Hükümetin açıkladığı ücretin asgari geçim ücreti olmadığını, tam tersine “asgari açlık ücreti” olduğunu kaydeden Gökmen, “Ekonomik kriz ve pandemi şartlarında darboğazda olan, borçlanan emekçiye 2 bin 825 lirayı reva görmek ancak bir avuç zenginin vicdanında yer bulabilir. Asgari ücretliden 10 kalemde bin liraya yakın vergi alan hükümet, sermaye şirketlerinden tahsil edilmesi gereken 230 milyar liralık vergi borcunu bir kalemde silmiştir! ‘Asgari ücret vergiden muaf tutulsun’ talebi görmezden gelinerek işçi sınıfı yok sayılmıştır” dedi.

Asgari ücretlinin bir kez daha enflasyona ezdirildiğini belirten Gökmen, açıklamasında şunları dile getirdi:

“Yılın ilk 6 ayı çıkmadan bu rakamlar da buhar olacaktır. Korona salgını yetmezmiş gibi emekçiler bu kez açlık salgınına ve "sürü bağışıklığı"na terk edilmişlerdir.

Türk-İş ve Hak-İş son ana kadar masaya teklif getirmemiş, hükümete adeta manevra alanı açmışlardır. DİSK işyeri ve sokak eylemleri yaparken diğer konfederasyonlar sessiz kalmış, yumruğu masaya vurmamışlardır. İşçi sınıfı bu tutumu sorgulamalıdır.

Bu dönem asgari ücret görüşmelerinde TÜİK, hükümetin ve sermaye temsilcilerinin truva atı rolünü üstlenmiştir. Ağır, orta, hafif işlerde "protein ihtiyacı" gibi zırvalıklar üzerinden öne sürülen rakamlar, üç aşağı beş yukarı hükümetin açıkladığı rakamlara yansımıştır.

Bugün açıklanan asgari ücret miktarı, sermayenin elini güçlendirmiştir. Büyük patronlar TİS görüşmelerine 1-0 önde başlamışlardır. Bu nedenle işçi ve emekçiler yeni kemer sıkma dayatmalarına hazır olmalı, mücadele hazırlığını buna göre yapmalıdır.

Ne açlık ücreti açıklandı diye ne de halkı dışlayan 2021 bütçesi onaylandı diye her şey bitmiştir. İşçi ve emekçiler, insanca yaşayacak ücret ve sosyal haklar için bugünden kolları sıvamalı; sermayeye karşı birlik, mücadele ve dayanışmayı büyütmelidir. EMEP'in çağrısı budur.”