Geçenlerde AKP’li bakan Lütfi Elvan “gerekirse www’yi atar, ttt’yi kurarız” dedi. Avrupa Parlamentosunun bakanı da “bu adam geri zekalı” dedi. Geçtiğimiz yıl AKP’nin bakanıyken Erdoğan Bayraktar “biz Müslümanız, bizden mucit çıkmaz” dedi. Birisi ttt’yi icat(!) düşüncesini dile getiriyor ama geçen yıl konuşan arkadaşı, ta o zamandan böyle şeylerin olamayacağını öngörüyor. 
30 Mart yerel seçimlerinden, bir bölümü çalıntı olduğu “iddia” edilen % 45’le çıkan AKP’nin tek adamı Tayyip için artık bundan sonrası sarp yollar, engebeli araziler olmayacaktır hiç şüphesiz. O sarp yollar, yokuşlar, engebeli araziler ya da çetrefilli imtihanlar artık bu ülkenin temiz insanlarına ait olacaktır.
Milletvekili ya da dekan olduktan sonra hidayete eren AKP’li kadınların seslerini, her gün kadın cinayetleriyle sarsılan Türkiye’de duyuyor musunuz? Yolsuzluktan “iddialı” dört AKP’li eski bakan ile evdeki paraları sıfırlatma talimatını veren reislerini eleştiren, ağzını açabilen AKP’li milletvekilleri var mı? Hey… Buraya bakın! Sesimizi duyan var mı orada?
İktidar partisinin Gezi Parkı sürecinde öldürülen gençler başta olmak üzere, yaptığı onca baskı ve yasaklamalara rağmen, yine de tutunuyor olmasını açıklayacak bir terim bulmak hiç de kolay değil. Geçen gün Cumhuriyet yazarı Cüneyt Arcayürek, köşe yazısındaki bir cümlenin içerisinde “koyunların sessizliği” diye bir terim kullanmış. Bunu AKP’li milletvekillerine ithaf etmiş ama yelpazenin çok daha geniş olduğu kesin. Ve bu insanların ülkeye verdiği zararın faturasını, ne yazık ki hepimiz ödüyoruz.
İnsanlara has duygulardır: Umut- umutsuzluk, mutluluk-mutsuzluk ya da karamsarlık…
Bunların hepsi kapımıza zaman zaman uğrar. O nedenle umutsuzluğa kapılanları suçlayacak değilim. Zira seçim sonrasındaki tablonun neticesinde, şahsım da dahil defalarca umutsuzluğa ve hayal kırıklığına düştüğümü söyleyebilirim. Çünkü artık bu ülkede seçim yapmak ta demokrasinin elemanlarından biri değil. Çalınan ya da iktidar lehine iptal edilen yüz binlerce oy, çalınan mühürler, üç katı basılan oy pusulaları ve YSK dahil artık bütün devlet kurumlarının AKP’nin piyonu olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Kara, hem de kapkara günlere uyandık seçimlerden sonra…
Muhalefeti, iktidardan çok eleştirmek moda oldu bu ülkede, bunu da en çok iktidar medyası yapıyor. Ancak hiç değilse seçimlerden sonra bu konuda muhalefet partileri de bir değerlendirme yapmalıdırlar. 
Eskiden CHP’de seçimlerden yeterince oy alınamadığında Deniz BAYKAL’ı suçlayanlar, şimdi utanmıyorlar mı? Evet CHP’nin bir derdi, bir sorunu var: En büyük derdi ise, eğitimli insanların oy verdiği bir parti olması!.. Yani ülkemizdeki eğitim düzeyi daha yüksek olsaydı, muhtemelen her şey çok farklı olacaktı. Eğitim düzeyi düştükçe oyların AKP’ye kaydığı, yapılan birçok anket ve araştırmayla saptanmış durumda…
CHP’nin elbette ki eleştirilecek yönleri var. En büyük problemlerinden birisi de istikrarsız, kararsız ve oynak bir politikaya Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde kavuşmuş olması. Atatürkçü bir partide, bölücüler cirit atıyor. Açılım zırvasına patiyi ortak ettiler. Buna karşı olan Atatürkçü ve bütünlükçü milletvekilleri adeta bir azınlık savaşı veriyorlar partide. Alevi olan hısım-eş-dost-akrabanın parti örgütlerinde ve belediyelerde yer bulması çok kolay. Kılıçdaroğlu, Alevicilik yapmasa da bu konuda meyilli bir taban, partide eskiden beridir var. O nedenledir ki Baykal’dan sonra Kılıçdaroğlu’nu “kral öldü, yaşasın yeni kral” edasıyla tahtına taşıdılar ve gerisini de unuttular. 
