Türkiye gerçekten de çok hareketli bir ülke. Yeryüzünde her gün yepyeni bir skandal ve bitmek bilmeyen bir stresle güne uyanan ve buna rağmen ayakta kalabilen bir başka ülke daha var mı acaba?
2014’te iki büyük seçim yaşandı: Yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri. Facialar ve iş kazaları herkesi üzdü. Soma faciası yaşandı, Ermenek faciası yaşandı.  Başka şeyler de oldu; ilk hırsızlık haftası kutlandı mesela. Bütün bunlar olurken, söylemleriyle gerilim yaratan kişi başbakanlıktan cumhurbaşkanlığına transfer oldu ama yine susmadı. Konuştukça insan bu kabusun hiç bitmeyeceğini sanıyor adeta…
Geçen yılın ilahi adalet piyangosu, Fethullah Gülen isimli ABD maşasına vurdu. 2007’den beri suçsuz yere Silivri zindanlarında çürütülen aydınlar dışarı çıktı. Onların yerine, onları hapse yollayan F tipi çete militanları hapishanenin boşalan koğuşlarını doldurdular.
Evet, Türkiye’nin sorunları gerçekten de büyük. Bir yandan adalete duyulan güven dibe vururken, diğer yandan bitmek bilmeyen konular ana haber bültenlerinde yer bulmaya devam ediyor: Terör, İmralı yaratığı, bölünme tehdidi, yolsuzluklar ve hırsızların aklanması, uyuşturucuya kurban edilen gençler…
Herkesin ağırlıklı görüşü, etkili muhalefetin olmadığı yönünde. Siyasetin içerisinde çok sayıda değerli insanların olduğu aşikar, fakat mevcut çarkın içinde eriyip gidiyorlar. Çünkü artık hiçbir şey eskisi kadar temiz değil. Parti yöneticileri etraflarındaki çemberi kıramıyorlar. Herkesi idare ederek oylarını artıracaklarını düşünüyorlar. Oysa ki keskin kararlar almak ve doğrunun yanında yer almak elzemdir.
Mustafa Sarıgül… Yüzünden, gözünden bitmek bilmeyen bir hırsın aktığı adam. Hiçbir şey konuşmasa da mimiklerine baktığınızda göreceğiniz adam. Ve CHP’deki bitmek bilmeyen geri dönüşlerin, benzer adamların sarmalında eriyip giden umutların, heba edilen yılların suratınıza çarptığını görürsünüz ona baktığınızda...
Hayri İnönü ve eşinin söylediklerinin tamamen doğru olduğunu hissediyorum. Durup dururken neden insanlar ölümle tehdit edildiklerini söylesinler? Ayrıca sadece bu olay bile Türkiye’de belediye başkanlığı koltuklarının arkasında yaşanan Texas maceralarını ve bu görevi layıkıyla yapmanın günümüzün kirlenmiş dünyasında ne kadar zor olduğunu bize anlatıyor.
Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar; Mustafa Sarıgül’ün eski avukatı, o da Hayri İnönü’ye tavır aldı, laf attı. Geçen yıl, Hazinedar’ın belediye meclis listesinde bir Fethullahçının olduğu da iddia edilmişti. Emir Sarıgül; babasının oğlu, Şişli’ye yerleştirilmiş belediye başkan yardımcısıydı ve iddiaya göre de istifaya zorlanan Hayri İnönü’nün yerine geçecek kişiydi.
Savcılığa ifade veren Hayri İNÖNÜ, ölüm tehditlerini yineledi. Bu arada kendisine Sarıgül tarafından zorla imzalatıldığını söylediği istifa mektubunu, İhsan ÖZKES’in cebinden çıkararak yırttığını söyledi. İhsan Özkes mektup hadisesini doğruladı. Demek oluyor ki iddiaların bir temeli var. Umarım Özkes, bundan daha fazlasını açıklar ve kendisine yakışanı yapar.
