Çorum Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri, siyasi parti yöneticileri ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin destek verdiği açıklama sırasında bazı sloganlar atılırken, “Karanlık gider, Gezi kalır” yazılı pankart açıldı.

Emek ve Demokrasi Platformu adına bir açıklama yapan Burak Bilen, “Demokrasi açığımızı çarpıcı bir biçimde göz önüne seren hak ihlalleri karşısında, Gezi protestoları Türkiye’de benzeri görülmemiş bir demokratik katılım talebini ve demokrasi için gereken özgürlüklere sahip çıkma iradesini de açığa çıkarmıştır” dedi.

Burak Bilen, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:

“2013 yılında AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edilen Taksim Gezi Parkı’nda, İstanbul 6’ncı İdare Mahkemesi ile 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu kararına rağmen parktaki tarihi ağaçlar kesilmek istendi.

Hükümet, İstanbul Büyük Şehir Belediyesi adına “umumi hizmetlerde kullanılmak üzere” tapuya tescil edilmiş bir parkı, bu konuda verilmiş olan İdare Mahkemesi kararı ve Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Kararı’na rağmen yıkacağını tek taraflı olarak bildirmiş ve demokrasilerde olmaması gereken bu hukuksuzluk örneği karar ve bu kararı yürürlüğe koyanlar haklı Gezi Direnişinin başlamasına neden olmuşlardır.

Gezi Parkı’ndaki ağaçların kesilerek yerine Topçu Kışlası ve alışveriş merkezi yapılmasına karşı başlayan, daha sonra da tüm Türkiye'ye yayılarak büyük kitlelere ulaşan Gezi Direnişi’nin üzerinden tam 8. yıl geçti.

Direniş sırasında 11 yaşındaki Berkin Elvan, 21 yaşındaki Hasan Ferit Gedik, 20 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş İstanbul’da, 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz Eskişehir’de, 26 yaşındaki Ethem Sarısülük Ankara’da, 22 yaşlarındaki Abdullah Cömert ve Ahmet Atakan Antakya’da, 18 yaşındaki Medeni Yıldırım ise Diyarbakır’da kolluk kuvvetleri ve dolaylı yaşanan olaylarda yaşamını yitirdi. Onbinlerce insan orantısız güç kullanımı neticesinde yaralandı. Orantısız güç kullanımı halkın demokratik protesto hakkının yanında, yaşam hakkını dahi ihlal eden bir boyuta taşındı.

Demokrasi açığımızı çarpıcı bir biçimde göz önüne seren hak ihlalleri karşısında, Gezi protestoları Türkiye’de benzeri görülmemiş bir demokratik katılım talebini ve demokrasi için gereken özgürlüklere sahip çıkma iradesini de açığa çıkarmıştır.

Gezi mitinglerinde amaç hükümeti devirmek veya belli bir ideoloji doğrultusunda devrim yapmak, veya güdülen ideolojiyi hakim kılmak değildir. Siyasal ihtiyaçlar üzerinden Geziyi uluslararası operasyonlara, finans lobilerine, iktidarın kendi kirli ortaklıklarına, darbecilere ve teröre bağlamak, onu bir komploya indirgemek mümkün olmamış, olamayacaktır.

Kendilerini çok farklı kimlikler veya ideolojiler ile tanımlayan halk kesimleri yaşam hakları arayışında biraraya gelmiş adaletsizliğe, baskıya, eşitsizliğe ve despotluğa karşı; kazanılmış haklarına sahip çıkmak, onurunu, doğayı, kentini korumak için sokakları doldurmuştur. Bu mücadele iktidarın her türlü ayrımcı ve bölücü çabasına rağmen her kültür, ulus, cinsiyet, din ve mezhepten ezilenlerin birlik olmayı başarmasının bir ürünü olmuştur.

GEZİ DİRENİŞİ SİYASALLAŞTIRILDI

Gezi protestolarında görülen dayanışma yalnız yatay bir biçimde farklı halk kesimleri arasında değil dikey bir biçimde nesiller arasında da gerçekleşmiştir. Babaanneler, dedeler torunları için, Anneler ve babalar kendi çocukları ile dayanışma içinde, onlarla birlikte hak aramak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını kınamak için protestolara katılmışlardır.

Gezi Parkı direnişi Türkiye’de demokrasi açıklarını gözler önüne sererken, toplumdaki demokratik değerlere sahip çıkma güdüsünün de gücünü, yaratıcılığını ve esnekliğini göstermekte önemli özgün bir adım olmuştur.

2013'ün sonuna kadar İstanbul’da onlarca ayrı iddianame ile yüzlerce kişi hakkında dava açıldı. BezmiAlem Valide Sultan Camii’ne "ayakkabılarıyla girdikleri ve camide bira içtikleri" iddiasıyla yaklaşık 200 kişi yargılandı.

Açılan davalar bununla sınırlı kalmadı. Türkiye’nin dört bir yanında eylemcilere açılan ve yıllardır süren davalarda verilen beraat kararları bozularak mahkeme heyetleri değiştirilerek asılsız iddialar ile Gezi Direnişi siyasallaştırıldı. Açılan ve zorlama kararlarla yargılanan aslında demokratik haklar ve demokratik güçlerdir. Bilinmelidir ki Gezi halktır ve halkın yargılanması kabul edilemez. Bu nedenle açılan davaların biran önce düşürülmesi gerekmektedir.

“Ben çevrecinin daniskasıyım. Asıl çevreci benim.” diyenlerin çevre ile tek ilişkisi rant üzerinden kuruluyor. İktidar için çevre para ettiği sürece değer kazanıyor. AKP su kaynaklarının sınırsızca sömürülmesine izin veriyor. Orman alanlarının talanının önünü açıyor. Derelerimiz, ormanlarımız, sit alanlarımız, madenlerimiz çevresel etkileri düşünülmeyen, sadece kar odaklı politikalara alet ediliyor.

BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM…

Dün Gezi Park üzerinden halka açılan savaş bugün kıyıların, ormanların, meraların, yaylaların yandaş şirketler üzerinden ranta açılmasıyla sürdürülüyor. Gezi Direnişinde izlenen kural tanımaz tutum İstanbul Kanal projesi ile sürdürülüyor ve ders çıkarılması gereken Gezi Direnişi halkı ve taleplerini bastırmak, kurulan sömürü, yolsuzluk ve mafya düzenini devam ettirmek için halkı tehdit unsuru olarak kullanılmaya devam ediyor.

Gezi direnişi özgürlük ve eşitlik mücadelesinde, kadın ve gençlik eylemlerinde, Boğaziçi Üniversitesinde, Rize İkizdere’de, grevlerde-boykotlarda yaşamaya devam ediyor. Gezi Direnişi halkın ihtiyaç duyduğunda ulaşabileceği kadar yakınındaki tarihsel birikim içinde yer alan yol gösterici meşalesidir, olmaya da devam edecektir.

Bizler Çorum Emek ve Demokrasi Platformu bileşenleri olarak 8. Yılında Gezi Direnişi ile verilen mücadeleyi selamlıyor ve bu daha başlangıç, mücadeleye devam kararlılığımızı sürdürdüğümüzü buradan bir kez daha ifade ediyoruz.”