Küresel terörün önemli isimlerinden birisi idi. Dünyanın pek çok bölgesindeki karmaşada eli vardı. Her gün onlarca insanın hayatını yitirdiği Ortadoğu batağında ise kuşkusuz ki önde gelen isimlerdendi.

Irak’ta ABD operasyonu ile öldürüldü. Yanında yine kendisinden sonra hiyerarşik öneme sahip isimlerle birlikte yok edildi.

Süleymani’nin Türkiye’ye yönelik pek çok terörist yapılanma ve faaliyetin içinde olduğu sır değildi. PKK/YPG yapılanmasını ayakta tutmak için yaptıkları biliniyordu. Yine Türkiye’yi karıştırmak üzere geçmiş yıllarda gerçekleştirilen çok provokatif eylemin arkasında bulunduğu da aşikar idi.

Suriye ve Irak’taki şiddet ve terör eylemlerinin pek çoğunun doğrudan emir ve talimatlarını veren, Haşdi Şabi ve Hizbullah gibi örgütleri ülkesi adına yöneten de yine Kasım Süleymani idi.

DAİŞ, El Nusra, El Kaide gibi terör örgütleri de hedefleri arasında olduğu için muhtemelen ABD’nin kendisine dokunmayacağını düşünüyordu ki, elini kolunu sallaya sallaya Orta Doğu’da rahatlıkla geziyordu.

Özellikle geçtiğimiz hafta içinde gerçekleştirilen Irak’taki ABD Büyükelçiliği baskınında rolü büyüktü. İran’da Humeyni darbesi ile birlikte Tahran Büyükelçiliği’nin işgali ve diplomatlarının esir alınmasının büyük travmasını hiç unutmayan ABD’nin böylesi bir girişimi cevapsız bırakması düşünülemezdi. Bununla birlikte hedefin doğrudan Kasım Süleymani olarak tayini kimsenin de aklına gelmezdi.

Olayın ilk anları ve İran’ın tepkisi en yüksek perdeden intikamı alınacak biçiminde ortaya çıkıyor. Hamaney, Ruhani, Zarifi ve askeri kademelerden hep aynı cümleler sarf ediliyor.

Kolay değil, İran’ın hem içerde hem de uluslararası arenada prestiji yerle bir olmuş durumda.

Dolayısıyla semboller ve simgeler üzerinde ayakta duran bir rejimin simgesel anlamı büyük bu eylem karşısında en azından içerde bir kamuoyu tatmini için böyle bir dile müracaatı gerekiyor.

Peki, İran dediğini yapabilir mi?

Kasım Süleymani’nin intikamını almak için büyük eylemler gerçekleştirebilir mi?

İşte burası çok muğlak.

Ülke içinde ve etki alanlarında Kasım Süleymani’yi anmak üzere büyük nümayişler gerçekleştirebilir. Görkemli bir cenaze töreni olur, hayattayken verdikleri “Yaşayan şehit” unvanını şimdi doğrudan “şehit”e çevirip inançları doğrultusunda başka süslü dini mertebeler de ihdas edebilirler, ama işin öyle dünyayı sarsacak bir noktaya taşınacağı düşüncesi çok gerçekçi değil.

İran zaten dünyayı yıllardan beri terör ile korkutma çabası içinde bir rejime sahip, onlar da fırsatını buldukları anda bunu yapıyorlar.

Kasım Süleymani’nin öldürülmesi ile birlikte yeni bir şeyler yapmayacaklar, ajandalarında ne varsa onu uygulamaya devam edecekler.

Kaldı ki, Kasım Süleymani’nin ölümü İran rejiminin üst düzeyinde bulunan pek çok isim için de memnuniyet verici olmuştur. Onun giderek yükselen şöhreti ve gücü Hamaney hariç herkesi tedirgin ediyordu.

Yine doğuda kuraldır. Ölenle ilgili tüm hesaplar kapatılır. Duygusallık bir şekilde yerini rasyonaliteye bırakır ve hayatın devam ettiği gerçeği er veya geç kabullenilir.

İran rejimi prestijini kurtarmak için böyle keskin açıklamalar yapmak mecburiyetinde ama ötesi için kudretlerinin olmayacağını, en popüler ve güçlü adamlarının bile ABD tarafından istenildiği anda yok edilebileceğini gördükleri için tansiyonu düşürecektir.

Kasım Süleymani ile birlikte Orta Doğu’da hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yorumları çok abartılı. Bu coğrafyada ne yazık ki terör ve terör ile iltisaklı insanlar eksik olmaz. Biri gider öteki gelir.