Samsun Müftüsü Yrd. Doç. Dr. Hayrettin Öztürk, ister engelli olsun, ister fakir, ister deli olsun, ister cahil, toplumda hiç kimsenin dışlanmaması, ötekileştirilmemesi gerektiğini belirterek, “yeryüzünde herkese yetecek kadar nimet var. Ancak görüyoruz ki kimisi çok zengin, kimisi çok fakir. Fakirlik niçin var? Bir kısım insanlar hakkından fazlasını aldığı için var. Zenginlerin fakirlere zekat vermesi en temel görevlerinden birisidir” dedi. 
İlk olarak camilerin kuruluş aşaması, tarihçesi ve mimari özelliklerini anlatarak konuşmasına başlayan Öztürk, camilerin düz tabanlı yapılması gerektiğini, yaşlıların, engellilerin kolayca girip ibadet edebileceği yerler olması gerektiğini kaydetti. Camilerin ayrıca lojmanının bulunması gerektiğinin altını çizen Öztürk, “yeni yapılacak camiler istişare ile yapılmalı” dedi. “Camiler Müslümana sahip çıkmaz, Müslümanlar camiye sahip çıkar. Camilerin en şerefli yerleri minberleri, minaresi, kubbesi değildir, içinin cemaatle dolmasıdır. Önemli olan camiyi yapmak değil, camileri yaşatmak, içini cemaatle doldurmaktır. Camilerde ilim-irfan üretilmeli, tefsir, fıkıh dersleri verilmeli. Camilerde insan yetiştirilmeli, adam yetiştirilmeli” diyen Öztürk, camilerin toplum için önemine değindi. Daha sonra bu yıl “Camiler ve Din Görevlileri Haftası”nın ana teması olan engelliler konusuna değinen Samsun Müftüsü Öztürk, “Kuran-ı Kerim’e göre yeryüzünde engelli yoktur. Engellilik, manendir. Asıl engel gözün kör olmasında değil, gönlün kör olmasındadır” şeklinde konuştu. Öztürk, “dünyada eli, ayağı, gözü sağlam olduğu halde, Allah’a ibaret etmeyen, Allah’ın sevgisini kazanmayan ahrette elsiz, ayaksız kalır, amâ olur. Eli ayağı olan elinin ayağının kıymetini bilsin diye elsiz, ayaksız insanlar vardır. Fakirlik de büyük bir nimettir aslında. Herkes zengin olursa kimse kimsenin işini yapmaz. Yeryüzünde herkese yetecek kadar nimet vardır. O halde neden fakirlik var? Çünkü bir kısım insanlar hakkından fazlasını aldığı için fazla zengin olmuştur. Zengin insanların fakire zekat borcu vardır” şeklinde devam etti.
Yeryüzünde bir kısım insanların deli olduğuna da dikkati çeken Öztürk, delilerin bir toplumu koruyan paratonerler olduğuna vurgu yaptı. Bazı örneklerle konuşmasını süsleyen Öztürk, toplumda hiç kimsenin dışlanmaması, ötekileştirilmemesi gerektiğinin altını çizdi. Öztürk, engellinin de, delinin de toplumun içerisinde yetişmesi gerektiğini vurguladı. Din görevlilerinin sahip olması gereken değerler ve özelliklerden de bahseden Öztürk, “din görevlisinin bir davası olmalı, bir duası olmalı, bir de iddiası olmalı. Davadan kasıt İslam davasıdır. Bu üç özelliği taşımayan din görevlisi başarılı olamaz. Din görevlisi futboldan alın güzel ahlaka kadar hayatın her alanında örnek olmalı, model olmalıdır. Din görevlisi örnek olmazsa, insanlar bunları kimden öğrenecek?” diye konuştu. İnsana hizmetin önemine vurgu yapan Öztürk, din görevlilerinin insanın ayağına kadar hizmet götürmesi gerektiğini ifade ederek, “önce insana hizmet götürün, sonra din hizmeti verin. Hizmet götürmeden din hizmeti veremezsiniz” dedi.