Yıl 2014
Türkiye Cumhuriyeti’nin, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)’ne ait, Diyarbakır’daki 2. Hava Kuvvet Komutanlığı'nda, terör örgütü yandaşı bir kişi, bayrak direğine tırmanıp Türk bayrağını indirdi…

Kürt milliyetçisi vekil, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurucusu olduğu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaptığı konuşmada: 
“1 Temmuz’a kadar özerklik ilan etmezseniz, savaş çıkar” dedi.
Diğer bir Kürt milliyetçisi Diyarbakır’da halka hitaben yaptığı konuşmada;
“Siz mücadeleye devam ederseniz, Öcalan bir yıl sonra Amed’de,  (Diyarbakır’ın Kürtçe adı) sizi selamlayacak” dedi...

Ergenekon ve Balyoz davaları çöktü... 
Nasıl olduğu hâlâ anlaşılamayan ve asrın iftiraları ile hapishanelere tıkılan TSK’ nın Genel Kurmay Başkanı, subay, astsubay ve muvazzaf askerleri ile yazar, çizer ve milletvekilleri, yine hikmetini anlayamadığımız bir şekilde topluca tahliye edildiler… 

Yaklaşan Cumhurbaşkanı seçimleri için CHP ve MHP, Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olmasını engellemek için bir başka dinci siyasi figürde anlaştılar...
  
Atatürk’ün kurucusu olduğu CHP ‘nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “CHP artık 30’ların 40’ların CHP’ si değil” dedi!

Türkiye’de bu olaylar yaşanırken komşularımız Irak ve Suriye bölündü. Türkmenler katledildi. Kaçanlar Peşmerge’ye sığındı. Türkiye’nin Bağdat Büyük elçiliği mensuplarının tamamı ile Türk işçi ve TIR şoförleri, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) adı verilen eli kanlı bir terör örgütü tarafından kaçırıldı. 
Türkmen kentleri Musul IŞİD’ in, Kerkük ise Kürtlerin eline geçti.

ABD eliyle oluşturulan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesut Barzani, "Artık Kürt halkının geleceğini tayin etme vakti geldi" dedi

Son günlerde yaşanan tüm bu olaylar bir tesadüf müdür yoksa Osmanlı’nın son yüz yılını ve Cumhuriyetin tamamını içine alan iki yüz yıllık bir büyük planın, Türkiye Cumhuriyeti topraklarının parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu duyuran ayak sesleri midir?  

Cevabı bulabilmek için, aşağıda bazı başlıklarını paylaştığımız olayları, yukarıda kısaca ele aldığımız günümüz olaylarıyla karşılaştırmamız gerekecek. Belki bu sayede büyük planı daha net olarak görebiliriz. 
İşe 1920 yılından başlayalım:

Yıl 1920
Bölgede bir özerk Kürt devleti kurma kararı San Remo Anlaşması’nın 5 sayılı toplantı eki ile dünyaya ilan edildi. Bu kararla Kürdistan sınırı, “Fırat’ın doğusunda, Ermenistan’ın güney sınırlarının güneyinde, Suriye ve Irak-Mezopotamya kuzey sınırlarının kuzeyinde çoğunlukla Kürtlerin bulunduğu bölgeler” olarak belirlendi. Anlaşmanın uygulanması için İngiltere, Fransa ve İtalya hükümetlerinin oluşturacakları bir ortak komisyon görevlendirildi. 

San Remo Anlaşması’nın bu “Kürt maddesi”, 10 Ağustos 1920 günlü Sevr Anlaşması’nın 62. maddesi olarak benimsendi. 

Yıl 1923
24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Birleşik Krallık, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, Bulgaristan, Portekiz, Belçika ve Yugoslavya temsilcileri tarafından, Leman gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace’ta Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Osmanlı İmparatorluğu tasfiye edildi ve yeni Türkiye Cumhuriyeti tarih sahnesine çıktı. Türkiye’nin sınırları ve dolayısıyla da bağımsızlığı Lozan ile tescillendi. Ne yazık ki Lozan’da Musul, Kerkük ve Hatay sınırlarımızın dışında kaldı. Hatay, Büyük Atatürk’ün ölümüne kadar verdiği muhteşem siyasi mücadelesi ile topraklarımıza katıldı. Musul ve Kerkük ise Hatay kadar şanslı olamadı. Çünkü Atatürk aramızdan erken ayrıldı. 

Sevr’i Lozan Antlaşması ile çöpe atan Türkiye ne yazık ki 62. maddesinden günümüze kadar kurtulamadı… 

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Türkiye’nin sınırlarını tescil eden Lozan Barış Antlaşması’nı tanımadı…

29 Ekim 1923’ de Cumhuriyet ilan edildi... Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları yer altına çekildi. Günümüzde tekrar ortaya çıkabilmek için…

Yıl 1938
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Kurucusu, Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK öldü. İnkılâpları henüz tamamlanamamıştı… O’nun ardından iş başına gelenler sadece sekiz yıl sonra Türkiye’yi  (ABD)’ nin kucağına attılar.

Yıl 1946: 
ABD Başkanı Truman, “Orta Doğu’da muazzam doğal kaynaklar vardır ve en işlek kara, hava ve deniz yolları bu bölgeden geçmektedir. Sonuç olarak bu bölgenin büyük iktisadi ve stratejik önemi vardır... Dünya ticaret sisteminin temellerini kurmak istiyoruz…” dedi!

Türkiye ile ABD arasında bir dizi ikili anlaşmalara imza atıldı. Atatürk’ün asla taviz vermediği “bağımsızlık” ilkesi yara almaya başladı…

Yıl 1950
Tek parti dönemi sona erdi ve Demokrat Parti iktidara geldi. Adnan Menderes Başbakan olarak göreve başladı.   

Türkiye sadece Ortadoğu’ya açılan bir kapı değildi. Karadeniz’e ve Akdeniz’e açılan boğazlara da sahipti.  Ayrıca Basra Körfezi’ne yakınlığı sadece Batı’lı ülkelerin değil Sovyetlerin de iştahını kabartıyordu. Türkiye’nin Coğrafi konumunun güvenliği her daim tehdit altındaydı. Yaratılan suni Sovyet tehlikesi sonucunda NATO’ nun şemsiyesi altına girme kararı alındı. Ancak bunun için bir bedel ödenmeliydi. 21 Eylül 1950’ de Türkiye Kore’ye ilk askeri kafilesini gönderdi. 

Yıl 1952
Mehmetçiğin canı kanı pahasına NATO’ya üye olundu. Türkiye’ye NATO tarafından biçilen bir başka görev ise: “Ortadoğu’da İslam Birliği temelinde bir Ortadoğu Birleşik Devletleri (Yeniden Osmanlılaştırma) Kurma ” göreviydi.

Cumhuriyet döneminde kaldırılan Mehter Takımı yeniden kurduruldu... Şehzade Süleyman Marşı dillere yerleşti: “ ileri, ileri, haydi ileri; alalım düşmandan eski yerleri”…

Yıl 1954
Türk Topraklarında ABD’ nin üs kurması ve asker bulundurması kabul edildi…1954 yılından günümüze kadar ABD bir daha Türk topraklarından çıkmadı…
 
Yıl 1960
27 Mayıs ihtilâli gerçekleşti. Büyük plan kesintiye uğradı. Tâ ki 12 Eylül 1980 ihtilâline kadar…

Devam edecek…