Kılıçdaroğlu, Ergenekonun savcısı cemaatten sabıkalı Zekeriya Öz’e saygı duyduğunu söyleyerek, en büyük hatayı yapmıştır. Halbuki seçimlerde “yolsuzluk”la beraber “cemaat çetesine” de yüklenmeliydi. Hem de Tayyip’ten daha çok yüklenmeliydi. CHP’de iki milletvekili düzmece cemaat mahkemesinin iftiralarıyla, yıllarca Ergenekon davasından hapis yattılar.
Kürtçülük yapan, CHP’li olmadığını söyleyen, Atatürk düşmanı Hüseyin Aygün, CHP’den milletvekili yapıldı. Adamı PKK’lılar kaçırdı, birkaç gün sonra bırakılınca:“dağları da özlemişim” dedi. Son yerel seçimlerde Tunceli’den CHP’ye yüzde kaç oy kazandırdı? AKP Tunceli’de açık ara önde gidince, bu şahıs da aday belirlenirken kendisine sorulmadı diye kızmış. Ne yani dağlarda gezmekten keyif aldığın PKK’lıları mı aday yapacaktın?
Her şey olmaya çalışan insan hiçbir şey olamaz. CHP’nin de en büyük sorunu budur. MHP’nin ise kendinden hiçbir şikayeti yok, kendilerine kolay gelsin. 
Muhalefeti eleştirirken, bir konuda asla haksızlık yapmamak gerekir. Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu bireysel olarak dürüst, güvenilir insanlardır. Siyaseten eleştirilebilirler ama şahsiyetlerine söylenecek söz yoktur. Ne yazık ki medyanın % 90’ının iktidara hizmet ettiği bir ülkede, muhalefet yapmaya uğraş veriyorlar. İktidarın bütün imkanlarını kullanan Tayyip Erdoğan ile hiç de adaletli olmayan bir yarışın içindeler. Tayyip Erdoğan’la ilgili skandal boyutundaki yolsuzluk iddialarına rağmen, bu kadar az oy almalarını sadece onların başarısızlığı olarak göremeyiz. Maalesef bu ülkede, iktidar yerine, muhalif gruplar birbirlerini fazlasıyla eleştiriyorlar. Artık buna bir son verilmeli ve hiç olmazsa Cumhurbaşkanı adayı konusunda muhalefet anlaşma yoluna gitmelidir. 
Tayyip Erdoğan, kuvvetle muhtemel “Başkanlık” sistemini getirmeye ve “antidemokratik dar bölge” seçim sistemini dayatmaya çalışacaktır. Yerel seçimlerinde halkımız, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere birçok bölgede sandıkta muhalif oyları birleştirmiştir. Ankara’da bazı AKP’lilerin bile CHP’ye oy verdiği şüphe götürmez; zira Melih Gökçek AKP’li ilçe belediye başkanlarından bile çok daha düşük oy almıştır. Ben de eminim ki Ankara’daki seçimin galibi Mansur Yavaş’tır, ne yazık ki koltuğu sahtekarlıkla gasp edilmiştir. 
Seçimlerde AKP’den kurtulmaya yetmese de halk nezdinde oylar birleştirilerek, ciddi bir hamle yapılmıştır. Umarız CHP ve MHP bu mesajı iyi okurlar. 
Geldiğimiz noktada, koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Tayyip kararlarıyla beraber gittikçe daha da karanlığa itiliyor. İnternet kanallarının ciddi bölümü tıkalı, ülkenin meydanları mitinglere yasaklı, medyası hükümet yandaşlarının elinde oyuncak olmuş, ordusu hapsedilmiş, gençleri barışçı eylemlerde öldürülen, dış politikada sıfır komşu uygulamalı bir ülke haline geldik…
Yani, Issız Türkiye…