Emeğiyle geçinmeye çalışanlar açısından yaşamın her gün daha çok zorlaştığını kaydeden EMEP Çorum İl Başkanı Cafer Gökmen, “Temel tüketim maddelerinin durmaksızın zamlanması, halkın tüketimini sürekli azaltmasına neden oluyor. Katlanan faturalar soğukların doğalgaz kullanmadan atlatılmaya çalışılmasına, elektriğin asgari düzeyde kullanılmasına, insanların giyim kuşam bir yana yeme-içmesinden kısmasına yol açtı. Ulaşım zamları evden işe, işten eve yürüyerek gidip gelenleri çoğalttı” dedi.

Bu yıl ekim yapamayan köylülerin sayısının küçümsenemez boyutta olduğunu, uçuşa geçen fiyatlarla satmakta zorlanan esnafın artan kiralar ve ödeyemez olduğu elektrik vb. giderleriyle çıkmazda olduğunu dile getiren EMEP İl Başkanı Gökmen, açıklamasına şu şekilde devam etti:

“Küçük ve hatta orta boy işletme sahipleri benzer durumda. Önünü görebilen kimse kalmamış görünüyor. TÜİK resmi rakamlarına göre bile enflasyon yüzde 61’i aşıyor. Gerçeği, en az iki katı kadar. Yönetenler “bütün dünya böyle, biz yine de iyiyiz” diyor. Doğru, enflasyon tüm dünyada artıyor, hayat her yerde pahalanıyor. Enflasyon örneğin İngiltere’de yüzde 7, Almanya’da yüzde 6’yı az geçiyor. ABD’de yüzde 8.5. Ancak hiçbir ülkenin Türkiye’nin eline su dökemediği kesin. Savaş içindeki Rusya’da yüzde 22 iken, Arjantin bile yüzde 50’lerle Türkiye’nin altında. Üstelik “dünyada böyle” diye övünmek yersiz; Türkiye’nin borçlandığı emperyalist ülkelerde enflasyon artarken, faiz de artırılıyor. Bu, Türkiye’yi iki yönlü etkiliyor; ülkeden yerli-yabancı sermaye çıkışları artıyor ve borçlanma maliyeti yükseliyor. Ülke artık borç ödeyememe riski altında. Sonuç şu ki; Türkiye “en kırılgan 20 ekonomi”nin en üst sırasında.

2022’in ilk üç çeyreğinin bütçe rakamları açıklandı. “Kur korumalı mevduat” uygulamasıyla döviz sahibi zenginlere 3 ayda 11 milyar 700 milyon TL ödendiği görülüyor. Aslında rakam iki katından fazla. Bu, bütçede olmayan bir harcama ve bütçe açığını büyütüyor. Açığın halkın sırtına yüklenmeye çalışılacağı tartışmasız. Hele iktidarın ömrünü uzatmaya yönelik bir savaş macerasının bütçe açığıyla enflasyon ve hayat pahalılığına zirve yaptırarak yeni vergileri davet edeceği kesin.

Tüm bu olumsuz duruma karşın işçi ve emekçiler olarak mücadele ederek bu olumsuz tabloyu tersine çevirebiliriz. Zamlara, yoksulluğa ve savaşa karşı sesimizi 1 Mayıs’ta yükseltmeliyiz.”