“En önemli ve verimli vazifelerimiz millî eğitim işleridir.”
Dedin… Ve biz içte ve dışta senin yüzünü kara çıkartmadık (!)
Neler mi yaptık? Anlatayım:
Sen gittikten 11 yıl sonra, 27 Aralık 1949’da Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile "Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma" adıyla ikili bir anlaşma imzaladık ve eğitimimizi ABD’nin çıkarcı ve müşfik(!)  kollarına bıraktık… Hem de kendi paramızla… ABD’ den aldığımız krediler için ödeyeceğimiz faizlerden fon oluşturarak. Yani kendi paramızla kendimizi bağlayarak…
Bu anlaşmanın en önemli maddesi ( 5. Madde) neydi biliyor musun?
Kurulacak komisyonun başının ABD vatandaşı olması…
Yani komisyon sekiz kişiden kurulacak. Bunlardan dördü T.C dördü ABD vatandaşı olacak. Oyların eşit olduğu durumlarda ABD’ li başkan ki kendisi ABD büyükelçisi olur, kesin vuruşu yaparak istediği doğrultuda oy kullanacak…
Sence bu komisyondan Türkiye lehine karar çıkar mıydı?
İçeride yaptıklarımıza gelince:
Sen gittikten sonra iş başına getirdiğimiz hükümetlerin değişmeyen ilk icraatları, Millî Eğitim işlerine müdahale etmek oldu... Sağcısı, solcusu, muhafazakârı hiç fark etmedi. Çünkü bu hükümetler için önemli olan “oy” du ve bu konuda hiç tereddüt etmeden halkın dini hassasiyetlerini siyasete alet ettiler. Bu vesileyle “Eğitim de Birlik” devrimini ortadan kaldırdık… Bunun için;
Okullara ihtiyari din dersleri koyduk. İmam, hatip, vaiz ve yüksek din adamları yetiştirmek üzere kanun teklifleri verdik. Kur’an kursları açtık. Elbette Millî Eğitim’in denetiminde olacak bu okulların, halka kendi dinini öğrenmesi açısından oldukça faydalı olacağını biliyorduk ama yıllar sonra bu okulların siyasi partilerin oy deposu ve arka bahçesi olacağını bilemedik…
Kur’an kurslarından yaş sınırlandırmasını kaldırdık… Millî Eğitim Bakanlığı’nın denetim ve gözetimini de… Fahri imam hatip ve Kur’an kursu öğreticilerine sözleşmeli personel olma imkânı getirdik…
 2010-2011 döneminde İmam Hatip Liseleri’nde okuyan öğrenci sayısı 235 bin 639 oldu. Önceki dönemlerde mezun olanları da düşün ve hesabı sen yap bir zahmet…
Hal böyle olunca ihtiyaç fazlası imam ve hatipleri koyacak cami bulamadık. Ve devlet- vatandaş el ele vererek cami inşa etme yarışına girdik. Her ara sokağa ve her köşe başına Mimar Sinan’a rahmet okutacak camiler oturttuk.  Bu arada yeni bir iş alanı yarattık. Vatandaşlarımız da 10-15 kişi bir araya gelerek ilahi koroları oluşturdular… Neredeyse her camimiz bir ilahiyat korosuna sahip…Böylece işsizliğe minik bir çözüm bulduk…
Neyse… Bütün bunlar güzel de bir şey daha yaptık ki sorma gitsin!
