1915 yılına gelindiğinde Türk askeri pek çok cephede savaşmaktadır. Kafkas (Doğu) cephesi, Filistin cephesi, Hicaz cephesi, Yemen cephesi ve Irak cephesi… Avrupa’da ise Galiçya, Makedonya ve Romanya cephelerinde, Anadolu evladının kanı akmaya devam etmektedir. Bir cephe daha vardır ki, hem önemlidir hem de özeldir; Çanakkale cephesi. Önemlidir çünkü Emperyalist ülkelerin Türkiye üzerindeki planlarının ilk bozulduğu yerdir; özeldir çünkü Mustafa Kemal’in, tarih sahnesinde adını duyurduğu ilk cephedir.

‘18 Mart’ta, Çanakkale Boğazı’nı geçmeye teşebbüs eden İngiliz donanması, ağır bir zayiat vererek geri çekilir. Çanakkale’nin geçilemeyeceği anlaşılır. 25 Nisan’da ise İngilizler, Seddülbahir ve Arıburnu bölgesinde çıkarma hareketine başlarlar. Mustafa Kemal, düşmanın Kocabağ ile Kabatepe’yi ele geçirerek, Eceabat ve Kilitbahir yolunu açmak oradan da İstanbul’a ulaşmak için Arıburnu’na asker çıkardığını anlamıştır. Haritada Kocadağ’ı göstererek, “Bu kütle Gelibolu Yarımadası’nın kilididir. Burası ele geçerse savaş daha başlamadan biter!” der ve tarihin akışını değiştirecek kararını verir. Arıburnu’na yetişecek, düşmana taarruz edecektir. Suçlu görülebilir, mesleğinden uzaklaştırılabilir, hatta idam bile edilebilirdi. Ama o aldırmaz; hareket eder ve 27. Alay’ın sağ yanının gerisine yetişir. Yalnız 27. Alay değil, yalnız Arıburnu değil, Boğaz; dolayısıyla da İstanbul kurtulmuştur. Alman Komutan Limon Von Sanders, izinsiz hareket eden Mustafa Kemal’in ne korkunç bir felaketi önlediğini, kendisini bir gün içinde, yenilen bir ordunun komutanı olmaktan kurtardığını unutmayacaktır.’[1]

Düşman kuvvetleri, Mustafa Kemal komutasındaki 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzu ile geri çekilmeye mecbur edilir. Düşman çıkarması 26 ve 27 Nisan günleri de devam eder; ne var ki Mustafa Kemal komutasındaki Türk askerinin destan yazan savunması karşısında başarısız olurlar.

Düşmanın 6 Ağustos’ta takviyeli kuvvetlerle başlattığı taarruzlar ve Anafartalar bölgesine asker çıkararak bu bölgeden ilerleme girişimleri de Mustafa Kemal’in o eşsiz askerî dehası ile aldığı önlemler sayesinde gelişme imkânı bulamaz. 9 ve 10 Ağustos’ta, Anafartalar bölgesinde ve Conkbayırı’nda İngilizlere taarruz edilerek düşmana ilerleme fırsatı verilmez ve tekrar, çıkarma yaptığı kıyılara geri itilir. Nihayetinde ise İngilizler, 19/20 Aralık gecesi sessiz sedasız Çanakkale’yi tahliye ederler.

Çanakkale geçilememiştir…

Çanakkale zaferleri sonrasında albaylığa terfi eden Mustafa Kemal, Anafartalar’da gösterdiği üstün başarıdan dolayı General Liman Von Sanders’in emri ile “Anafartalar Grubu Komutanlığı”na getirilir. “Harp Madalyası” Anafartalar Grubu Komutanlığı’ndaki benzersiz başarıları nedeniyle “Muharebe Gümüş Liyakat Madalyası” ve “Muharebe Altın Liyakat Madalyası” na layık görülür.

