KESK Çorum Şubeler Platformu Dönem Sözcüsü Nevzat Veldet, “Tarihimizin en karanlık, en zorlu süreçlerinden birisini yaşıyoruz.Akaryakıt ürünlerinden gıdaya, doğalgazdan elektriğe, ekmekten suya devam eden zam sağanağında bir gün aldığımızı ertesi gün aynı fiyattan alamaz hale geldik. Her güne yeni bir zam haberi ile başlıyoruz” dedi.

Nevzat Veldet açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

Emeği ile geçinen bizler her geçen gün daha fazla yoksullaşıyoruz. Kamu emekçileri olarak 20 yıl önce asgari ücretin 3,5 katına denk gelen ortalama maaşımız bugün asgari ücretin 1,5 katına inmiş bulunuyor ve her gün biraz daha eriyor.

TÜİK vasıtası ile düşük gösterilen sanal rakamlara rağmen resmi enflasyon %78.62, gıda enflasyonu %93.93, ulaştırma enflasyonu % 1123.37 ile son 24 yılın en yüksek noktasına çıkmış bulunuyor.

Markete, pazara giden herkes enflasyonun çok daha yüksek olduğunu biliyor. Bağımsız Enflasyon Araştırma Gruplarının verdiği enflasyon oranları ise TÜİK’in açıkladığı rakamları katlayacak şekilde .

Aldığımız ücretle düne göre çok daha az şey satın alabiliyor, çok daha zor geçiniyoruz.

Son bir yılda en az yarı yarıya yoksullaştık.

TÜİK verilerine göre ise 2021 yılında Türkiye ekonomisi dolar cinsinden %11 büyüdü.

Öyle ise kim büyüdü, kimin parası arttı?

Sorunun cevabı açık: Kapitalistler, döviz milyonerleri, paradan para kazananlar…

Döviz artışı ve enflasyon halkı yoksullaştırdı, bir avuç sömürücü azınlığı ise daha da zenginleştirdi.

Adını koymak lazım: Bu, enflasyon biçimini almış bir soygundur.

Yoksuldan alınmış, altın tepsi ile zengine sunulmuştur.

Emekçilerin, işçilerin, emeklilerin, halkın yaşadığı yoksullaşma TÜİK verileri ile gizlenemez boyutlara ulaşmıştır.Öncelikle altını çizmek isteriz ki; toplumun zengin kesimleri ile neredeyse yüzde %95’ini kapsayan dar gelirli kesimlerin yaşadığı enflasyon farklıdır. Bugün dar gelirli kesimler gelirlerinin en az %85’ini sadece üç kaleme;  gıda, kira ve ulaştırmaya harcamak zorunda kalmaktadır. Üstelik bu kalemlere yaptıkları harcamaları en asgari düzeye indirmek zorunda kalan milyonlar ne yeterince beslenebilmekte, ne de barınma, ısınma gibi ihtiyaçlarını yeterince karşılayabilmektedir.

Dolayısıyla açlık sınırının yarısı kadar bir tutarla yaşam savaşı veren emeklilerin, ezici çoğunluğu açlık sınırı altındaki asgari ücrete mahkum edilen işçilerin, maaşı açlık sınırına yaklaşan kamu emekçilerinin ve dar gelirli milyonlarca yurttaşın yaşadığı gerçek enflasyonda gıda, kira ve ulaştırmada yaşanan zamların payı çok daha fazladır. 

Nitekim TÜİK tarafından açıklanan gıda enflasyonu (%93,93)  ve ulaştırma enflasyonu (%123,37) genel resmi enflasyonun (%78,62) oldukça üzerinde seyretmektedir. Buna rağmen özelikle gıda ve konut (kira) enflasyonu bilinçli olarak yaşanan enflasyondan düşük gösterilmektedir.  Kamuoyunda sıkça ifade edildiği üzere “TÜİK nerden alış veriş yapıyor, bu fiyatları nereden topluyor?” bilemiyoruz. Ancak çarşıya, pazara yansıyan fiyatların bu sanal rakamların üzerinde olduğunu biliyoruz.Tüm bunlara rağmen resmi enflasyon yıllardır TÜİK vasıtası ile düşük gösterilerek milyonlarca kamu emekçisinin, işçinin, emeklinin ekmeğiyle oynanmakta, alın teri çalınmaktadır.

En yalın ifade ile enflasyon oranında maaş artışı dünyanın her yerinde sıfır maaş zammı demektir. Yaşanan gerçek enflasyonun TÜİK resmi verileri ile yarı yarıya düşük gösterildiği Türkiye’de ise milyonlarca bordrolunun cebinden almak,  alın terinin karşılığını vermek yerine sofrasındaki ekmeği daha da küçültmektir.

İnsanca Yaşamaya Yetecek Bir Ücret İçin:

Tüm kamu emekçilerine, emeklilere en az vergi, artışı kadar %86 enflasyon farkı ödenmelidir.

Mevcut durumdaki gelir vergisi tarifesinde, dilim tavan-tabanlarında veya vergi oranlarında ek bütçeye paralel artış yapılmalıdır. Aksi durumda maaş artışları cebimize girmeden gelir vergisine gidecektir.

İktidarın bütçeyi tek başına belirleyip ardından toplu sözleşme masasında “bütçe imkanlarımız el vermiyor” diyerek bizleri hedeflenen çarpık enflasyon rakamlarına mahkum bırakma politikasına artık son verilmelidir.

Emekçilerin, sendikaların, halkın bütçeye katılma hakkı önündeki engeller kaldırılmalıdır.

2023 bütçesi hazırlıklarına başlanacak olan önümüzdeki Ekim ayında toplu sözleşme masası kurulmalıdır.

En düşük kamu emekçisinin geliri maaşında ve eş yardımı, çocuk yardımı, kira yardımı, ulaşım yardımı gibi sosyal ödemelerde yapılacak artışlarla yoksulluk sınırı üzerine çıkarılmalıdır.

KESK Çorum Şubeler Platformu olarak başta kamu emeklileri ve emeklileri olmak üzere maaşları, ücretleri resmi enflasyon çarkı ile ufalanarak yok edilen, yoksulluğa, sefalete itilen tüm kesimleri emeğimizin çalınmasına artık yeter demeye, insanca yaşamaya yetecek bir ücret ve güvenli bir gelecek için omuz omuza vermeye çağırıyoruz.