Marifet İltifata Tabidir, Teşekkürler Salim Uslu
Medeniyetler açısından Türkiye, doğu ile batı kültürünün kesiştiği bir noktadadır. Jeopolotik konumumuzun ve kültürel zenginliğimizin avantajıyla, özellikle İslam dünyası önünde tarih boyunca hep ön planda olmuşuzdur. Hem batı hem de doğu ile iç içe, onların sentezi yaparak yaşamayı başarabilmişizdir. Ta ki Osmanlının son dönemine kadar.
Osmanlının son dönemine doğrudur baş gösteren yanlış batılılaşma sevdası yüzünden başlayan dejenerasyon üzerine, bundan yüz yıl önce bugünkü İmam Hatip Okullarının temelleri atılmaya başlanmıştır. Yanlış batılılaşmanın önüne geçmek için 1913 yılında İmam Hatip Liseleri’nin kökü olarak bilinen ve Medresetü-l Eimmeti vel Hutaba olarak kabul edilen, Medresetü-l İrşad adı altında okullar açılmıştır. Bu okullar ömürlerini 3 Mart 1924 tarihli Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na kadar sürdürmüştür.
Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun din görevlisi eğitimini düzenleyen 4. Maddesi ile medreselerin kapatılması üzerine, imamlık ve hatiplik gibi dini hizmetlerin görülebilmesi için ayrı okullar açılması öngörülmeye başlanmıştır. Kanunda öngörülen bu okullar, 1924 yılında İmam Hatip Mektepleri adı altında 29 merkezde açılmıştır. 4 yıllık ortaöğrenim seviyesinde olan bu okulların müdürleri özel bir din eğitimi görmemişlerdir. Daha çok deneyimli eğitimcilerdir ve amaçları Cumhuriyet'e bağlı, aydın din adamları yetiştirmektir. Ders saatlerinin çoğu bilim ve yabancı dil dersleridir ve dinle ilgili dersler ikinci plandadır. 1924 de açılan bu okulların sayıları 1929 yılında 2’ye kadar düşmüştür. Kimi iddialara göre öğrenci yokluğundan, kimi iddialara göre de Bakanlık tasarruf tedbirleri adı altında İmam Hatip Mekteplerine bütçe ayırmamasından ve mezun olan öğrencilere gelecek vaat edilmemesinden dolayı 1930’da da tamamen kapatılmıştır.
Kapanan İmam Hatip Mektepleri sonrası toplumun ihtiyacı olan imam, hatip, vaiz yetişememiştir. Bir süre sonra bu hususta açık oluşmaya başlamıştır. Oluşan açık kapatılamamış ve insanlar kendi başının çareler bulmaya çalışmışlardır. Sağlıklı bilgiye ulaşamadıkları için bir süre sonra bu insanlar arasında batıl inanışlar yaygınlaşmaya başlamıştır. Sağlıklı din bilgisine duyulan ihtiyaç üzerine 17 Ekim 1951 günü Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin onayıyla İmam Hatip Okulları, ortaokul seviyesinde yeniden açılmıştır. 15 nisan 1973’te çıkartılan bir kanun ile de bu okullar lise adını almışlardır. Kanunun 32. Maddesinde ise İmam Hatip Liseleri şöyle tanımlanmıştır:
“İmam-Hatip liseleri imamlık, hatiplik ve Kuran Kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek üzere Milli Eğitim Bakanlığınca açılan orta öğretim sistemi içinde hem mesleğe, hem yüksek öğrenime hazırlayıcı programlar uygulayan öğretim kurumlarıdır.”
İmam hatip okullarını liseye dönüştüren bu kanun, aynı zamanda İmam Hatip mezunlarının üniversitelere girebilmesinin de imkanını sağlamıştır.
