Elimde bir kitap var. Adı; ”Çözüm, Yetişmiş İnsanda 3 ‘S’ Yaklaşımı” Kitap Beyaz Yayınları’ndan çıkmış. Yazarı Dr. Müh. Nuri Gökalp… İlk bölümü şöyle başlıyor: “Gelişmiş Ülkeler Nasıl Başardı?” ve dünyadan çok özel başarı örnekleriyle devam ediyor.
Kitabı sonuna kadar okudum. Sizlere de tavsiye ediyorum. Yabancı mallara olan düşkünlüğümüze ve içine düştüğümüz/düşürüldüğümüz tüketim çılgınlığımıza, kaybettiğimiz vatandaşlık bilincimize uygun düşeceğine inandığım bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedim:
“JAPON ŞOFÖRLER
Dokunulmaz özellikli insanların sorumluluk anlayışları için yaptıklarının ülkelerine yararlarını açıklayan örnek bir olay: Japon şoförler, önemli örnektirler. ABD’liler Ford arabalarını Japonya’da satmak üzere 75 adet Ford arabayı Japonya’ya gönderirler. Arabaları showroomlara (sergi salonu T.H.N.) götürmek üzere gelen şoförler götürecekleri arabaların Ford arabaları olduğunu görünce hepsi birden tepki göstererek arabaları götürmekten vazgeçerler. İkinci, üçüncü posta şoförler de geldiğinde aynı şeyi yapınca tuhafınıza gidecek ama Ford arabaları limandan showrooma götürmek üzere ABD’ den şoförler getirilmiş olur. Merak edip sebebini araştıran Amerikalılara, Japonlar; bu Ford arabalar Japonya’da satıldığında her araba bir Japon arabasının satışını engelleyecek. Dolayısıyla Japon çalışanın da işinin bir kısmını engellemiş elinden almış olacak. Ve her satılan arabanın parası kadar döviz Japonya’nın dışına çıkmış olacak. Böyle aleyhimizdeki bir işe biz alet olmayız.”
Ve kitabın yazarı Nuri Gökalp olayı şöyle yorumlamış: “ Bunu şoförler nasıl yapmış oldu. Çünkü şoförlerin tamamı eğitim ve öğrenim görmüş elemanlardı. Bilgiyi içselleştirmiş ve öğrenmiş, bilinç sahibi insanlar olup bilgi üretimi ile kullanımını bilen elemanlardı. Ayrıca sorumluluk duygusunu kavramış örnek vatandaşlardı. Ölçmesini bilen duyarlı ve örnek insanlardı. Kısaca dokunulmazlardandı.
O zaman sizlere de eğitiminizi sormadan ayda en az iki kitap okumak üzere yılda 24 kitap okuyarak kısaca hem ülkenizde hem de dünyada olup bitenleri okumak zorunda olmalısınız. Günde en az iki haber kanalından bir yurtiçi ve bir de yurt dışı haberleri takip etmelisiniz… Kısaca okumalı, öğrenmeli, bilmelisiniz Neden mi?