Çanakkale’de elde edilen kara ve deniz zaferleri ile büyük emperyalist plan sekteye uğramış; Boğazlar, dolayısıyla da İstanbul ve Anadolu’nun kapıları emperyalist devletlere kapanmıştır. Ne zamana kadar? Mondros Mütarekesi (Ateşkes Anlaşması)’ ne kadar…

1918 yılı Osmanlı İmparatorluğu’nun tam teslimiyet fermanı olan Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı uğursuz bir yıldır. Anlaşma, 30 Ekim 1918 tarihinde, İtilaf Devletleri adına İngiliz Akdeniz Filosu komutanı Amiral Sir Somerset Arthur Gouch Calthorpe ile Osmanlı Devleti adına Rauf, Reşat Hikmet ve Sadullah Beyler tarafından imzalanır. İmparatorluğun başında, son padişah VI. Mehmet Vahdettin bulunmaktadır. İngilizler hiç vakit kaybetmeden, Musul’u işgal ederler. (3 Kasım 1918) Ortadoğu petrollerinin ele geçirilmesi için ilk adım atılmış, petrol zengini Musul ele geçirilmiştir.

Almanya I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıktığı için Osmanlı Devleti de “yenilmiş!” sayılmıştır.

…Liman Von Sanders Paşa’nın; “Yenildik, bizim için her şey bitti!” sözüne karşılık, yetkiyi teslim alan Mustafa Kemal Paşa; “Savaş müttefikler için bitmiş olabilir ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istiklalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor.” karşılığını verir. İşte bu sözler, Adana’ da Kurtuluş Savaşı’nın ilk emri olarak kabul edilmiş ve tarihe geçmiştir. Mustafa Kemal haklıdır; Türk kurtuluş savaşı yeni başlamaktadır.

Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. ve 24. Maddeleri gereği Türk toprakları işgal edilir. Türk’ü Çanakkale’de teslim alamayanlar, tek bir adamın, padişahın attığı imza ile masa başında teslim alma başarısını gösterirler. Mütarekeye en sert tepki, o tarihte Adana’da bulunan Mustafa Kemal’den gelir. Mustafa Kemal, bu hükümler aynen uygulandığı takdirde vatanın işgal ve istila edileceğini bildirerek yetkilileri uyarır. İngilizlerin Musul’dan sonra İskenderun’a da asker çıkaracağını öğrenince, İngiliz kuvvetlerine karşı mücadele edeceğini bildirir. Bunun üzerine telaşlanan hükümet, Yıldırım Ordu grubunu lağvederek, Mustafa Kemal’i İstanbul’a çağırır. Mondros Antlaşması gereği itilaf devletlerine ait büyük bir filo İstanbul boğazına girerek şehri işgal eder. İngiliz donanmasına ait zırhlılar toplarını Dolmabahçe Sarayı’na çevirirler. Bu duruma bizzat şahit olan Mustafa Kemal yaverine, “Geldikleri gibi giderler!” diyecek ve haklı çıkacaktır.

… Sonuç olarak Lozan’da Türkiye’nin hemen tüm istekleri kabul edilerek anlaşma imzalanır. Öncelikle İstanbul ve Çanakkale’nin boşaltılması konusu İstanbul’daki yüksek komiserliklere bildirilir. İşgalcilerin en geç altı hafta içinde Türkiye’yi terk etmeleri gerekmektedir.”[2]

Öyle de olur…

*

18 Mart 1915, tarihte bir dönüm noktasıdır. Çanakkale zaferleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti henüz kurulmadığı için, birileri tarafından Türk ordusunun değil, Osmanlı ordusunun emperyalist ülkelere karşı kazandığı bir zafer olarak kabul edilmektedir. Hatta bazı kafalara göre Osmanlı’nın son zaferidir. Çanakkale’den sonraki zaferler kabul edilmez. İstiklâl Savaşı ise bunlara göre “yok” hükmündedir. Oysaki burada tarih sahnesine çıkan Osmanlı paşası, bir Türk subayıdır ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni kuracak olan isimdir; Mustafa Kemal Atatürk… Bunu kabul etmezler.

Tarihi saptırmak, tarihten Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını çıkartmak ya da üstlerini örtmek isteyenlere inat, tarihi gerçekleri yazmaya devam edeceğiz; bıkmadan ve usanmadan…

18 Mart 1915, Çanakkale Deniz Zaferimiz kutlu olsun!

Bize bu vatanı emanet eden, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları ile şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

[1] Turgut Özakman, “Diriliş” Bilgi Yayınevi 2008 (S. 237-239-264)

[2] Tülay Hergünlü, “İngiliz Sicimi’nden Amerikan Bezi’ne”, Doğu Kitabevi 2017 (S. 14-15-16, 19-20-21)