“Artık saati kurma alışkanlığından vazgeçmeye karar verdi. Nasılsa yetişeceği bir işi yoktu. Hiç olmazsa biraz daha geç uyanır, böylece işsiz geçen bir günü, daha çabuk atlatabilirdi.”
“Bir gün durakta, soğuktan tir tir titreyerek dolmuş beklerken, “Hayatım, duraklarda araba beklerken sona erecek!” diye şikâyet etmişti. Keşke dedi, keşke şikâyet etmeseydim. Vallahi, dolmuş duraklarında araba beklemeyi bile özledim. Bu düşüncesine çok şaşırdı.”
“Kahvaltıdan sonra ne yapacağını düşündü, içindeki kısa süreli neşe yerini tekrar sıkıntıya bıraktı. Kızarmış ekmeğin üzerine biraz tereyağı sürdü. Lokmalar ağzında büyümeye başladı. Zar zor birkaç lokma yedi, çayını içti. Bugün ne yapabilirim, diye düşündü. Acaba birkaç kişiyi arasam mı? Kim bilir, belki hiç ummadığım birisinden bir iş haberi alabilirim…”
“Gözü telefonuna takıldı. Son günlerde aramalar seyrekleşmiş, telefonu neredeyse çalmaz olmuştu. Kendisi de ne zaman birisini arayacak olsa, o kişi mutlaka meşgul oluyordu. Arkadaşlarının hepsi çalışıyordu. Bizzat elimle işe yerleştirdiklerim bile aramaz oldu, diye üzüntüyle başını salladı.”
Yukarıdaki satırları İŞSİZ adlı kitabımdan aldım.
Bugün Türkiye'nin birinci sorunu işsizliktir... İşsizlik yoksulluğu, yoksulluk ise terörü doğurur. Kısaca işsizlik bütün kötülüklerin anasıdır... Hani o yasaklamaya çalıştıkları alkol var ya; işte o da işsizlik ve yoksulluğun doğurduğu bir sonuçtur. İşsizliğin yüksek olduğu ülkelerde şiddet ve sömürü düzeni hâkim olacaktır. Nitekim Türkiye’de de yıllardır süregelen terör olaylarının birinci nedeni ekonomiktir, yani işsizliktir… İkinci neden ise sömürülen iş gücü yani emektir
Bir ülkede işsizlik oranı yüzde 11,6’ lar da, genç işsizlerin oranı yüzde 22’ ler de ise o ülkede istikrardan söz edilemez... Ortalıkta gezen 3 milyon işsiz, patlamaya hazır bomba gibidir.
Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’ lik bir grup var. Bu grup gelirin %45,9’ luk kısmına sahip. Yani pastanın yarısını bunlar yiyor. En düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun payı ise %6,2… Bu hesaplamalara göre yüzde 40’ lık bir kesim ise orta sınıf yani orta halli yaşıyor. Ya da şöyle basit bir hesaplama yapalım;
100 liralık bir gelirin 46 lirasını 20 kişi alıyor. 48 lirasını 40 kişi cebine koyuyor. 6 lirasını da en düşük gelire sahip diğer 20 kişi bölüşüyor. Kısaca bu ülke nüfusunun yüzde 60’ ı açlık sınırının altında, yoksulluk sınırında ve biraz üstünde yaşıyor… Yani orta sınıf kalmamış… Nüfusun yüzde 35’inin kayıt dışı çalıştığını ve Suriyeli göçmenleri de unutmamak gerek…
Bu kitapta kalemimin döndüğü kadar bir işsizin ne yaşadığını gerçek olaylardan yola çıkarak anlatmaya çalıştım. Her satırında biraz da kendinizi bulacaksınız…
Not: 7-15 Kasım tarihleri arasında İstanbul Kitap Fuarı’ndayız. (TÜYAP)
Yer: Doğu Kitabevi, Hol No: 2 Stant No: F 105
Tüm kitap dostlarımızı bekliyoruz.