Eski Anadolu uygarlıklarından Hitit İmparatorluğu(M.Ö. 1650-1200), Ege adalarından gelen Deniz Kavimlerinin büyük göç dalgasıyla yıkıldı. Göçün etkisi o kadar büyüktü ki Kuzey Suriye’yi yuttu, Mısır’a dayandı. Merkezi Van olan Urartu Kralllığı(M.Ö. 9-7yy), doğudan büyük göç dalgalarıyla gelen Kimmerler ve İskitlerin yağmalarıyla dağıldı, yerli halk köylerine kadar topraklarını terk etti. Ve Dünya’nın parayı ilk kullanan uygarlığı olan Lidya Krallığı(M.Ö. 7-2yy), çağdaşı Hititler gibi, Ege’den gelen Deniz Kavimlerinin göçüyle yıkıldı.
Bu büyük GÖÇ dalgalarıyla başta ANADOLU olmak üzere tüm Akdeniz ve Ön Asya’da KARANLIK ÇAĞ (200 ile 400 yıl arasında) yaşandı. Bu süre zarfında Anadolu’da hayat bulmuş olan uygarlıklar, hiç var olmamış gibi silinip gittiler. Hititçe çivi yazısı bir daha kullanılmadı, Anadolu’daki yer adları değişti, pek çok tarihi yapı yağmalandı…
TÜRKİYE’ye büyük GÖÇLER sürüyor: Rusya’daki Bolşevik devriminden kaçanlar geldi, Bulgaristan’dan kaçanlar geldi, Irak’tan Saddam’ın saldırısından kaçanlar geldi. En son Suriye’deki savaştan kaçanlar da bize geldi. Biz almaya devam ederken, Avrupa Birliği 3 milyon Euro rüşvet ve Türklere vize kolaylığı gibi çirkin tekliflerle, göçmenleri gerisin geriye bize göndermek üzere Tayyip Erdoğan’ın hükmü altındaki AKP Hükümetiyle anlaşma imzaladı.
Son 13 yıldır Irak, Libya, Suriye yağmalandı ve parçalandı. Bu ülkelerden en sonuncusu olan SURİYE’de eşi benzeri görülmemiş yepyeni ama kanlı bir tarih yazılıyor. Üstelik bu, 2.Dünya Savaşı’ndan bu yana yaşanan “çok uluslu ve en kirli savaş”… ABD’nin vampir Başkanı George W.Bush, babasından devraldığı kanlı projeyle, Irak’ı kan gölüne çevirdi. O dönemde TBMM, bu kirli savaşa 1 Mart tezkeresiyle “hayır” demişti. Gel gör ki şimdinin basiretsiz yöneticileriyle ülkemiz Türkiye, gittikçe bölgedeki bataklığın içine çekilmektedir.
En kanlı terör örgütlerinin bile hayal edemeyeceği, yepyeni bir canavar yarattı emperyalizm: IŞİD. Virüsünü kendi eliyle yaratan hakim Dünya ülkelerini, kendisine karşı birleşmeye iten bir habis. Ne yaptı? Kafa kesti. Ciğer söküp yedi. Kızlara tecavüz edip sattı. Bombalar patlattı; Ankara’da 103, Paris’te 130 kişi öldü. Rus yolcu uçağını düşürdü, 254 kişi öldü. Baktılar ki başa çıkamayacaklar, birleştiler…
Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan “başkan” lakaplı Tayyip Erdoğan ne yapıyor? 1 Kasımdan sonra “başkanlık referandumu” hesapları yapıyor. Başbakanlık koltuğuna oturttuğu Ahmet Davutoğlu’nun elindeki yetkileri, bakanların yetkilerini tümden kendinde toplayarak, her gün televizyonlardan onlar adına konuşuyor ve yine tek başına verdiği kararlarla devleti yönetiyor.
Cumhuriyet gazetesinde MİT Tırları haberini yapan Can Dündar ve bu gazeteye HDP’li ve asker düşmanı Taraf gazetesinden devşirilen Erdem Gül tutuklandı. Fethullahçı Çetenin mensupları ve Türk askerlerini sahte delillerle Silivri cezaevinde çürüten “bavulcu” Mehmet Baransu ve diğerleriyle aynı cezaevine yollandılar. Cumhuriyet Gazetesi’ndeki zemin kaymasını, PKK’yı terörist örgütten saymayan Nuray Mert gibilerine yazı yazdırdıklarında fark etmiştik. Can Dündar’ın genel yayın yönetmeni olması büyük bir hataydı. Ancak buna rağmen son yıllarda AKP Hükümetine karşı çok ciddi bir duruş sergileyen Can Dündar’ın, Cumhurbaşkanının suç duyurusuyla tutuklanmasına şaşırdım ve doğru bulmadım.
Cumhurbaşkanı içerde bunlarla uğraşırken, dışarıda ise Türkiye’nin özellikle son beş yıldır dış politikada yaptığı hatalar, ülkemizin etrafındaki bütün komşu ülkelerle olan ilişkinin bozulmasına yol açtı. Önce Libya konusunda Fransa ve ABD’nin dümenine gelip Kaddafi’ye tavır alındı ve orada iş yapan 17 bin Türk işçi veya işadamı ülkemize geri dönmek zorunda kaldı. Suriye ile başlangıçta geliştirilen iyi komşuluk ilişkileri, ABD’nin dümen suyuna gelinerek yok edildi. Ve en ciddisini, tarihteki en ciddi devletlerden biriyle yaşıyoruz: RUSYA. Türkiye angajman kuralları gereği, hava sahasını ihlal eden bir Rus uçağını düşürdü; yıl 2015…
Yıl:1996, ABD Akdeniz’de tatbikat yaparken Türk muavenet muhribini vurdu: 5 şehit(güya kaza)…
1994-1995 arasında Türk-Yunan it dalaşında 3 şehit…
1996’da Yunan jeti kasıtlı olarak Türk F-16’sını vurdu, 1 şehit…
2012’de Suriye Türk jetini vurdu, 2 şehit…
Bunlara ne karşılık verdik?...
