Kabus gibi günlerden geçiyor Türkiye. Son bir haftada Beşiktaş’taki bombalı saldırıda 44 vatandaşımız öldü, Kayseri’de 14 ve Fırat Kalkanı Harekatında verilen şehitler. Onlarca yaralı… Nereden geleceğini bilmediğimiz bombalı saldırıların, suikastların ve çatışmaların endişesiyle yaşıyoruz artık. En kötüsü de bozuk bir moralle…
Dün Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Aleksey KARLOV, bu ülkenin çevik kuvvet polisi Mevlüt Mert Altıntaş isimli, muhtemelen Fethullahçı bir militan tarafından öldürüldü. Ankaralı Gezginler Kulübü bir fotoğraf sergisi düzenlemişti: Gezgin Gözüyle Kaliningrad’dan Kamçatkaya’ya…
HALEP düştü! diye yaygara koparan dinci gruplar, geçen hafta Rusya büyükelçiliğinin önünde protesto eylemleri yapmışlardı. Halep niye düşmüştü? Halep Suriye’nin toprak bütünlüğünün bir parçası değil miydi? Halep’i Suriye’nin resmî devletine bağlı rejim güçleri yeniden ele geçirmişti; dolayısıyla Halep kimin için düşmüştü? Sivilleri kalkan yapan fanatik-dinci teröristlerden arındırılan Halep’te binlerce sivil öldü. Peki sorumlu Suriye’yi parçalamak isteyenler değil mi? BM raporlarına göre dinci teröristler defalarca kimyasal silah kullanmışlar, bölgedeki tüm terör örgütleri gibi “sivilleri kalkan” yapmışlardı.
ANKARA; Korumasız dolaşan Rus Büyükelçisine profesyonelce kurulan pusuyla bir kez daha Türkiye-Rusya ilişkilerine çomak sokuldu. Her ne kadar Türkiye ve Rusya’dan temkinli açıklamalar yapılmış olsa da suikastın bir Türk polisi tarafından işlenmiş olması korkunç bir durum. İktidar, sadece kendi vatandaşlarını değil, yabancı bir diplomatı da koruyamadı. Güvenlik zafiyeti, her gün artan boyutlarıyla kendini gösteriyor.
Türkiye’nin 14 yıllık AKP iktidarıyla birlikte izlediği dış politika, Rusya’nın bölgedeki politikasıyla ters durumda. Çin ve Rusya, Suriye’nin yanında yer alırken Türkiye, ABD’nin Ortadoğu politikalarına alet olmasının ağır bedellerini ödüyor. Örtülü savaşın neticesinde geldiğimiz noktada terör örgütlerinin sayısında artış dışında, elde ettiğimiz hiçbir şey yok. Türkiye eskiden beri mücadele ettiği PKK terörünün kayıplarını yaşamaya devam ederken, IŞİD ve FETÖ terör örgütleri de sahneye çıktı.
Beşiktaş’ı geçtiğiz hafta kan gölüne çeviren PKK, Kandil’den Kuzey Irak’a gücünü kaydırarak ABD’nin himayesinde varlığını sürdürmektedir. Acaba neden AKP Hükümeti ve AKP’nin Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye’deki İncirlik Üssü’nü kapatmaktan söz etmemektedir? Şayet Irak’ın Kuzeyinde Kukla Kürt Devleti resmen kurulursa, zaten İncirlik Üssü oraya kaydırılabilir. O takdirde kukla devlet kurulmadan önce İncirlik Üssündeki ABD’nin askeri varlığına son verilse ve Irak’ın kuzeyine askeri harekat yapılsa daha doğru olmaz mıydı? ABD, PKK’ya bağlı PYD güçleriyle bu defa Fırat Nehri’nin doğusunda daha ciddi bir yığınak yapmaktadır. Oysa ki Fırat Kalkanı Harekatı, sadece Fırat’ın batısında yapılmaktadır. Sonuçta PKK, Sincar Dağı ve çevresinde daha güçlü bir mevzi kazanmıştır. Şayet bunu önü tez elden kesilmezse, Türkiye’nin güneyi ileride çok daha büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalabilir.
AKP, iktidara geldiğinden beri Türkiye’nin ayarlarıyla oynadı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde “vesayeti kaldırmak” bahanesiyle Fethullah Gülen cemaati yapılanmasına yol verildi. Milli Eğitim’de Atatürkçü ve çağdaş-laik eğitim sisteminin ayarlarıyla oynandı, Cemaatçi kadroları işbaşına getirildi. Cemaat zamanla FETÖ’ye dönüşünce, devletin hücrelerine sızmış olan CIA ajanları tam olarak ayıklanamadı. İşte esas bombalar bu yüzden patlıyor. Rus Büyükelçisini öldüren de beyni din tacirleri tarafından yıkanmış olan gençlerden sadece birisidir…
Evet, merdiven altlarında gençlerin beyinleri Cemaat Militanları tarafından yıkandı.
Evet, istismar edilen çocuklar büyüdü ve dinci birer militana dönüştü.
Ve evet, içimizdeki Canlı Bombalar daha uzun yıllar bizleri tehdit edebilir.
Acı olan da bu işte; teröriste dönüşen bu çocuklar bu ülkenin çocuklarıydı, dinci fanatikler tarafından zehirlenmeden önce…