 Sen gittikten sadece 12 yıl sonra tekke ve zaviyeleri yeniden açarak bugünlere gelmemize sağlam zeminler hazırladık… Cemaatleştik… Cübbelisi, cübbesizi, hoca efendisi, nakşisi, nurcusu, şeyhi, şıhı, bilmem ne tarikat lideri, bilumum ulema (!) takımı aklına ne gelirse hepsi eğitime ve medyaya el attı, hamd olsun! Televizyon kanalları, basın yayın organları, okulları ve dershaneleri var… Buralarda “ışık” saçıyorlar…
Eğitimi kazanç kapısı haline getirdik…
 Devletin okullarından daha fazla özel okul ve dershane inşa etme yolunda hızla ilerliyoruz… Okullarımızdaki eğitim yetersiz olmalı ki çocuklarımız dershaneye gitmeden üniversiteye giremiyor…
Eğitim de fırsat eşitliğini ortadan kaldırdık. “Parasız eğitim” isteyen çocuklarımızı içeri tıktık, okuldan attık…
Hâlâ kız çocuklarımızı okula göndermemekte ısrar ediyoruz. Onları tarlalarda, bahçelerde çalıştırıyoruz ya da 12-15 yaşında evlendiriyoruz. Yedi yaşındaki kızlarımızı okula türban takarak gönderiyoruz… Tecavüze uğrayan kızlarımızı tecavüzcüsüyle evlendiriyoruz…
“Ulusları kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir."  Diyerek baş tacı yaptığın öğretmenler, ekonomik durumlarını kurtarmaktan ulusu kurtarmaya fırsat bulamıyor. Sözleşmeli, sözleşmesiz neredeyse tamamı fakr-u zaruret içerisinde…350 bin öğretmen açığımız var, 200 bin öğretmenimiz atama bekliyor. Paramız olmadığı için öğretmenlerimizi atayamıyoruz…
Aldığımız kararlarla eğitim de “dev adımlarla” ilerliyoruz. Millî Eğitim Bakanlığımız İlköğretim öğrencilerinin okula devamsızlıklarını takip edecek bir yöntem geliştirdi. Bu konuda öğrencinin ailesine yapılacak ziyaretçiler arasına imamlar da katılacak. Yani devamsız öğrenciye imamlar telkin de bulunacak…
Hani yabancı dizilerde işlenen “ailenizin rahibi” olayı var ya, onun farklı bir uyarlaması olacak sanırım…
Eğitim devrimlerimiz ailenizin imamı ile bitmiyor elbette…
İlköğretime başlayan çocuklarımızı da siyasete alet ettik. Bu yıl öğrencilerimize dağıtılan kitapların içine, Sayın Başbakanımızın ve Sayın Millî Eğitim Bakanımızın fotoğraflarına ve mesajlarına yer veren kâğıtlar koyduk… Buna karşılık olarak da Millî Eğitim tarafından öğretmenlere dağıtılan bazı kılavuz kitaplardan,
Senin fotoğrafını, Gençliğe Hitabe’ni ve İstiklâl Marşımızı çıkarttık…
Millî Eğitim’de ki son büyük devrimimizi söylemeye dilim varmıyor. Ama Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının başöğretmeni olman sıfatıyla bilmen gerekiyor.
Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslam’la bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum.” diyen şahsı, eğitimimizi millî olmaktan çıkartması için Millî Eğitim Bakanı yaptık ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın görevleri arasında yer alan;
Atatürk ilke ve devrimlerine, Atatürk milliyetçiliğine, laik ve sosyal hukuk devletine bağlı vatandaş yetiştirme görevi’ ni
Kaldırdık… Hem de meclis kararı olmadan…  
Böylece, “Kemalizm’den vazgeçin ki sizi içimize alabilelim” diyen dostumuz (!) Avrupa Birliği (AB) ve “Amerika’ya bağlı, dine dayalı bölgesel federasyonlar kurma” peşinde koşan ve daha 1949’da “Türk Millî Eğitimi’ni biçimlendirecek” ikili anlaşmaya birlikte imza attığımız müttefikimiz (!) ABD, amaçlarına bir adım daha yaklaşmış oldular…
***
Büyük Atatürk,
Sana anlatacağım o kadar çok olay var ki… Hangi birini anlatayım? Ben yazmaktan, insanlar okumaktan sen ise dinlemekten yoruldun, biliyorum. Bu nedenle de yazıma burada son veriyorum. Belki daha sonra tekrar yazarım…
Yine de bilmen gereken bir şey daha var:
Kemalin askerleri nöbet tutmaya devam ediyor…
Kaynak: Senatör Haydar Tunçkanat, “İkili Antlaşmaların İç Yüzü” ve “Amerikan Emperyalizmi ve CIA”
Cengiz Özakıncı,“Türkiye’nin Siyasi İntiharı Yeni- Osmanlı Tuzağı
Metin Aydoğan, Bitmeyen Oyun ve Türkiye’yi Bekleyen Tehlikeler.