AB ve NATO’nun desteklediği PKK’ya verilen kurbanlara gelince… PKK’nın 1984’ten beri düzenlediği 84 bine yakın saldırıda; 7 bine yakın sivil öldü ve 14 bin civarında sivil vatandaş yaralandı. Benzer şekilde, 7 binin üzerinde güvenlik görevlisi öldü, 21 binin üstünde güvenlik görevlisi yaralandı. Hâlâ rutin olarak asker, polis ve siviller öldürülmeye devam ediyorlar. Diyarbakır Baro Başkanı, Tahir Elçi’nin ölümü de büyük olasılıkla PKK suikastıdır. Zira kendi içinde bile acımasız infazlarla dolu bir geçmişi vardır. Diğer yandan PKK’lı teröristlerin arkadaşları “milletvekili” olarak da teröristleri desteklemeye devam ediyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi PKK terör örgütü yandaşı konuşmacılar, televizyonlarda Türk halkının sinir sistemini bozmaya devam ediyorlar. Ayrıca Dünya’nın hangi ülkesinde ve tarihin hangi döneminde terör destekçilerine “milletvekili maaşı” ödeyen bir devlet var olmuştur? Bizimkinden başka…
Türkiye’nin angajman kuralları gereği düşürdüğü Rus jetinin pilotlarından biri öldü, ölmekle kalmayıp korkunç şekilde linç edildi. Üzerine basılıp pozlar verildi. Onu kurtarmaya giden Rus helikopter düşürüldü, pilotu da öldü. Bunu yapan ise çoğu o bölgeye dışarıdan giden ve Arapça ya da Çeçen dilini konuşan ÖSO’lu teröristler. Türkmenleri yakından tanırım, bu caniliği asla yapmazlar. Zaten bu arada pek çok Türkmen de evlerini terk edip Türk sınırına yığılmıştı. Bayır-Bucak Türkmenleri olarak adı bir anda Dünya gündemine gelen, esasen Halep Türkmeni oldukları belirtilen soydaşlarımıza bugüne kadar kimse sahip çıkmadı. Yezidileri ve Arapları sınırdan içeri alan AKP Hükümetinin, Telafer’den ve PYD’nin basıp boşalttığı Azez’deki Türkmen köylerinden kaçan Türkmenlere sınırda “pasaport” sorarak onları almadığını televizyonlardan üzüntüyle izlemiştik.
Şimdi nedense Bayır-Bucak Türkmenleri bahanesiyle dostumuz olan Rusya’yı birdenbire karşımıza alacak şekilde hareket eden R.Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğlu ne yapmaya çalışmaktadırlar? Teknik olarak TSK, angajman kurallarını uygulamış ve üstüne düşen vazifeyi yapmıştır. Ancak Rusya ile Türkiye arasında açıktan ilan edilen bir savaş olmadıkça ve hatta stratejik-ekonomik pek çok anlaşma olmasına karşın bu ciddi duruma nasıl gelindi?
Rusya Devlet Başkanı, Vladimir Putin yaptığı açıklamada IŞİD’in Türkiye’ye yasadışı olarak petrol sattığını açıkladı. Ardından Rusya Savunma Bakan yardımcısı, petrol tankeri yüklü olduğunu iddia ettiği tırların görüntülerini paylaştı. Türkiye Cumhurbaşkanı, R.Tayyip Erdoğan ise IŞİD’in Suriye’ye petrol sattığını söyleyerek Putin’i yalancılıkla suçladı; ardından hemen her gün seçim çalışması yapar gibi katıldığı “açılış törenleri” ya da toplantılarda, Putin’e televizyonlardan laf göndermeye başladı. ABD Başkanı, Barak Obama ise her ne kadar Rusya’yı yalanlar gibi görünse de Türkiye’deki 98 metrelik Suriye sınırından IŞİD’in girip çıktığını ve petrol ikmali yaptığını söyledi….
Şu veya bu şekilde, NATO’nun kirli savaşlarının en ağır bedelini, önce ezilen Ortadoğu ve Afrika halkları, ardından da güya NATO üyesi olan ülkemiz Türkiye ödüyor. PKK teröristlerini barındıran ve Türkiye’ye karşı kullanan AB ülkeleri, nedense Türkiye-Rusya ilişkilerinin bozulmasına sevinircesine, uçak krizinde Türkiye’nin yanında yer aldılar. Oysa ki Türkiye, tarihinin en ağır göç dalgasını, yani en büyük problemini 2,5 milyon Suriyelinin kendisine sığınmasıyla yaşıyor. İstanbul sokakları, kucağında çocuklarıyla dilenen Suriyelilerle dolu. Pek çoğu sağlık kontrolleri yapılmadan sınırı geçmiş, perişan halde. Bazıları da “kendilerini istemeyen” Avrupa’ya kaçmaya devam ediyorlar.
GÖÇ! Tarihte imparatorluklar batırmış, medeniyetleri yok etmiş en ciddi sosyal olaylardan biri. İşte bu yüzden Avrupa Birliği’nin gelişmiş ülkeleri bu göçü Türkiye üzerine geri püskürtmeye çalışıyorlar. Çünkü hepsi “tarih okumuş”, akıllı yöneticilere sahip. Peki ya bizimkiler?..