Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Avrupa'daki İslamofobik tehdidin güncel durumu ve bununla mücadelede bakanlığın çalışmaları hakkında komisyonu detaylı bir şekilde bilgilendirdiler.

Milletvekili Erol Kavuncu tarafından yapılan açıklamada toplantı hakkında şu açıklamalara yer verildi;

Irkçılık, İslamofobi, İslam düşmanlığı Avrupa’da hayalet gibi dolaşmaktadır. Yaşanan ırkçı saldırıların kâbusa dönüşmemesi, ülkeleri esir almaması için bu hastalıkla topyekûn mücadele edilmesi gerekmektedir.

5,5 milyon Müslüman’ın yaşadığı Avrupa’da İslamofobi dönemsel bir problemin ötesinde yapısal, sistematik ve kurumsal bir yapıya dönüşmektedir.

“TBMM Avrupa'da Yükselen Irkçılık ve İslamofobi İnceleme ve Araştırma Alt Komisyonumuzda yaptığımız ve TBMM tutanaklarına geçen konuşma şu şekildedir;"

"Dünyanın dört bir tarafındaki vatandaşlarımız ve Müslüman toplumlara yönelik kıymetli, başarılı çalışmaları ve sunumları vesilesiyle Bakanımızı ve Bakanlık personelimizi tebrik ve teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan Yardımcımız, Kıta Avrupa’sındaki ırkçılık, İslamofobi, İslam düşmanlığı konusuyla ilgili sayısal verilere dayalı olarak detaylı bilgiler verdiler. Tüm toplantılardan özetle, daha önceki sunumlardan da ortaya çıkan bir şey var ki bu kıta Avrupa’sındaki İslam düşmanlığı veya adına “İslamofobi” veya ırkçılık ne derseniz deyin salt İslam’a karşı, sadece Müslümanlığa karşı olmaktan kaynaklanan bir tutum, davranış biçimi olarak ortaya çıkmıyor. Kendinden olmayan tüm "öteki"lere karşı bir düşmanlık var.

Bir tarafta Mehmet Akif Ersoy'un ifade ettiği “tek dişi kalmış canavar” modundaki Avrupa medeniyeti, bir tarafta, onun dışında rengi, cinsi, mezhebi, ırkı farklı olan herkesi hedef alan bir anlayış var. Yani Avrupa’daki, sadece İslam düşmanlığı değil. Zira, bu nereden kaynaklanıyor? Bunu belki dinî argümanlarla yola çıkarak ifade edebilirsiniz ama Avrupa’da bugün İngiltere, Fransa, İtalya veya yoğunlukla bu ırkçılık faaliyetlerinin yaşandığı ülkeler söz konusu olduğu zaman bakıyoruz ki bu medeniyet, Avrupa medeniyeti dünyanın müstezaf ülkelerinin Afrika ve Orta Doğu başta olmak üzere onların "kan ve gözyaşı" üzerine kurulmuş bir medeniyet, zenginliktir. Bu ülkeler bu zenginliklerle yani o ülkenin zenginliklerini sömürerek kendi ülkelerindeki vatandaşlarına tabiri caizse peşkeş çektikleri bir medeniyet oluşturdular. Zira, petrol zengini değiller, doğal gaz zengini değiller, maden zengini değiller. Sömürge üzerine kurgulanarak oluşturulan elit bir sınıf, toplum kendisi dışındaki herkese ikinci sınıf insan muamelesi yaparak düşmanlaştırmakta, "şeytanlaştırmaktadır". Dolayısıyla, böyle bir yapıdan da böyle bir sonuç ortaya çıktığını düşünüyorum.

Diğer taraftan IŞİD’in İslam adına Müslüman görüntüsü ile Ortadoğu da, Avrupa’da veya dünyada gerçekleştirdiği olumsuzluklar karşısında Avrupalıların veya diğer dünya devletlerinin bunu Müslümanlar adına yaptığından dolayı mı acaba orada böyle bir kamuoyu oluştu, algısı da tamamen yanlıştır. Avrupa’da veya dünyanın herhangi bir yerinde IŞİD'in aşırılıkları olabilir ama İslam’da, Müslümanlıkta PKK, diger terör örgütleri, hatta Hitler neyse IŞİD de odur. İslam akaidinde bazı müslümanlar Müslümanlar IŞİD'i- İslam dairesi içerisinde bile değerlendirmezler. Bunun için, kıta Avrupa’sının bu ırkçı, ayrılıkçı yaklaşımına sadece Müslümanlara değil, “öteki” olarak baktığı ve "şeytanlaştırdığı" herkese için yaptığı gerçeğinden hareket edersek çözüme daha kolay ulaşılacağına inanıyorum.

Mukaddes değerlerimize yönelik saldırıları görmezden gelen, İslamofobiyi hukuksal ve kurumsal zeminde siyasallaştıran sözde medeni Avrupa'nın işlediği insanlık suçunun karşısındayız. Komisyon çalışmalarımızla doğru bilgilendirme, bilinçlendirmeler, gerçeği ortaya çıkararak olumsuz algıları yıkacağız.

Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan önderliğindeki Türkiye, İslamofobi, İslam düşmanlığı ile mücadelenin bayraktarıdır. Dünyayı tehdit eden bu "zehire" karşı üretilebilecek "panzehir" için çalışmalarımız her zeminde kararlılıkla devam edecektir.”