Çorum İl Müftüsü Muharrem Biçer, “Diyanet İşleri Başkanlığı 1986`dan beri her yıl Ekim ayının ilk haftasını “Camiler Haftası” 2003`ten itibaren ise “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” olarak ilan etmiştir.01 Ekim-07 Ekim 2020 tarihleri arasında kutladığımız Camiler ve Din Görevlileri Haftasında bu yıl “Cami ve İlim” teması ele alınmaktadır. Camilerin Dinimizdeki yeri ve önemi tartışılmaz bir durumdadır” dedi.

“Öncelikle camiler, bireylerin dini duygularının gelişmesine, dengeli bir duygusal yapı kazanmalarına neden olur. Kişilerin üstünlük ve aşağılık duygularına kapılmalarını önler. Çünkü camide, küçükten büyüğe, amirden memura, öğrenciden öğretmene, fakirden zengine, bütün insanların Allah’ın huzurunda eşit derecede bulunduğu bilinci müminlerde yavaş yavaş yerleşir. Kişideki üstünlük ve aşağılık duyguları silinmeye başlar. Kin, nefret ve husumetin yerini, sevgi, saygı ve bağlılık duyguları alır” diyen Biçer, “Yine camiler, kişilerin birbirleriyle ilişkilerini artırır, onların sosyalleşmesine katkı sağlar. Camide bir araya gelmek, aynı çizgide, aynı safta omuz omuza vermek, toplumdaki birliğin ve dayanışmanın temelini oluşturur. Bu açıdan camiler, toplumun her kesiminin görüştüğü, kaynaştığı, kucaklaştığı kutsal mekanlardır.

Camilerde birey, iyi insan olmaya, başkalarına asla zarar vermemeye, elinden geldiği kadar diğer insanlara yardımcı olmaya çağırır. Bireyin bencil olmaması, diğergam olması istenir. Kendisi için arzu ettiğini, istediğini, diğer insanlar için de istemesi gerektiği vurgulanır. Adaletli, dürüst, hoşgörülü, çalışkan, yardımsever, fedakâr olmaya, haram yememeye, kendine ait olmayan şeyleri almamaya, toplumsal bir bilinç kazanmaya yönlendirilir.Gerekirse vatanı, milleti, dini için en yüksek makam olan şehitliğe ulaşma inancı aşılanır. Tarih boyunca camiler, bu yönde önemli fonksiyonlar icra etmiştir. Halkı düşmana karşı mücadeleye yöneltmede, din görevlileri ve devlet yöneticileri tarafından kullanılan önemli mekanlar olmuştur” açıklamalarında bulundu.

“İSLÂMİYET'İ ÖĞRETMEK ÜZERE ÖĞRETMEN OLARAK GÖNDERİLİRDİLER”

Biçer, “Bu konuda öncelikle Malazgirt zaferiyle ilgili bir örnek vermek istiyorum. Bilindiği gibi, Sultan Alparslan’ın Bizans ordusuna karşı kazandığı Malazgirt zaferi, 26 Ağustos 1071 Cuma günü kılınan Cuma namazında okunan hutbe ve yapılan dualarla, askerlerin moralleri yükseltilerek başlamış, namazdan sonra ise, atına binen Alparslan, burada Allah’a dua ettikten sonra askerlerine kısa bir konuşma yaparak; onları büyük bir şevk, cesaret ve kararlılıkla savaşa sokmuş ve savaş, 27 Ağustos 1071 tarihinde, Müslüman Türk askerinin zaferiyle sona ermiştir.

Camilerin en önemli fonksiyonu ise, bireyi bilgilendirmesidir. Bu da, bilindiği gibi vaaz ve hutbelerle yapılmaktadır. Bu fonksiyonuyla camiler, bütün topluma bilginin yayıldığı iletişim merkezleridir. İslâm tarihi boyunca, cami ve mescitlerde Kur'ân, kıraat, tef­sir, hadis, fıkıh gibi ilimlerin yanında; edebiyat, tıp, astronomi gibi diğer bilimler de okutulmuştur. Ve zamanla, büyük camilerin çevre­sinde yapılan medrese, imaret, hamam gibi tesislerle de bir külliye oluşturulmuştur. Böylece camiler hem ibadet yeri, hem de ilim ve kültür merkezi hâline gelmiş; maddî ve manevi yardımlaşma ve da­yanışma müesseseleri olmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v), Medine'ye ulaşınca hemen bir Mescid yapı­mını başlatmıştır. Onun bu davranışıyla, caminin Müslümanlar için vazgeçilmez bir kurum olduğu anlaşılmaktadır. Böylece Müslümanlar, kimseden izin almadan oraya girecekler, ibadetlerini yapacaklar, İs­lâm'ı öğrenecekler, birbirleriyle görüşecekler, kardeş olduklarını anla­yacaklardı.

