Yaşar, “Eğitim döneminin başlama takvimi gelip kapıya dayanmışken Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, pandemi koşullarında eğitimin nasıl sürdürüleceğine dair sorulara hâlâ istenen netlikle cevap verememektedir”dedi.

“Bakan Selçuk, "Uzaktan Eğitim Çalışmalarının ve Yeni Eğitim Öğretim Yılı Hazırlıklarının Değerlendirilmesi" başlıklı bilgilendirme toplantısında birçok konuda Bakanlığın yetersizliğini ve eğitimciye olan çarpık bakışını gözler önüne sermiştir” diyen Yaşar, “Söz konusu toplantı sadece acı itiraflara değil, büyük bir gafa da sahne olmuştur. Selçuk, MEB'in bütçesine dair sorulan bir soruya yanıt verirken, "Eğitimde asıl yük, öğretmenin maaşıyla ilgilidir. Milli Eğitim Bakanlığının bütçesine bakarsanız, yatırım bütçesinin çok çok küçük olduğunu görürsünüz" ifadelerini kullanmıştır. Zaten insanca bir yaşama uygun ücret alamayan öğretmenin maaşını "yük" olarak görmek, en hafif tabirle haddini aşmıştır. Aklı çalışan herkesin malumudur ki eğitimci olmadan eğitim olmaz. Bakan eğitime ayrılan bütçenin yetersizliğini açıkça söyleyememekte yetmez gibi, eğitimin vazgeçilmezi öğretmenler üzerinden talihsiz açıklamalar yapmaktadır” ifadelerine yer verdi..

İlhan Yaşar, “Oysa eğitimin en ağır yükü, ne yazık ki basiretsizlik timsali haline gelen Bakanlıktır. Bakanlıklar, olağanüstü durumlarda Hazineden ek bütçeler talep eder ve bunun ardından planlamalar yapar. Korona nedeniyle eğitimde olağanüstü bir duruma geçilmesine rağmen, Hazine'den Diyanet kadar bile talepkar olmayan MEB, bu ülkenin geleceğinde açıkça bir yüktür. Korona virüse, yokuş aşağı giden ekonomiye rağmen "itibardan tasarruf olmaz" diyerek 125 milyon liraya yazlık saray inşa eden hükümete, "Asıl eğitimden tasarruf olmaz" diyemeyen bir Bakanlık, kendi çabalarıyla ülkenin geleceği olan çocukları eğiten öğretmenlerin sırtında bir yüktür.

Eğitim-İş olarak MEB'i uyarıyoruz: En azından bu olağanüstü dönemde eğitimin sorunlarına dair tüm eğitim çevrelerinin önerilerine açık olun. Eğitime dair derhal gerçekçi ve ayrıntılı bir planlama yapıp, bunun için Hazine'den ek bütçe talep edin. Ünlü düşünür Sokrates'in dediği gibi, "Eğitimin pahalı olduğunu düşünüyorsanız, cehaletin bedelini hesaplayın!"” dedi.

SADECE ŞANSLI ÇOCUKLARA UZAKTAN EĞİTİM

“Öte yandan kamuoyunun eğitimde sürecin nasıl işleyeceğine dair cevap bulmayı umarak gözlerini çevirdiği toplantı, soru işaretlerini çoğaltmaktan başka bir işe de yaramamıştır.Eğitim yüz yüze başlayacaksa pandemi riski altında öğrenci ve öğretmenlerin sağlıklarının nasıl emniyet altına alınacağını berrak biçimde açıklayamayan Bakan Selçuk'un, konuşmasının büyük bölümünü uzaktan eğitime ayırması dikkat çekmiştir” diyen Yaşar, “ Toplantıda Bakan'ın en büyük itirafı ise uzaktan eğitime imkansızlıklar nedeniyle dahil olamayan öğrenciler konusunda olmuştur. Bakan Ziya Selçuk, internete erişimde bulundukları bölgeler itibarıyla sorun yaşayan yaklaşık 1,5 milyon çocuk olduğunu itiraf etmiş, bu çocuklarımızın EBA sisteminde görünmediklerini açıklamıştır.

Eğitim-İş olarak bu konuya aylardır dikkat çekmiş ve Bakanlığın tüm öğrencilerimize ücretsiz internet ve tablet/bilgisayar temin etmesi gerektiğini vurgulamıştık. Bakan ise 1.5 milyon çocuğa "özel 17 kitap" vereceklerini ve EBA merkezleri oluşturarak çocukları evlerinden bu merkezlere taşıyıp sisteme dahil edeceklerini söylemiştir. Yani eğitimin ameliyatlık her yarasına ancak pansuman yapabilen MEB, bu vahim konuda da ortada elinde yarabandıyla koşuşturduğunu göstermiştir” bilgisine yer verdi.

“Bahsi geçen 17 kitap nedir? Basılmış mıdır? Evinden internete ulaşabilen çocuklarla ulaşamayan çocuklar arasındaki fırsat eşitsizliği, bahsi geçen kitaplarla giderilebilecek midir? Daha okullarda bile hijyen sağlanamazken, kadrolu temizlik personelleri istihdam edilemezken oluşturulacak bu EBA merkezlerinde çocukların Korona'ya karşı korunması nasıl sağlanacaktır? Çocuklarımız buralara Korona virüse karşı tedbir kurallarına uygun biçimde mi taşınacaktır ve bu servis hizmeti nasıl denetlenecektir?” gibi sorular yönelten Yaşar, “İşte bütün bu hayati sorular, maalesef Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un uzun konuşmasında cevap bulmamıştır. Fatih projesi adı altında her çocuğa tablet, her sınıfa akıllı tahta verileceğini vadeden, güya bunun için 20 milyar dolar harcayan ama sonra suskunluğa bürünen iktidarın, çocuklarımıza birkaç aylık internet hizmeti bile veremiyor olduğu tescil olunmuştur.

Vakıf/dernek maskesi takan hemen her tarikatla art arda protokoller imzalayan MEB, görünen o ki bu konuda Teknoloji Bakanlığı ile protokol imzalayacağına, hazineden ek bütçe isteyeceğine, 17 kitap dağıtıp konuyu kapatmak istemektedir.

Eğitim-İş olarak Bakanlığı, derhal fırsat eşitliği sağlayacak hamleler yapmaya çağırıyoruz. Eğitim, bir hak ve kamu hizmetidir. Hükümetin ağzından düşürmediği "sosyal devlet" ilkesi gereğince her bir çocuğumuz bu hak ve hizmetten eşit ve adil biçimde yararlanabilmelidir. Eğitime ulaşmak için aynı imkanı tanımadığınız çocukları, aynı sınava sokarak düzenleyeceğiniz tüm yarışların kaybedeni ülkemiz olacaktır” açıklamasında bulundu.