Dünya, kendine yapılan tecavüzün intikamını alıyor.
Ülkemizin ve de dünyanın başından felaketlerin ardı arkası kesilmiyor.
Yaşanan felaketlerin altında biz insanların unsurunun imzası yatıyor. 
İklim değişiminin sonuçları, küresel ısınma gibi sayamayacağımız öyle çok sonuçlar toprağımızın ve dünyanın hor kullanılmasının sonucu değil midir?
Aklımızdan TOPRAK DEDE ve DEPREM DEDE hiç çıkmamalı. Kırmızı delinmiş yün kazağı ve bembeyaz saçları ile TEMA Vakfı’nın kurucusu Hayrettin Karaca ve Deprem uzmanı Prof. Ahmet Mete Işıkara. Ülkemizin geleceği için canla başla çırpınındılar ve güzel insanlar atlarına binip gittiler.
Daha yeni kaybettik Toprak Dedemizi.
Topraklarımızı korumak için ödün vermez çalışmaları umarım unutulup kalmaz. TEMA ile onun bıraktığı miras nesiller boyu sürer, sürdürülür.

Aslında yaşantısı ve ülküleri okullarda ders konusu olmalıdır.
***

Dünya bağrına basılan hançerlerin sonucu olarak, kendi savunma sisteminde hıncını, intikamını bir şekilde alıyor.
Egemen güçler hâkimiyetini sürdürmek için insanları hizaya getireyim derken, üzerinde yaşadığımız küreye hoyratça verdikleri zararın bir bedeli oluyor. İnsanlar savaşırken dünyayı da bitiriyorlar.
Teknolojik çalışmalar, bilim adı altında dünyanın dengesini bozuyor.
Küre intikamını alıyor.
Bir taraftan deprem, diğer yandan ağır kış şartları ve dondurucu soğuklarla boğuşuyoruz.
Seller kentleri silip süpürüyor.
Deprem gerçeği dondurucu soğukta bir kez daha beynimize buz kestirdi.
Havayı bile bitiriyoruz kalmıyor, kirlilikten nefesimiz kesiliyor.
Hastalıklar hortluyor. Ortaçağ hastalıkları kapımızı çalıyor.

AMA çabuk unutuveriyoruz.

En büyük hatlardan biri ise kentlerin pilanlanmasında yatıyor.
Öncelikle kentlerin kurulacağı kara parçaları seçilirken her koşul göz önünde bulundurularak, anlık değil yüzyıllara hitap eden kentleri tasarlanması gerekir…
En önemlisi ise kuracağın kentlerin yer küresindeki yeri olmalı. Jeolojik yapı göz ardı edildiğinden her türlü kayıpların sayısı kat ve kat artıyor.
OVALARA kentler kuruluyor, kırıkların üzerine kentler inşa ediliyor.
Topraklar katlediliyor.  Ekecek toprak bitiyor. Sonrada genetiği değişen ürünler icat ederek sağlığımız yok oluyor.
Diğer yandan zemin araştırılması göz önünde tutulmadan verilen bina yoğunlukları, dünya yüzeyinin hatlarını basınçlarla zorluyor.
Para diye toprağın bağrına batırılan hançerlerin haddi hesabı yok.
Depremden önce kentler düzenli kurulmalı.
Akıllı bina yerine yaşanır kentler, dünyanın yapısına, insanlığın geleceğine uygun inşa edilmeli.
***

Birde ülkemizin bağrın yeni bir kazık olarak da İMAR BARIŞI denen ucube saplandı.
Al sana düzensiz kentlere eklenen kambur.
Sonrada ahlayıp havlayıp, yaslar tutuyoruz.
Tanrı bize akıl vermiş. Bunları paraya değil güzel yaşamaya insanca paylaşmaya kullanın demiş.
***

Tamam, ülkemiz sınavdan geçiyor da dünyada geri kalır mı?

Feleğin çemberinden geçiyorum diye bir deyim var ya. Oysa Dünya insanoğlunun çemberinden geçiyor.
Nedeni tekil düşüncelerin bütün dünyanın düzenine çomak sokmasına dayanıyor.
Dünyada ben olacağım diyen şahıslarla, ben yöneteceğim diyen ülke liderleri yüzünden yaşanmaz hale geliyor.
Dünyanın canını yakıyoruz. Etkiye tepki doğuyor.
Bir yandan sönmek bilmeyen yangınlar, diğer yandan seller, Fırtınalar, çekirgeler, artan develerin katli derken felaketler art ardına geliyor.
Yer kürenin dengesini bu kadar bozarsan, o da bir şekilde tepkisini veriyor. Kendi savunma sistemini harekete geçiriyor.
***

Deprem dede Ahmet Mete Işıkara, Toprak dede Hayrettin Karaca Gibi Ulularımızı dinlememiz gerekir.

Toprak Dede, Deprem Dede toprak oldu. Toprak olup kurda kuşa can verdiler.

Bizler ulularımızın sözlerine azıcıkta olsa kulak vermeliyiz ki, dünyamızı da kendini koruma altına alıp insanlarla inatlaşmasın.
Kalın Sağlıcakla__Kulağımıza Ulu Sözleri Küpe Olsun__Meyrem’ce