Üç gündür Türkiye’nin en büyük kadın yazarlarından Ayşe Kulin’in “Hazan” adlı son kitabını okuyorum. Ayşe Kulin Türkiye’de en çok hayran olduğum ve kitaplarını severek okuduğum kadın yazarlardan birisidir.

Ayşe Kulin bu güne kadar tam 35 kitap yazmış. Kitapları dünyada çeşitli dillere çevrilmiş evrensel bir dehamızdır. Ben Ayşe Kulin’in sekiz kitabını severek okudum.

Kanadı Kırık Kuşlar, vatansız kalan Yahudi asıllı Alman bilim adamlarının Türkiye’de yaşadıkları hazin, hüzünlü ve çok anlamlı bir öyküsüdür.

1930’lu yıllarda, Berlin Üniversitesi’nde ders veren Einstein, Nazi baskısına daha fazla dayanamayarak Paris’e taşındı. Tabii Almanya’da bulunan diğer Yahudi profesörler de, güvende olmadıkları için, sığınacakları güvenli bir ülke arıyorlardı. İşte tam da bu sebepten dolayı, 'Albert Einstein' imzasını taşıyan-17 Eylül 1933 tarihli bir mektup, OSE (Nazi iktidarı sırasında Paris'te kurulmuş, Yahudileri Kurtarma Cemiyeti) tarafından Atatürk’e gönderildi.

'Ekselansları' şeklinde başlayan mektup, şöyleydi:

"OSE Dünya Birliği’nin şeref başkanı olarak, Almanya’dan 40 profesör ve doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye’de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya’da yürürlükte olan yasalar nedeniyle mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler. Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi, birliğimize yapılan çok sayıda başvuru arasından seçilmişlerdir. Bu bilim insanları, bir yıl müddetle, hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler. Bu başvuruya destek vermek maksadıyla, hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etme cüretini buluyorum."

Ekselanslarının sadık hizmetkârı olmaktan şeref duyan, Prof. Albert Einstein.

Kanadı Kırık Kuşlar romanı, 1930’ların Almanya’sında Hitler tarafından kürsülerinden atılan Yahudi asıllı bilim insanlarının, Atatürk tarafından Türkiye’yi modernleştirmek, geliştirmek ve yeni kürsüler açmak üzere davetiyle başlıyor.

Avrupa devletlerinden çoğunun Hitler korkusundan Yahudilere sırt çevirdiği bu dönemde çok sayıda bilim adamı aileleriyle birlikte İstanbul’a gelir, yerleşirler.

Kimi ülkemize hayran kalır, Türk uyruğuna geçer asla geri dönmez.

Kimine buradaki hayat zor gelir, bir kısmı ilk yılın sonunda ABD’ne göçer.

Kanadı Kırık Kuşlar kitabını okumanızı öneririm.

Çok ilginç ve anlamlı bulduğum bir anekdot : Necdet Kent 1941 - 1944 yılları arasında Türkiye'nin Marsilya Başkonsolosu idi. II. Dünya Savaşı sırasında birçok Yahudi'ye Türk pasaportu vererek hayatlarını kurtardı. Kent aynı zamanda güney Fransa'da yaşayan veya oraya kaçan, geçerli Türk pasaportu olmayan birçok Türk Musevi'ye Türk kimliği sağladı.

Necdet Kent’in oğlu Ahmet Muhtar Kent Türk asıllı Amerikalı iş adamı.

Babası Necdet Kent dönemin New York Başkonsolosuydu. Muhtar Kent Tarsus Amerikan Koleji'ni bitirdi. Sanırım Necdet Kent’in oğlu olduğu için Yahudi toplumu tarafından ödüllendirilerek yıllarca dünyanın en büyük içecek firması Coca Cola’nın CEO’luğunu yaptı.

Bu sabah parkta güftesi ve bestesi Sadi Hoşses’e ait şu Nihavent şarkıyı mırıldanarak dolaştım.

Ağlamakla inlemekle ömrüm gelip geçiyor,
Devâsı yok garib gönlüm günden güne âh eriyor,
Feryâdıma efgânıma kimse bir ses vermiyor,
Devâsı yok garib gönlüm günden güne âh eriyor…

Ülke olarak iyice yalnızlaştık. Komşumuz Yunanistan üç yanımızda tatbikat yapıp duruyor. Nufusumuzdan korkmasalar bize savaş açacaklar. Doları tutabilene aşk olsun. Maalesef, ülke olarak sefilleri oynamaya devam ediyoruz. Allah sonumuzu hayretsin.

19 Kasım 2021 / Mehmet Özata