Trafikte insan, kurum ve mevzuat -2

Trafik Terörü ve Literatürü

Trafik, insan hayatına kast eden bir terör türü olarak sıklıkla ifade edilmektedir. Bu durum hakikaten böyle midir? Böyleyse trafikte terör estiren aktörler kimlerdir ve hangi düşünceyle kurallara uymazlar? Tabii bir de hatayı “trafik canavarı” gibi soyut bir aktöre yüklemek ne anlama gelmektedir ve hata yapan, kural tanımayan, insan hayatına kast edenlerin trafik canavarı olarak isimlendirilmesi ne kadar doğrudur?

Konuyla ilgili olarak pek çok soru türetilebilir ve bu soruların cevabı tek noktada toplanmaktadır. Trafik kazalarına yol açan aktörlerin görev ve sorumluluklarına ne kadar önem ve insan hayatına verdikleri değerle ilgilidir. Dolayısıyla trafik terörüne yol açan aktörlerin rollerini bir bakıma hafifleten hayali bir canavar tarafından gerçekleştirilmediğini görmek ve bunu net olarak ifade ve kabul etmek gerekiyor.

Bu çerçevede sürücü koltuğuna oturan veya koltuğunda oturarak trafik düzenlemesi üzerine kararlar alan her bireyin istese de istemese de “insanların yaşam haklarına kast edebileceğini” dikkate almak ve trafik terörünün taraflarını öz-eleştirici yapabilecek noktaya getirmenin zorunlu olduğunu ifade etmek ve konuyu sürekli canlı tutmak gerekiyor.

Burada hemen ifade etmek gerekirse sürücü koltuğuna oturan veya koltuğunda oturarak trafik düzenlemesi üzerine kararlar alanlar için kullanılabilecek temel araç ve bir bakıma trafik terörünün panzehri olarak kabul edilebilecek olan konuyla ilgili olarak üretilmiş akademik çalışmalardır, literatürdür, araştırmalardır. Dolayısıyla esas konu; ortaya konulmuş araştırma bulgularını içeren bilimsel gerçekliklerin hayata hakim kılınmasıdır.

Trafik hayati önem sahip bir bilim dalı!

Trafik disiplinler arası çalışmayı zorunlu kılan bilim dalıdır. Bu nedenle farklı bilim dallarında trafikle ilgili önemli çalışmalar yapıldığını görmek mümkündür.

Konuyla ilgili olarak yerli ve yabancı kaynakları okumaya başlayınca bir kez daha gördüm ki; akademik nitelikli ve mevzuatla ilgili o kadar çok araştırma bulgusu ve veri var ki; içinde rahatlıkla kaybolmak mümkün. Çalışmalarda trafik kuralları araç kullanıcılarının karşılıklı güvenliğini sağlamaya yönelik bilimsel bulgular içeriyor ve tecrübelerden de hareketle öneriler ortaya konuluyor.

Yani kırmızı ışıkta DUR, yeşil ışıkta GEÇ! Kontrolsüz kavşaklarda "sağdan gelen araca YOL VER!", "Ana yola çıkışta DUR!", "Sollama yapmadan önce on ve arkadaki araçları kontrol et ve sonra sinyal ver!"... Görüldüğü gibi her şey çok net ve açık...

Lakin trafikte dikkate alınması gereken hususları ve yapılması gerekenleri kural olarak belirtince bazıları Mandıra Filozofunun "Ben çalışmaya karşıyım!" dediği gibi "Ben trafiğe karşıyım!, Ben trafik kurallarına KARŞIYIM!" tutumunda olabiliyor. Burada net bir şekilde belirtmek gerekir ki; "O kadar kanun-yönetmelik-yönerge özetle mevzuat ve akademik bulguya rağmen kurallara uymamak diye bir lüks olamaz. Eğer “ben trafikte düzeni sağlamaya ve insan hayatını öne alan çalışmalara ve ortaya konulan kurallara karşıyım” tutumunda olanlar varsa, kesinlikle sürücü koltuğuna oturmamalılar ve oturdukları koltukları boşaltmalılar… Trafik kurallarına uymanın böylesine hayati önem arz ettiği konulara sadece sübjektif haz ve beklentilerle bakmak, önem vermemek, görmezden gelmek, yanlış tutumda ısrar etmek ve olup bitene kayıtsız kalarak sonuçta insan hayatına değer vermemek yapılacak en sorumsuz davranıştır.

Konunun bu ciddiyetle ele alınarak; örgün ve yaygın eğitim çalışmalarıyla toplumsal bilincin oluşturulması ve doğru tutumun geliştirilmesi yönünde çalışmak son derece önemlidir ve ancak bu şekilde tüm insanlarımızın temel isteği olan insan hayatını koruyan trafik kuralların hakim olduğu bir döneme kavuşmak mümkün olacaktır.