Hatırlayın, sanayi dönemi işçiliğinden bilgi çağı işçiliğine geçmek zorundasınız…
***
Bütünü göremeyip ayrıntılara takılan zihniyet, Devrim projesini rafa kaldırdı, Devrim’i de bir depoya tıktı…
1946 yılından itibaren 12-18 Aralık tarihleri arasında kutlanmakta olan Yerli Malı Haftası’nın 1983 yılında yani Turgut Özal iktidarında ismi değiştirilerek “ Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası” oldu. Daha sonra da unutturuldu…
Küresel sermaye bulabildiği her yerde dev alış veriş merkezleri inşa ediyor. Ekmek sepetinden tutunda, limon sıkacağına kadar neredeyse tüm mutfak malzemeleri, oyuncaklar, giysiler ve daha pek çok yabacı malzeme bu alışveriş merkezlerinin raflarını süslüyor…
E5 karayolunun Cevizlibağ’dan Büyükçekmece’ye kadar olan uzantısının iki yanında sayıları yirmiyi geçen dev alışveriş merkezleri yükseldi. Bulabildikleri her yeşil alana bir alış veriş merkezi inşa ediliyor. Fabrikalarımız atıl hale getirilip yerini alış veriş merkezlerine bırakıyor. İşte size İstanbul’dan bir kaç örnek;
Bakırköylüler bilirler, eski Vita Fabrikası’nın yerinde ve karşısında dev alış veriş merkezleri yükseliyor. Tekstilimizin gururlarından Aksu Fabrikası ve Zeytinburnu’ndaki Sümerbank Bez Fabrikası kaderine terk edildi. Aksu fabrikasının yerine konut inşa edileceği söyleniyor. Yine Bakırköy’ün eski adliye sarayı ve önünde eskiden lunaparkın kurulduğu büyük arazinin yerine de 23 katlı binalar ve alış veriş merkezi yapılacağı söylentisi yaygın… Bakırköy’ün simgesi olmuş İncirlideki Ömür Restaurant’ın yerinde yeller esmiyor, alış veriş merkezi yükseliyor… Bahçelievler’in girişinde yükselen, güneşini kesen dev alış veriş merkezinin yerine hastahane yapılacağı söylenmişti ama nedense olmadı… Beylikdüzü girişinde beş alış veriş merkezi bir arada. Semtin içindekilerden söz etmiyorum. Barzani’nin ülkesine satılan çocukların oyun yeri Tatilya’nın yerine ise yine dev bir alış veriş merkezi yapılıyor…
***
Yıllardır yazarız, söyleriz: Biz Avrupa Birliği’ne giremeyiz. Çünkü biz aç bir pazarız ve onlar bizim bağrımıza Gümrük Birliği hançerini dayamışlar, soluğumuzu kesiyorlar…
Bu işsizlikte nasıl bu kadar çok alış veriş merkezi ayakta kalmayı başarıyor diye soracak olursanız işte size cevabı; Cebimizdeki onlarca kredi kartı ile…
İlk Cumhurbaşkanını, Millî Marşını bilmeyen, ülkeyi yönetenleri, başbakanı ve Cumhurbaşkanını tanımayan, yerel ve genel seçimlerin ne için yapıldığından haberdar olmayan, günde onlarca dizi izleyen, çöpçatan programlarından başını kaldıramayan, işsizlikten ve ekonomik sıkıntılardan bunalmış, asabi siyasetten sinirleri bozulmuş bir milletten yeniden vatandaşlık bilinci yaratmak zordur ancak imkânsız da değildir.  
Yeniden bir vatandaşlık bilinci yaratmak, yeni bir Kuvayi Milliye yaratmak ile eş anlamlıdır.
Ve ilk olarak öğretilmesi gereken, Tema Vakfı Onursal Başkanı Sayın Hayrettin Karaca’nın o basit ama her harfinden vatandaşlık bilinci yükselen cümlesi olmalıdır:
“Biz almazsak satamazlar”
***
Evet, bu kitapta yer alan Japon şoförler örneği vatandaşlık bilincine çok iyi bir örnektir… İki atom bombası yiyen Japonya bugün dünya devlerinin arasındaki yerini işte bu vatandaşlık bilinciyle almıştır…
Her şey bizde yani halkta bitmektedir. Önce kendimizi yetiştirmeliyiz…
 “Yerli malı Yurdun malı”
“Biz almazsak satamazlar”
“Biz seçmezsek yönetemezler”
“Biz istemezsek bölemezler”
“Biz bilirsek kandıramazlar”
 
Yetişmiş insan neyi aldığını, kimi seçtiğini, neden seçtiğini bilen insandır... Yetişmiş insan düşünen, araştıran, hesap soran, hakkını arayan, tepki koyan, özgür ve tarafsız düşünebilen insandır…
Kapanan her fabrika küresel sermayeye yer açmaktadır…
Devrim’i tıkıldığı depodan çıkartamazsak, o depoya millet olarak bizi tıkacaklarını bilmek, dokunulmaz olmanın gereğidir…