle köle yaptıkları kadınlarını azat etmedikçe ve onları mal gibi görmekten ve namus cinayetlerine kurban etmekten vazgeçmedikçe, benim gibi kadınları asla samimiyetlerine ikna edemezler. İnsanlıktan nasibini almamış adamların 4 kadından 40 çocuk yaptırıp, tarlaya sürdükleri köle kadınlar oldukça ve insanlığın yüz karası kadın cinayetlerinin tavan yaptığı bir ülkede, hiç kimse bir “etnik” ezilmeden veya dışlanmışlıktan söz edemez. Bu tamamıyla cinsler arası eşitsizlik ve kahrolası cahilliğin kadının boynuna yular olarak dolandığı lanet olası, ezilesi bir sistemdir…

Hiç kimse bu ülkenin gerçek sahiplerine koyun sürüsü muamelesi yapıp, bizim adımıza işgalci devletlere vatan satmaya kalkmasın. Sonunuz ancak dedeleriniz gibi olur…