Mescidin avlusunda ve Mescide bitişik olarak, kimsesiz Müslümanların kalabilecekleri bir bölüm, daha hazırlandı. Burada kalanlar, iş bulduklarında çalışırlar; daha çok da ilimle uğraşır, Kur'an ve hadis öğrenirlerdi. Bunlara ashabı suffe denilirdi. Burası parasız yatılı bir okul gibiydi. Peygamberimiz, suffe ehlinin ihtiyaçlarıyla yakından ilgilenirdi. Ayrıca Müslüman zenginler de bunlara yardım ederlerdi. Buradan yetişenler, çevre beldelere İslâmiyet'i öğretmek üzere öğret­men olarak gönderilirdiler” ifadelerine yer verdi.

“TEFEKKÜRE DAYALI BİR İMAN İSTENMEKTEDİR”

“Camilerimiz birer ilim merkezidir” diyen Muharrem Biçer, “İnancın ilimle, sanatın hikmetle birlikte yükseldiği tüm İslam şehirleri de bu gerçeğin şahitleridir. Camiler, bilgiyi hayata, ibadeti ahlaka dönüştüren ve varlık âlemine hakikat penceresinden bakmayı öğreten kadim mekteplerdir. Kur’an-ı Kerim’de, “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer Suesi, 9) ayetiyle hakkın ve hakikatin bilgisine ulaşmanın, okumanın, anlamanın, düşünmenin bir fazilet vesilesi olduğuna işaret edilmektedir. “Kendisini bir muallim/öğretmen olarak niteleyen Sevgili Peygamberimiz ise“Âlimler, peygamberlerin varisleridir” buyurarak ilme ve bilgiye en büyük payeyi vermiştir. İlim ve hikmeti müminin yitiği kabul eden Allah Resulü, “İlim, kadın erkek bütün Müslümanlara farzdır” buyurarak bütün Müslümanlara bir ufuk çizmiş ve sorumluluk yüklemiştir. İşte bu inanç ve anlayışla hareket eden Müslümanlar, dinimizin ahlaklı insan, erdemli toplum ve adaletli dünya ideali doğrultusunda insan yetiştirmeyi ve insanlığa hizmet etmeyi kendileri için vazgeçilmez bir görev addetmişler; bu kutlu görevin ifasında ise tıpkı Rasulullah (sav) gibi camileri birer ilim merkezine dönüştürmüşlerdir.

Eğitim ve öğretimde en temel gaye, ilmin salih amele ve güzel ahlaka dönüşmesini sağlamaktır. Bunun için İslam medeniyetinin hiçbir döneminde bilgi dinî olan veya olmayan şeklinde bir ayrıma hiçbir zaman tabi tutulmamıştır. İnancı ilimden, dini bilimden ayrı gören bir zihniyetin, hakikat bilinciyle varlığı kuşatması ve hayata huzur getirmesi mümkün değildir” İslam inancında; inanç, ilim, ibadet ve ahlak bir bütündür. Zira Yusuf Suresinde âyet- kerime`de “De ki: İşte benim yolum budur. Ben ve bana uyanlar basiretle Allah’a davet ediyoruz.” (Yusuf Suresi, 108) buyrulmaktadır. Basiret, engin görüş ve delil demektir. Yani ilimsiz, delilsiz ve mesnetsiz bir teslimiyet değil bilakis tefekküre dayalı bir iman istenmektedir insanlardan.

Bu vesileyle milletimizin geleceği olan çocuklarımızın ve gençlerimizin doğru dini bilgiyle buluşması, İslam’ın evrensel ilkeleriyle tanışması ve güzel ahlakla donanması hususunda vazife yapan tüm din görevlileri kardeşlerimin ve halkımızın “Camiler ve Din Görevlileri Haftasını” tebrik ediyor, bu haftanın hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak`tan temenni ediyorum” açıklamalarında bulundu.