Ali’yle Veli kavga ediyorlar. Kavgaya şahit olanlara soruyorlar.

-“Kavgayı kim başlattı?”

-“Veli başlattı,” diyorlar. –“Ali’nin attığı yumruğa karşılık verince, kavga başlamış oldu.”

Bugün Kudüs’te aynı durum söz konusu değil mi? İsrail denen terörist Filistin’e yumruk atıyor, tüm dünya seyrediyor. Zaten nerede Müslümanlara zulüm var dünyanın gözü kör, kulakları sağır oluyor.

İsrail; çocukları katleden, ruhunu iblise satmış bir teröristtir. Bir avuç İsrail oğlu şeytanın avukatlığını yaparak dünyayı yönetiyor. Adamlar uydurdukları bir ayete dayanarak kendilerinin özel ve seçilmiş olarak yaratıldığına inanıyorlar. Bu nedenle de her şey kendilerine mubah. Diğer insanları onlara hizmet için yaratılmış böcekler olarak görüyorlar.

Dört semavi dinin maneviyatını taşıyan Kudüs kutsal bir şehirdir. Kudüs de çatışma hiç bitmeyecektir aslında. Çünkü o topraklarda Peygamber kanı akmıştır. Peygamber kanı ile ıslanan topraklar hep sıcak, hep kızıl olacaktır velhasıl. –“Faile değil, fiile kızmak lazım” der Tasavvuf ehli. O zaman İsrail’in sergilediği fiile hem kızıyor hem de şiddetle kınıyoruz. İbrahim Ethem Hazretleri –“Dinimizi yırtarak dünyamızı yamıyoruz. Sonra ne din kalıyor ortada ne de dünya” diyor. Bugün İsrail’in yaptığı şey de aynen İbrahim Ethem Hazretlerinin söylediği gibi. İsrail dinini yırtarak dünyasını yamamaya çalışıyor. Neyin ortada kalıp kalmayacağını ise biz bilemeyiz elbette. “-Kudüs benim mülkümdür, onu Salih kullarıma veririm” diyen Allah-u Teala bilir.

Haritaya baktığımızda etrafı tamamen Müslüman ülkelerle çevrili olan bir avuç İsrail hiç çekinmeden Filistin halkına zülüm yapıyor. Açık açık kadınların, çocukların üzerine bomba atıyor. Hem de ibadet edilen bir mekânda, Allah’ın evinde “Allah” diyen insanlarla savaşıyor. Fakat bunun adı savaş olamaz. Savaşında bir ahlakı olur. İki tarafında elinde de silah olur. Burada ise dünyanın en gelişmiş savaş teknolojisine sahip işgalci İsrail zihniyeti elinde sopası bile olmayan geneli kadın, çocuk, yaşlı olan masum Filistin halkını öldürüyor. Adamlar açık açık Mescidi Aksa’yı yıkıp Süleyman Mabedini yapacaklarını söylüyorlar. Yaptıkları bu kalleşçe saldırılarla da bunun zeminini hazırlıyorlar. Anlayacağınız köpeksiz köy bulmuşlar değneksiz geziyorlar. O sesini çıkarmayan sözde Müslüman ülkeler ise üç maymunu oynuyor. Duymadım…Görmedim… Bilmiyorum…“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyerek başlarını kuma gömen bu Müslüman ülkeler var ya! Bana göre; o yılanın bir gün kendisini de sokacağından habersiz, sıranın kendisine geleceği günü bekliyorlar.

Filistin halkı özellikle aç bırakılmış, özellikle fakirleştirilmiş. Filistin halkı çaresiz, Filistin halkı ümitsiz, Filistin halkı yorgun. Kudüs üzgün. Kudüs mahzun. Kudüs beş yaşında çaresiz bir çocuk misali kendi mahallesinde koca koca adamlardan dayak yiyor. Yapabildiği tek şey “Abim gelince size soracak” diyerek Türkiye’den destek bekliyor. Meydanlarda açılan Türk Bayrağını öpen Filistin’liler Türkiye’den yardım bekliyor. Tarihe baktığımızda Türk hep beklenilen olmuştur. Allah-u Teala bu yüce Millete; zulmün karşısında, masumun yanında olmayı nasip etmiştir. Üstelik tarihte o coğrafyanın insanları tarafından bir çok defa ihanete uğramış olsak bile, Peygamberine aşık bu millet –“Müslüman Müslümanın kardeşidir” hadisi hürmetine diğer Müslüman ülkelerin vurdumduymazlığında olamıyor. Zaten Türkiye olmasa İsrail Mescidi Aksay’ı çoktan yıkmış ve yerine Süleyman Mabedini dikmişti. Allah kullarıyla iş görür derler. Bende diyorum ki “Attığında sen atmadın, Allah attı (Enam 17) ayeti hürmetine Ebabil Kuşlarının getirdiği taşları Allah’ın eliyle İsrail’e atmak biz Türk Milletine atmak nasip olsun İnşALLAH. Mescidi Aksa’nın yıkılması emelini, İsrail’in Filistin’e zulmünü de Rabbim biz Türkler vasıtasıyla engellesin İnşALLAH. Mescidi Aksa’nın özledim dediği İslam ile kucaklaşmasını sağlamak bu Millete nasip olur İnşALLAH. Çünkü, Kudüs bizim gözbebeğimizdir. Kudüs’ü anlamayan Allah’ı anlayamaz. Kudüs’ü anlayamayan İslam’ı anlayamaz. Kudüs’ü anlayamayan Peygamberleri anlayamaz. Kudüs’ü anlayamayan insanlığı anlayamaz.