Sendika binasında bir basın toplantısı düzenleyen Selim Aydın, 16 Haziran 2020 tarihinde Hitit Üniversitesi resmi sayfasından 5 MYO Müdürlüğüne yeni atamalar yapıldığının duyurulduğunu hatırlattı.

Türk Eğitim-Sen olarak yapılan atamaların hem zamansız hem de manidar olduğunu belirtmek istediklerini belirten Selim Aydın, “Üniversiteler bir şehrin lokomotifidir. Ehliyetin, liyakatin ve adaletin esas alınması gereken yerlerin başında gelmektedir. Bütün kamu kurumlarında olduğu gibi üniversitelerde de hiçbir grubun, zümrenin kayrılması veya pozitif ayrımcılığa tabii tutulması düşünülemez” dedi.

15 Temmuz felaketi sonrası Türk Devletinin tepe noktasında oluşan milli birlik ve beraberlik anlayışının, Cumhur İttifakının gayret ve çabalarının hala daha belirli mahfillerce sindirilemediğini ileri süren Türk Eğitim-Sen Şube Başkanı Selim Aydın, “Çalışma barışını, adalet inancını bozmaya yönelik bu hareketleri masumane bulmadığımızı, Cumhur İttifakı, 15 Temmuz Ruhu gibi değerlerin, işte bu zihniyet ve ekipler tarafından sabote edildiğini düşünmekteyiz” ifadelerini dile getirdi.

Türk Eğitim-Sen olarak Hitit Üniversitesinde yaşanan her türlü gelişmeyi yakinen takip ettiklerini söyleyen Aydın, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Nasıl ki doğru gördüğümüz uygulamaları takdir ettiysek, yanlış olanı da söylemekten imtina etmeyeceğiz. Bizim eleştirilerimizin amacı yıkıcı değil, yapıcıdır. Hitit Üniversitesi Çorum’umuzun bir değeridir. Burada alınan kararların doğru ve sağlıklı bir zeminde yürütülüyor olması en büyük temennimizdir.

Bu minvalde İdare, gücünü ve otoritesini hiçbir yapıyla paylaşamaz. Davul kimin sırtındaysa tokmağı vuran da o el olmalıdır. Hitit Üniversitesinde geçmişten gelen, marazi bir anlayış olan perde arkasından kukla oynatma anlayışına son verilmelidir. Külhanbeyi edasıyla, elinde tesbih, rektör edası pozları kesenlerin, şahsıma “ Rektör Hoca, buraları bilmiyor. Bizi özellikle bu göreve davet ettiler. İnsan kaynakları noktasında gerekli tavsiyeleri biz ileteceğiz.” diyenlerin bu cümleyi kurarken ne kadar haklı olduklarını, son yapılan atamalarla da teyit etmiş olduk.

Mevcut müdürlerin görev sürelerinin dolması beklenmeden, sadece bir grubu hoş tutmaya yönelik yapılan bu atamaların karşısında olmaya devam edeceğiz.İlçelerde bu işi yapabilecek, alanında uzman Doçent, Dr. Öğretim Üyesi varken neden diğer birimlerden birileri tercih ediliyor?

Sosyal Bilimler MYO müdürü ve koordinatörü hariç diğer MYO müdürleri değişti. Görünen o ki koordinatör, süreci güzel (!) koordine etmiş, mahalle arkadaşlarını makam sahibi yapmıştır. Koordinatörün, bu atamalardaki etkisi nedir? Birkaç ay öncesinden koridorlarda bu isimlerin konuşulması, akıllara bunu nerden bildikleri sorusunu getirmiyor değil?Bu müdürlük kadrolarına yapılan atamaların mevcut veya bir önceki dönem Eğitim Bir-Sen üniversite yönetiminden veya üyelerinden oluşması tesadüf müdür?Eğitim Bir-Sen üniversite yönetimi dışında idari görevlerde bulunabilecek personeliniz yok mudur?

Hal böyle olunca, doktorasını bitirmiş veya bitirmek üzere olup kadro bekleyen akademisyenler de önümüzdeki süreçte kadroların nasıl değerlendirileceğini, yine kadroların sadece birilerinin onay verdiği kişiler için mi kullanılacağı konusunda endişe yaşamakta ve süreci merakla beklemektedirler. MYO müdürlüklerinin dağıtıldığı gibi, akademik unvanların dağılımlarında da adaletsizlik olmamasını temenni ediyoruz. Bu konunun da ısrarca takipçisi olacağız.

Bir çift laf da atanan malum sendikanın üniversite yönetim kurulu üyelerine söylemek istiyorum. Alanlarda, “ Biz önceki yönetimden farklıyız. Bir de bizi deneyin. Bizim makam ve mevki gibi bir idealimiz yok” diyenlerin de maskesi düşmüş, gerçek niyetleri ve yüzleri ortaya çıkmıştır. Bu yüz ile alanlara inip üniversite çalışanlarının karşısına nasıl çıkacaksınız?

Türk Eğitim-Sen olarak kamuda vakıf, sendika, dernek görünümlü menfaat odaklarının bürokrasi üzerinde tahakküm kurmasına, kamu kurum ve koridorlarında ulufe dağıtmalarına ( Bize üye olursan kadro alırsın, şef olursun, müdür olursun, Doçent kadronu alırsın) hiçbir zaman sessiz kalmayacağız.

Üniversite çalışanlarımız başta olmak üzere, diğer kamu kurumlarında çalışanlar müsterih olsun. Hakkı ve hakikati haykırmaya devam edeceğiz. Kul hakkı üzerinden gemilerini yürüttüklerini sananlar için dünyaları da ahiretleri de hayırlı olmayacaktır.Herkes sussa bile Türk Eğitim-Sen Susmaz,Herkes çekinse bile Türk Eğitim-Sen korkmaz,Çünkü biliyoruz ki haksızlık karşısında susanlar, hakları ile birlikte şereflerini de kaybedeceklerdir.”