Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ekranlardan haykırıyor:
 
“İktidarımıza mal olsa da kaçak yapıları yıkacağız”
 
İşte böyle söylüyor başbakan…
 
Marmara depreminin üzerinden 12 yıl, AKP’ nin iktidar olmasının üzerinden 9 yıl geçti. Dahası, bugünün başbakanı 1994-1998 döneminde İstanbul büyük şehir belediye başkanlığı görevini de yürüttü. Yani ülkenin ve İstanbul’un kaderinde 15 yıl etkisi olan başbakan, kaçak yapılarla savaşma kararını açıklıyor…
 
Ne zaman?
Van depreminin üzerinden 5 gün geçince…
 
Zararın neresinden dönülürse kârdır diyoruz elbette. Ancak, kaçak binalar yükselip oturulur hale gelene kadar göz yumanlara ne gibi bir yaptırım uygulanacak doğrusu merak etmekteyiz. Geçtiğimiz gün İstanbul’da bir belediyenin yıktığı kaçak lüks villanın haline ben bile acıdım. Son derece lüks, havuzlu bir villa oturulur hale gelene kadar kim ve hangi kurum yetkilileri tarafından görmezden gelinmiştir? Orada yıkılan villa da sonuçta millî servet değil midir?
 
İstanbul’da yıkılması gereken 2 milyon bina olduğu söyleniyor. Bu binalar tespit edildiyse aradan geçen 12 yılda neden yıkılamamıştır?
 
Van’da yerle bir olan okul binası, yurt ve 3 binin üzerindeki yapıyı kim ya da kimler inşa etmiştir?
Yerle bir olan Van Afet Merkezi, ülkemizdeki sorumsuzluğun boyutunu gözler önüne sermesi bakımından ibret alınacak bir örnektir ve tarihe geçmiştir.
 
Salih Ölmez adlı müteahhidin yaptığı binaların tamamı yıkılmış. Kendi oturduğu lüks villada ise bir çizik bile oluşmamış. Şimdi bu vicdansız müteahhit bozuntusu, inşaatlarında bolca kum ve çakıl kullanırken, bu binalara kim ya da kimler tarafından oturma belgesi verilmiştir?
 
Yunus, Serhat, Gözde öğretmen ve yüzlerce canın vebalini kim ve hangi kurumlar ödeyecek?
 
 
Organizasyon eksikliği
 
Organize olamıyoruz!1999 Marmara depreminde de yardımlar talan edilmiş, gönderilen malzemeler sokaklarda kalmış, üst üste yığılmış binlerce ekmek çürümeye terk edilmişti. Tüm Türkiye ekranlardan bu yardım rezaletini seyretmişti. Van depreminde de aynı olaylar gerçekleşiyor. Yardım kamyonları sahipsizlikten yağmalanıyor… Çadır sıkıntısı var. Kızılay yetişemiyor…
 
Deprem vergileri
 
1999 depreminden sonra hayatımıza yerleşen ve her “alo” dediğimizde cebimizden ödediğimiz deprem vergileri ise maliye bakanının açıklamasına göre eğitim, sağlık ve duble yollar gibi 74 milyonun ihtiyacını karşılamak için kullanılmış…
 
Anlaşılan o ki, toplanan deprem vergileri de güncellenmiş!
 
 
Yardım kampanyalarına gelince;
 
Onlarca koldan yardım kampanyaları düzenleniyor ama Van’daki vatandaş hâlâ aç ve üşüyor. Hal böyle olunca da yine beynimizin içinde bir sürü soru işaretleri dolaşıyor.
 
Deprem ülkesi Türkiye, Libya’ya gönderilen milyon dolarlar başta olmak üzere, dört bir yanına yardım edip, sınırlarında mülteci çadır kentleri kurup binlerce insanı beslerken acaba kendi vatandaşlarını ihmal mi ediyor?
Kızılay’ın bu yardımlar sonucunda boşalan depoları kısa zamanda neden doldurulamıyor?
Düzenlenen yardım kampanyaları amacına ulaşıyor mu?
Yoksa yeni “keriz feneri” olaylarına yelken mi açılıyor?
Toplanan paralar denetleniyor mu?
Kısaca toplanan yardım paraları nerelere gidiyor?
 
**
 
Biz bu filmleri yıllardır seyrediyoruz…
Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur…
Yapacağız, edeceğiz…
 
Birkaç gün sonra Van depremi de unutulur.
Marmara depreminde günah keçisi olan Veli Göçer gibi Van depreminde de Salih Ölmez’i atarsınız içeri olur biter…
 
Beklenen İstanbul depremine gelince;
Allah büyük! Onu da deprem olunca düşünürüz…
 
 
Son söz: Bina öldürmez, sorumsuzluk öldürür!