Daha bunlar soğumadan, dün internet gazetelerine yansıyan korkunç bir iddia daha ortaya atıldı. İddiaya göre Mustafa Sarıgül, eski eşinin babasının servetine konmak için, kayınpederini öldürtmüştü. İddiayı ortaya atan ise hapiste bu nedenle yatıp çıkan kişinin ağabeyi ve kardeşinin suçsuz yere yattığını söylüyor. Elbette ki diğer olayın üzerine bunun çıkması ve yandaş yayın organlarında yer alması kasıtlı da olabilir ve yıllardır bunun dile getirilmemesi soru işaretidir. Ancak “buyur buradan yak” diye buna derler sanırım…
Mustafa Sarıgül ile ilgili iddialar, milletvekilliği dönemlerine ait olarak ta dillendiriliyor. Sadece iddialar değil, hareketleri de dikkat çekici. Mitinglerde konuşma yaptığı sırada dinleyicileri azarlayarak:”Ya alkışla, ya git. Candan çalışanla, yandan çalışanı bilirim” demesi videolarla sabit…
Deniz BAYKAL’ın 2005 yılında yaptığı kurultay konuşmasını geçenlerde yeniden dinledim. Bence herkesin o konuşmayı tekrar dinlemeye ihtiyacı var, özellikle de CHP genel başkanı Kemal KILIÇDAROĞLU’nun. Bir de aynı kurultayda Mustafa SARIGÜL’ün masalara tırmanarak kürsüye yürüme girişimini izlesinler. Gerçekleri göremeyenler açısından ilaç gibi gelecektir, çözüm yolu gösterecektir. İnsanlar, Baykal’ın temizlik harekâtının hangi gerekçelere dayandığını daha iyi anlayacaklardır.
KILIÇDAROĞLU’nun yakın yöneticilerinden bir bölümü tam anlamıyla bir facia; PKK’nın avukatı Sezgin Tanrıkulu ve Dersim suistimalcisi arkadaşı Hüseyin Aygün, yaptıkları tüm açıklamalara rağmen disiplin cezası alıp ihraç edilmediler. Oysa Atatürkçü ve milli bütünlükçü Süheyl Batum ihraç edildi, aynı çizgideki Emine Ülker Tarhan istifa edip ayrı parti kurdu. Birgül Ayman Güler’e ise disiplin sopası gösteriliyor.
Geçenlerde Veli AĞBABA isimli bir CHP yöneticisi, Hayri İNÖNÜ’yü kastederek:”Kimse soyadına güvenmesin” dedi. Şimdi bu şahsa söylenecek şey şudur: “O soyadı taşıyan kişiler sayesinde oturduğun milletvekili koltuğunun hakkını verip, mafya özentilerine söz söyleyecek yerde, işin kolayına kaçmamalısın. İNÖNÜ soyadını taşıyan hiç kimse, bugüne kadar çirkin bir olaya bulaşmamıştır. Bu olayda da bulaşmadıklarına ve mağdur edildiklerine inanıyorum. Şişli Belediye Başkanı olan Hayri İNÖNÜ’nün halkın parasını çarçur etmemek adına yılbaşı kutlamalarını iptal etmesini takdirle karşılıyorum. AKP’yle yarışmak için her gün gösterişli iftar sofraları kuran Beşiktaş Belediye Başkanını ve onun gibileri de asla takdir etmiyorum. Farklı olmak için, AKP’lileri değil, İNÖNÜ soyadını taşıyanları örnek alarak ancak halkta güven uyandırabilirsiniz. Şayet KILIÇDAROĞLU’nun etrafında 2015 genel seçimlerinde aynı örümcek kadrosu olursa, CHP’ye asla oy vermeyeceğimi de buradan belirtirim.”
Peki Mustafa SARIGÜL, neden İNÖNÜ’ye yanaşmış olabilir? Kanımca temiz bir soyadı taşıyan kişinin, imaj açısından kendisinin yanında durmasına ihtiyacı olduğu için…
Bu arada İstanbul kaosunu yönetmek üzere CHP İstanbul İl Başkanlığı koltuğuna oturtulan Murat KARAYALÇIN’a da kolay gelsin! Zira eskiden bugüne çok şey değişti İstanbul’da. Bakalım CHP’nin saygın ismi KARAYALÇIN, bu kördüğümleri çözebilecek mi?
Siyaset kimileri için gerçek anlamda bir ateşten gömlek. Çoğu zaman aynı noktalardan geçmek, hayatın çarkında debelenmek ve eğilip bükülmeden ilerleyerek temiz kalmak hiç kolay değil. Bu uğurda kendini siper eden herkes, çocuklarına ve torunlarına onurlu bir soyadı bırakmışlardır. Umarım bu onurlu soy isimlerine sadece aileleri değil, halk ta sahip çıkar ve doğrular desteklendikçe insanlar kazanır.