Enflasyonun aylıkların beşte birinden fazlasını yok ettiğini belirten BASK Çorum İl Temsilcisi Hayati Çam, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“TÜİK tarafından açıklanan ısmarlama rakamlara göre, Mart ayında enflasyon (TÜFE) % 5.46 artmıştır. 2022 yılının ilk üç ayındaki (Ocak-Şubat-Mart) TÜFE artışı ise kümülatif % 22.81’dir.

Bağımsız araştırma grubu olan ENAGRUP (Enflasyon Araştırma Grubu)’a göre Şubat ayı enflasyonu % 11.93, Aralık ayına göre yılın ilk üç aylık enflasyonu ise % 35.7’dir.

MEMUR VE EMEKLİ % 15.31 ALACAKLI

2022 yılının ilk üç ayında; yılın ilk altı ayı için verilen % 7.5 oranındaki artışın üç katından fazlası erimiş, memur ve emeklileri % 15.31 alacaklı hale gelmiştir.

Açıklanan bu oran vatandaşın günlük hayatta bizzat yaşadığı, eşine ve çocuklarına ve varsa diğer aile fertlerine karşı mahcup ve çaresiz kaldığı gerçek enflasyonu değil TÜİK’in açıkladığı ısmarlama enflasyonu göstermektedir.

Türk-İş’e göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı Mart ayı için 4928 TL; yoksulluk sınırı ise 16.052 TL’ye yükselmiştir.

Asgari ücret 4.253,40 TL, bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti ise 6.474 TL’dir.

Cumhurbaşkanlığı verilerine ortalama emekli aylıkları 2.566,20 TL ile 4.674,40 TL arasında değişmektedir.

Bu durumda emeklilerin tamamına yakını açlık sınırı altında aylık almaktadır.

Memurların tamamına yakını ise yoksulluk sınırı altında aylık almaktadır. Bu durumda memur ve emeklilerinin aile sorumluluklarını yerine getirebilmeleri mümkün değildir.

SOSYAL DEVLETİ GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ

Açıklanan resmi ve gayrı resmi rakamlar vatandaşların gerçek hayatta karşılaştıkları geçim sorununun büyüklüğünü yeterince açıklamaktadır.

Her ay değil her an temel tüketim maddelerinin fiyatları artmakta, buna karşılık satınalma gücünü kaybeden memur ve emekli 6 ay beklemek zorunda kalmaktadır.

Hükumet piyasada yaptığı güncellemeleri memur ve emekli aylıklarına da yapmalı, birikmiş enflasyon kayıpları EK DÜZENLEME ile ödenmeli, enflasyon kayıpları aylık (eşel-mobil) karşılanmalıdır.

YETKİLİ SENDİKALAR NEDEN SUSUYOR?

Sözde yetkili sendikalar sosyal medyada muhatabı bile belli olmayan açıklamalarla üyelerinin ve memurların geçim sorununu geçiştirmekte, yetkiyi kötüye kullanmaktadır.

Sorun yetkili sendikaların insafına bırakılacak kadar basit değildir.

Mart ayında toplanması gereken Kamu Personeli Danışma Kurulu, tek maddelik “enflasyon kayıplarının karşılanması” gündemi ile acilen toplanmalı ve Ek Düzenleme hayata geçirilmelidir.

Unutmayalım ki, karşılaştığımız sorun, toplu sözleşme masasındaki toplu peşkeşin günümüze yansımadır.

Memur ve emekliler merdiven altı toplu sözleşme ile kendilerini açlığa ve yoksulluğa mahkum edenlerden hesap sormalı, yetkiyi kötüye kullananlar bunun bedelini ödemelidir.

MEMUR VE EMEKLİLERİNİN MART AYI KAYIP VE ALACAKLARI NE KADAR?

BASK/AR-GE Birimi tarafından yapılan araştırmaya göre; TÜİK’in açıkladığı Mart ayı enflasyon oranına göre (aile yardımı hariç) bazı unvanlardaki memurların aylıklarındaki erimenin özeti şudur:

12/1 derece ve kadrodaki bir hizmetlinin Ocak ayında yılın ilk altı ayı için yapılan % 7,5 oranı karşılığı 325,34 TL’lik artışın tamamı erimiş, dönemin bitmesine 3 ay kala 970,36 TL enflasyon alacağı doğmuştur.

Aynı şekilde;

- 9/1 derece ve kadrodaki bir memurun doğan alacağı 1.039,85 TL,

- 7/1 derece ve kadrodaki bir öğretmenin doğan alacağı 1.179,29 TL,

- 8/3 derece ve kadrodaki bir pratisyen doktorun doğan alacağı 1.700,63 TL,,

- 12/3 derece ve kadrodaki bir hemşirenin doğan alacağı 1.140,91 TL,

- 12/3 derece ve kadrodaki bir teknisyenin doğan alacağı 1.090,33 TL,

- 1/4 derece ve kadrodaki bir mühendisin (büro) doğan alacağı 1.806,38 TL’dir.

Hülasa tüm unvanlardaki kamu görevlilerinin aylıklarına Ocak ayında yılın ilk altı ayı için yapılan % 7,5’lik sefalet artışı dönemin bitmesine 3 ay kala tamamen erimiş ve bu oranını iki katından fazla, % 15.31 enflasyon alacağı doğmuştur.

Dönemin bitmesine 3 ay kala memurlar ve emeklilerinin bu şartlarda hayatlarını sağlıklı sürdürme imkanı kalmadığı gibi, bu kayıpları sineye çekerek açlık ve yoksullukla birlikte yaşamaya devam etmeleri mümkün değildir.’