Olmuyor, tutmuyor, tutturamıyorsunuz… Çürük malzemeyle bina yapamazsınız, un yerine kullandığınız tozdan materyallerle bu hamuru yoğuramazsınız… Cıvıksınız, kötü niyetlisiniz, iftiracısınız, yalancısınız… Kötü bir terzisiniz ve bu dikişi tutturamayacaksınız, kusmuğunuzda boğulacaksınız…
İntihar eden askerlerimiz, hapishanede ölen vatanseverlerimiz, komploya kurban giden yazarlarımız, Cumhuriyetçi aydınlarımız ve hayatlarını zindan ettiğiniz aileleri haklarını sizlere helal etmeyeceklerdir. Yaptığı savunmalarla Türkiye’nin dikkatini üzerine çeken “gencecik başarılı bir teğmenin”, polisin iftirasına uğradığının ispatlanması ve bizlerin şu ana kadar savunduğumuz şeylerin doğrulanmasında şaşılacak bir şey yok. Aklı olan ve olayları doğru takip eden herkes aynı sonuca varırdı: Koskoca Bir İftira…
Bundan bir süre önce de benzer bir haberle karşılaşmıştık: “Kafes” eylem planıyla ilgili ABD’de incelettirilen CD ve DVD’lerin “düzmece” olduğu ve sahte kanıtların “acemice” hazırlandığı ortaya çıkmıştı. Daha bir yığın sahte delil, “önce gözlerine kestirdikleri şahısların içeri alınması, sonra suç yaratılması” şeklinde oluşturulmuştu. Kısacası “acemi cemaat polisleri” her ne kadar “James Bond”culuk oynamaya kalksalar da “cami duvarına pislik yapışmayacağı” gerçeğini göremediler…
Adı; MEHMET ALİ ÇELEBİ. Liseyi birincilikle, Kara Harp Okulunu dördüncülükle bitirip ödül almış gencecik bir teğmenin başına gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmedi. İftira şebekesi, O gözaltındayken M.Ali Çelebi’nin cep telefonuna Hizbut Tahrir terör örgütüne üye 139 kişinin telefonunu yükledi. Sonra da yanlışlıkla yüklediklerini söylediler. Kısacası onlar Mustafa BALBAY’ı, Tuncay ÖZKAN’ı, Mehmet HABERAL’ı, Hanefi AVCI’yı ve diğerlerini de “yanlışlıkla” iftiralandırmış olabilirler…
İftira şebekesinin destekçisi yandaş basın sadece “iddianamelere” yer verirken, “savunmaları” göz ardı etti. Şamil TAYYAR gibi ağzından salya akan adamlar, daha kitabı çıkar çıkmaz önce Hanefi AVCI’ya, sonra Nedim ŞENER’e saldırmaya başladı. Mehmet Ali ÇELEBİ’ye yapılanlar ispatlanmasına rağmen, yine de bu şerefli askere saldırmaya devam ediyorlar. İftiracıların “Bodyguard”lığını yapan bu yaratıkların inanamadığı şey şu: Baştan beri hep benzer yönde açıklama yaptıkları için ve daha en başından bu insanları “suçlu kabul ettikleri” için, şimdi gerçekler ispatlanmaya başladıkça, yalancı çıkmaktan korkuyorlar. Çünkü iftira şebekesinin yandaş basına servis ettiği her şeye inandılar, kabullendiler. İftiracı Cemaatçi Polis Şebekesini koruyan, kollayan AKP iktidarı gibi Yandaş Medya da aynı suçun ortağı olduğundan, büyük bir vebalin altına girmiş bulunuyorlar.
Poyrazköymüş, Kafesmiş, Balyozmuş… Hepsini ileride “çizgi film” yapıp torunlarınıza anlatırsınız artık. Bu kadar hayal gücüyle enerjinizi bu işlere harcamak yerine belki de Hollywood’a gidip bir korku filmi ya da fantastik bir film çekebilirdiniz. Enerjinizi boşa harcadığınızı düşünüyorum. Nedir derdiniz? Canınız mı sıkılıyor? Sevgiliniz mi yok? Yoksa bir kediniz de mi yok?.. O takdirde önce oralardan başlamanız gerekecek… Aksi halde yalanlarınız vicdanınızdan ağır basıp kafanıza bir BALYOZ gibi inebilir, o günler de yakındır…
Bu kadar masal Türkiye’ye yetti de arttı bile… Bir an önce önümüzdeki seçimlere iyi hazırlanıp, yeni gelecek iktidarın bu pislikleri Devletin içinden temizlemesi lazımdır. Ehliyetsiz kişilerin Devletin çeşitli kurumlarında odaklanarak “yeni bir derin devlet” yarattığını ifade eden Hanefi AVCI, başlangıçta yakınlık duyduğu Cemaatten, işte bu nedenlerle uzaklaşarak gerçeklerin ve doğruların yanında, vicdanının sesine kulak vererek yer almayı bilmişti. Eminim ki aklı selim bütün vatandaşlarımız da aynısını yapacaktır. Sadece biraz cesaret…