Çorumlu bugüne kadar devlet yatırımları hariç kendi yatırımlarının çoğunu kendisi yapmıştır. Özellikle ekonomik anlamda kendi kendisini büyütecek girişimlerini yine kendi öz sermayesini kullanarak yapmayı başarmıştır. Şehrin sahip olduğu bu müteşebbis ruh, vakti zamanında “Anadolu Kaplanları” unvanını Çorum’a getirmeyi başarmıştır.
Bu müteşebbis ruh Çorum’u, toprak sanayinden, makine sanayine, otomotiv’den döküm sanayisine kadar, özellikle üretim sektörü başta olmak üzere birçok alanda şehri marka yapmayı başarmıştır. Fakat hizmet sektörü noktasında biraz zayıf kalmıştır. Bu zayıflığı belki de bu şehrin ihtiyaç duyduğu rol modellerin yeterince ortaya çıkmasına da bağlayabiliriz.
Rol modeller diyorum; şunu kabul etmek gerekir ki, bizler hangi konuda olursa olsun bir girişimde bulunmadan önce başkaları tarafından denenmiş olmasına bakarız. Girişimin başarılı olup olmamasına göre de yatırım yaparız. Bugüne kadar, özellikle sanayi sektöründeki başarımızın, bu rol model kavramından geldiğini iddia etmek çok da yanlış olmaz diye düşünüyorum. 
İstisnalar var mıdır? Elbette vardır ancak bu istisnalar kaideyi bozmaz.
Şimdi gelelim anlatmak istediğim meseleye;
Sorsalar biz balık sever miyiz? Evet genel olarak çoğumuz severiz. Hangi balıkları severiz? 
Sizi bilmem ama üniversiteye gidene kadar balık deyince benim aklıma hamsiden, başka bir şey gelmezdi? Nasıl gelsin! Eskiden balıkçı tezgahlarından, hamsiden başka bir şey almazdık ki. Ara sıra farklı deniz ürünleri de görürdük ama almazdık. Alsak ne olacak nasıl pişirildiğini biliyormuyduk ki! Mesela kaçımız kalamarın nasıl pişirildiğini biliyor!
Esasen bu durum bizim balık kültürüne olan uzaklığımızın da bir göstergesidir.
Peki bu bizim eksikliğimiz mi?
Bugün Türkiye’nin her hangi noktasında yaşayan bir vatandaş hangi hizmetlerden faydalanabiliyorsa, bu hizmetlerden faydalanmak Çorum’da yaşayan insanların da hakkıdır. İşte gerçek girişimci ruh burada ortaya çıkar. İhtiyaç analizlerini ve yatırımlarını doğru bir şekilde yapabilen kişi gerçekten girişimcidir.  
Balık kültürü dedik. Çorum bu kültürle, profesyonel anlamda yeni tanışıyor dersek öyle zannediyorum ki yanlış bir ifade olmaz.
Geçtiğimiz gün canım balık yemek istedi. İsmini birkaç kez duydum ama yalan olmasın Çorum’da deniz ürünlerine yönelik kaliteli bir hizmet verecek bir işletme olabileceğine olan inancım zayıf olduğu için o güne kadar gitmemiştim. Kendi adıma söyleyeyim, balık restoran deyince aklıma, Samsun veya İstanbul’daki restoranlar gelir. Aslında öyle değildir ama bilinçaltımıza da yerleşmiştir “Balık Restoranları alkollü olur” diye. Oysaki alkolsüz olarak da hizmet veren birçok işletme de vardır. Her neyse Çorum’da balık işini çok başarılı şekilde yapamazlar önyargısıyla Karaoğlan Balık lokantasına gittim. Fakat görmüş olduğum manzara fevkalade mutluluk vericiydi. Adamlar yapmış. Hakikaten bu işi başarmış. Deniz ürünleri konusunda, Çorum’a profesyonel anlamda hizmet veriyorlar. 
Akabinde bu yazıyı yazmaya karar verdim. Neden?
Öncelikle belirtmek isterim ki ne onlar beni tanır ne de ben onları. Eğer okursalar, muhtemelen bu yazıyı okuduklarında da şaşıracaklar. 
Geçmiş yazılarım da vurguladığım konularından birisiydi; 
Bizler yaşadığımız ne kadar katma değer sağlıyoruz, standartlarını ne kadar yükseltebiliyoruz sorusu. Bu anlamda Karaoğlan’ın verdiği hizmet, hizmet sektörü anlamında yukarıda bahsettiğim gibi rol model anlamda bence örnek olmuş. Yaptıkları yatırım Çorum’a katma değer kazandırmış. Bununla beraber Çorum’a yemek kültürü anlamında da zenginlik katmış. 
Bu anlamda Karaoğlan Balık Restoranı yaptığı bu girişiminden ötürü tebrik ederken kalitesini her geçen gün artırarak, hizmetlerini şehrin farklı semtlerine de götürmesini temenni ederim. 
Farklı sektörlerden girişimcilik örneklerinin her geçen gün artması dilekleriyle…
Tekrar görüşünceye dek saygılar…