1980’e kadar ki süreçte İmam Hatip liselerinin sayıları 374 e ulaşmıştır. İlk kez 1985 yılında  Beykoz Anadolu İmam Hatip Lisesi ile birlikte Anadolu İmam Hatip Liselerinin de temelleri atılmıştır. Bu okul 1990 yılında Kartal’a taşınmış ve ismi Türkiye birincilikleriyle hafızalarımızda yer tutmuş olan Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak değiştirilmiştir. 1997 yılına kadar Anadolu İmam Hatiplerin sayısı 107 kadar ulaşmıştır.
Kendisi de 1991-1997 yılları arasında Anadolu İmam Hatip Lisesinde okumuş bir öğrenci olarak şunu belirtmek isterim ki, o dönemde bu okullarda belki de Türkiye’deki en kaliteli eğitim verilmiştir. Fen ve sosyal bilimlerin yanı sıra iyi derecede İngilizce ve Arapça dersleri de verilerek hem doğuyu hem batıyı sentezleyebilme becerisine sahip başarılı nesiller yetiştirilmiştir.
Gelelim Kargı Anadolu İmam Hatip Lisesi meselesine. Kargı her ne kadar küçük bir ilçe gibi görünse de Beygircioğlu kavşağından sonraki bitişik nizam köyleriyle nüfusunun 10 bine yaklaştığını tahmin ettiğim şirin bir ilçedir. Hacıhamza ve civarıyla birlikte köylerini de hesaba katarsak bu rakamın 15 binin üzerinde olduğunu çok rahat söyleyebiliriz. Neyi meşhurdur derseniz. Tarhanası, bamyası, pirinci, keşkeği bir de meyhaneleri. Evet yanlış okumadınız meyhaneleri. Çünkü bu küçük ilçede 13 tane meyhane vardır.
Geçmişten günümüze Kargı, belki de Çorum ve Çorum’a bağlı yerlerde toplumsal yapı anlamında, İmam Hatip Lisesine en fazla ihtiyaç duyan yerlerin başında gelmekteydi. Kargı’nın İmam Hatip Lisesine yıllar önce çoktan sahip olması gerekirdi. Fakat kimi çevrelere göre öğrenci bulanamayacağı düşüncesi, kimi çevrelere göre de öğretmen sıkıntısı olacağı endişesiyle bu gerçekleşmemişti ve Kargı 1913 yılından günümüze 100 yıllık süreç zarfında İmam Hatip Lisesine sahip olamamıştı. Ta ki geçtiğimiz günlerde Meclis İdare Amirimiz ve Milletvekilimiz Sayın Salim Uslu müjdeli haberi verene kadar.
Burada Sayın Başbakan’ın bir konuşmasında İmam Hatip Liseleri ile ilgili söylediklerine dikkat çekmek isterim. Sayın Başbakan İmam hatip okulları için; “İmam Hatip okulları bu ülkenin ve bu milletin gözbebeği olacaktır”  demiş ve bu okulları; “aziz milletimizin, tam anlamıyla varını yoğunu ortaya koyup inşa ettirdiği, yaşattığı, koruyup kolladığı okullardır” diye tarif etmişti. Yine konuşmasının devamında “Bir baskı ve zulüm neticesinde kapatılan imam hatiplerin orta kısımlarını, yaptığımız bu düzenlemeyle yeniden açtık. Bizlere, bunu nasip ettiği için de Rabbime şükrediyorum” demişti.  Bu bakımımdan Sayın Salim Uslu Kargı’ya İmam Hatip Lisesi açılması müjdesini yalnızca Kargılılara değil aynı zamanda, İmam Hatiplere verdiği önemle bilinen Sayın Başbakan’a da vermiştir.
Şunu rahatça söyleyebilirim ki, her ne kadar geç kalınmış olsa da Kargı’ya imam hatip lisesi açmak yüksekokul açmak kadar önemli bir meseledir. Eleştiri yapmak çok kolay fakat tebrik etmek nedense hep zordur. Mağrifet iltifata tabidir felsefesiyle, hem bir İmam Hatipli, hem de bir Kargılı olarak, Sayın Salim Uslu’ya teşekkür ederim.
Haftaya görüşünceye dek hepinize saygılar…