Toplantının ağırlıklı gündemi İzmir Depremiydi. Çorum’da olası bir depremde alınacak önlemler ve Çorum’daki yapılan kontrollerinin olup olmadığı ve imara açılan yerlerin depreme dayanıklılığı tartışıldı.

Gündem dışı söz alan CHP Grup Başkan Vekili Tuncay Yılmaz öncelikle konuşmasına 10 Kasım’ı anarak ve Atatürk’e minnet konuşması yaparak başladı.

Tuncay Yılmaz, “Çorum ili, çevresi fay hatları ile çevrili Orta Anadolu Havzasında yer almaktadır. Dünyanın en hızlı hareket eden ve en yıkıcı depremlerini oluşturan Kuzey Anadolu Fay hattı şehrimizin merkezinin 60km yakınından geçmektedir. Ayrıca, Kuzey Anadolu Fay Hattı ve kolları şehri etkileyen, tarihte yıkıcı depremler üretmiş olan ve aktifliğini devam ettiren en önemli kırık hatlarıdır” dedi.

Geçmiş yıllarda oluşan depremlerden bahseden Yılmaz, “Amasya'nın güneyinde 12 Şubat 1992 tarihinde oluşan 5.0 büyüklüğündeki deprem ve 14 Ağustos 1996 yılında 1 saat arayla meydana gelen 5.6 ve 5.4’lük depremler, Ezinepazarı fayı, Salhançayı fayı ve daha doğuda yer alan Almus fayının aktifliklerini göstermekte olup, günümüzde ve önümüzdeki yüzyıl içerisinde de orta büyüklükte depremler üretebilecek potansiyellere sahip olduklarını göstermektedir. Orta büyüklükte olan bu depremler Çorum İline bağlı Karasar, Büyük Düvencî, Konaklı, Ayvalı, Tanrıvermiş, Çitli, Işıklı, Gökçebel, Pınarbaşı köylerinde ve Amasya’ nın Merzifon ve Gümüşhacıköy ilçelerine bağlı, Balgöze, Oymaağaç, Büyükçay, Küçükçay, Mahmutlu, Pekmezci, Akpınar, Güllüce ve Gümüş nahiyesinde ağır derecede hasarlar meydana getirmiştir. Peki, sizler depreme dayanıksız arazileri fütursuzca, ceplerinizi doldurmak için imara açarken aynı büyüklükteki bir deprem bugün olursa Çorum halkını neler bekliyor, bunu hesaba kattınız mı?” sorularını sordu.

ELİNİZİ VİCDANINIZA KOYUYOR MUSUNUZ?

“Kuzey Anadolu fay hattı Osmancık – Kargı boyunca geçmektedir, yan kolları ise Laçin ve Hamamözüne kadar uzanmaktadır” diyen Tuncay Yılmaz, “ Oldukça yakın mesafede dememizin sebebini örneklemek gerekirse; hatırlanacağı üzere ülkemizde büyük bir felakette sebep olan 1999 Gölcük depremi dahi 500 km. mesafemizde olmasına rağmen ilimiz ve çevre illerde hissedilmişti. Tarihte de ilimizde büyük yıkımlara sebebiyet veren ve halen aktifliğini devam ettirmekte olan bu fay hatları her an orta – yüksek büyüklük sınıfında deprem üretebilecek enerjiye sahiptir. En yakın tarih olarak 1939, 1942 ve 1943 yıllarında meydana gelen depremler, ilimizde oldukça maddi hasara neden olmuştur. O tarihten bugüne kadar geçen yaklaşık 80 yıllık süre içerisinde yıkıcı etkisi oldukça güçlü olabilecek bir enerji birikimi söz konusudur. Gün geçtikçe de bu enerji birikiminin büyüyüp yıkıcılığının da artacağını dahi ön görebiliyorken depremle orantılı olarak kontrolsüzce büyüyen bu inşaat aşkınız şehrimizin vatandaşlarına telafisi zor kayıplar yaşatacağını tahmin edemiyor musunuz? Soruyorum sizlere, sırf getirisi büyük olacağı için imar düzenlemelerini gözünüzü bile kırpmadan imzalarken elinizi de vicdanınıza koyuyor musunuz?” şeklinde konuştu

“CAN VE MADDİ KAYIPLARA NEDEN OLACAK”

Yılmaz, “İl merkezimizin yerleşim planının tamamen Alüvyon birimlerden yani tarım arazisi özelliği taşıyan suya doygun, gevşek, zayıf taşıma gücüne sahip zemin yapısından oluştuğu göz önüne alınırsa meydana gelebilecek depremlerin de etkisini artıracağı ve daha fazla yıkıma sebep olacağı aşikardır. Özellikle son yıllarda imara açılan Tavukluk bölgesi Sıklık dere yatağının taşımış olduğu suya doygun gevşek zemin birimlerinden oluşmaktadır ve çoğu bina dere yatağı içerisindedir. Yine Erol Olçok Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Stadyum, Fen Lisesi, Çevre yolu bölgesi Kapaklı ve Fitne derelerinin birleşimi ile derinçaya bağlanan dere yatağı üzerindedir. Şehrin gelişim yönü olan İbrahimçayırı, Çiftlikçayırı, Söğütlüevler, Kamışlıevler adı üzerinde çayır, sulak tarım arazileridir ve bu tür zemin yapılarından oluşmaktadır. İmar planlarında ise bu hususlar dikkate alınmayarak en yüksek katlı planlar bu bölgelerde işaretlenmiştir. Bu tür zayıf zeminlerde özellikle yüksek katlı binalarda, Deprem anında meydana gelebilecek Sıvılaşma, oturma, çökme gibi zemin davranışları oldukça büyük can ve maddi kayıplara neden olacaktır” şeklinde konuştu.

“ŞEHRİMİZ HER AN DEPREM RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA”

“Deprem öldürmez, sizin rantçı belediyeciliğiniz öldürür” diyen Yılmaz, “Elbette ki gerekli zemin iyileştirme ve yapı teknikleri kullanılarak (örneğin Kazık Temel Sistemleri, Jet Ground zemin güçlendirmesi gibi) yapılaşmaya geçilebilmesi söz konusudur ancak gerek plan notlarında, gerek İmar komisyonu kararlarında, gerekse Meclis kararlarında bu hususla ilgili herhangi bir yaptırım söz konusu değildir. Ön bahçe, yan bahçe çekme mesafeleri bile belirtilirken hayati önem taşıyan bu şartlar maalesef belirtilmemiştir. Bu bölgelerde de bina yapılacaksa yukarıda saydığımız zemin iyileştirme yöntemleri uygulanarak ancak yapılaşmaya izin verilir denilmemektedir.

Sonuç olarak şehrimizin her an deprem riskiyle karşı karşıya olması, il yerleşim planlarının tarım arazileri üzerine işaretlenmesi, taşıma gücü zayıf, gevşek, suya doygun Alüvyon zeminlerde yapılaşmaya geçilmesi ve bu yapılaşmalar için tekniğe uygun şartların şart koşulmamış olması nedeniyle; olası bir depremden ilimiz can ve mal kaybı olmak üzere oldukça büyük hasarlar alacaktır” açıklamalarında bulundu.